Mehmet Ocaktan, 8 Haziran 1955 yılında Balıkesir'in Dursunbey ilçesi, Karyağmaz Köyü'nde doğdu. İlk öğrenimini Karyağmaz köyünde, ortaokulu Bursa Yıldırım Bayazıt Ortaokulunu bitiren Ocaktan, lise öğrenimini Bursa Erkek Lisesi'nde tamamladı. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Ocaktan, Yeni Şafak gazetesinde, Yayın Yönetmenliği, Ankara Temsilciliği ve köşe yazarlığı yaptı. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde 23. Dönem Bursa milletvekili seçildikten sonra, gazetecilik hayatını noktaladı. 2011 yılında gazeteciliğe geri döndü ve Star Gazetesi'nin başına geçti. Haziran 2013'te TMSF tarafından el konulan Akşam Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliğine atandı. 24 Kasım 2014 tarihinde Akşam Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliği görevinden alındı. 15 Nisan 2015 tarihinde yeni kurulan Karar.com isimli internet haber portalının Genel Yayın Yönetmeni oldu.
İlk ciddi şiir çalışmalarına üniversite yıllarında başlayan Mehmet Ocaktan, Mavera, Yönelişler, Üç Çiçek, Şiir Atı, Gergedan, Bürde, Kaşgar, İpek Dili, Sombahar,Gösteri ve Dergâh dergilerinde şiirler yayımladı. Dergibi adlı internet sitesinde röportajları yayınlandı. Zaman zaman edebiyat dergilerinde şiir üzerine yazılar da yayımlayan Ocaktan'ın 'Rüzgarla yaslı' (1984), 'Kırık bir rüya denizi' (1990) ve 'Aşk meleği' (1996) adında üç şiir kitabı bulunuyor.
Şimdi iki anlamı var hayatımın; birisi bölünmüş aşklarda her gün yenilerek aktığım şiirler, diğeri ise, yüreğimin son “kale”si dualardaki “saklı cennetim."
İktidar, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyor, bilim insanlarının söyledikleri de bugüne kadar yaşadığımız depremler de bunun en önemli göstergesi. Bu yüzden de AFAD 2019 yılında Kahraman Maraş Pazarcık’ta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun başkanlığında 26 ili içine alan bir deprem provası yapıyor. Hal böyleyken doğal olarak AFAD’ın olası bir depremin ilk günü için alternatif senaryoları olması gerekmez mi? Ama gördük ki yokmuş, çünkü ilk iki gün AFAD ortalarda gözükmedi. Peki kader bunun neresinde?
Ama ne hikmetse aynı iktidar bu deprem gerçeğini bilmesine rağmen, 20 yıldır tedbir almak yerine neredeyse her seçim öncesi iki oy daha fazla alabilmek için ‘imar affı’ çıkarmayı tercih etti. 2018 seçimleri öncesinde çıkarılan büyük imar affı ile ilgili övünme cümleleri hala hafızalarımızda… Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İmar Barışı Yasası’nı anlatırken aynen şunları söylemişti: “144 bin 556 Maraşlı vatandaşımızın, Malatya’da 88 bin 577 vatandaşımızın, 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük.” Yani o binaların yasalara, kurallara uygun olmadığını bile bile bunu yaptık.
Peki ‘ölüm barışı’ niteliği taşıyan bu imar affını nasıl bir kaderle izah edeceğiz? Herhalde imar barışını da Allah yaptırmadı….
Dünyanın hiçbir ülkesinde insanların ve bütün canlıların yangın felaketinde can verdiği bir ortamda normal bir iktidar, insanları toplayıp çay paketleri atmayı aklının ucundan bile geçirmez.
Ayrıca milletin yarısını “küffar, imansız, hain, dış güçlerin içerideki uzantısı ve terör destekçisi” gibi gören AK Parti de Allah’ın Türkiye şubesi filan değil…
18 yıl önce 2004 yılında Mehmet Ocaktan'ın Nesil Yayınlarından bastırıp çıkardığı kitabı 'Yüreğimin Son Kalesi' deneme türünde yayınlanmış bir eser.
Türkiye'nin yıllardır hafızalardan silinmeyen, kanayan yarası olarak durmadan kanatılan meselelerinden biri olan 'başörtüsü düşmanlığı ve yasağı' üzerine serzenişlerini
“Zaman zaman artık "beyaz geceler" bitti,bir daha asla yolumuz ütopyalarımıza düşmeyecek diye kahroluruz.Günleri,geceleri, anıları, cümleleri alıp bir daha kendimize dönmemek üzere büyük yalnızlıklara kaçarız. ”
Herkese Merhabalar! Beğendiğim bir kesit ile incelemeye geçebilirim. Naziler Caz Sevmez! Başlıktan acaba kimlere İthafen yazıldığını az çok anlarız. Fakat içerikte günümüz nazileri olarak tanımladığı Amerikan yönetimini ve türevleri ile karşılaşmam şaşırttı beni, hani Hitler dönemi beklerken. Kitap dört bölümden oluşurken, birinci bölümden son bölüme doğru hayranlığım giderek düştü ve üçüncü bölümde taraflı siyaset yorumu bi hayli eleştirmeme sebebiyet verdi. İyi başlayan bir ilişki gibiydi kitapla olan birlikteliğimiz ve sona doğru üzücü ayrılık gibi bir şey olarak betimleyebilirm.Görüşüne saygım sonsuz fakat yazar kişiliği tarafsız yoruma sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Türkiyede 90’lı yılların kanayan yarası olan başörtüsü yasağının özellikle üniversite öğrencileri üzerine olan etkilerinin nasıl gerçekleştiğini gözler önüne denemeler şeklinde seren güzel bir çalışma. Bugünün gözüyle baktığımızda hiç görmek istemeyeceğimiz olayları, duygu ve düşünceleri açık ve anlaşılır bir şekilde aktarıyor. Belkide bu durumun tek olumlu bakılacak tarafı artık böyle şeylerin günümüzde son bulması diyebilirim.