Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhafazakar Düşünce Dergisi

Muhafazakar Düşünce DergisiMuhafazakar Düşünce Dergisi 54. Sayı yazarı
Yazar
Dergi
0.0/10
0 Kişi
8
Okunma
3
Beğeni
678
Görüntülenme

Muhafazakar Düşünce Dergisi Sözleri ve Alıntıları

Muhafazakar Düşünce Dergisi sözleri ve alıntılarını, Muhafazakar Düşünce Dergisi kitap alıntılarını, Muhafazakar Düşünce Dergisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hey yavrum hey!
Kendisi de ulemâdan olan 18. Türkiye Hükümeti’nin (16.01.1949-22.05.1950) Başbakanı Şemseddin Günaltay’ın inisiyatifiyle 21 Kasım 1949’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi açıldı. Falih Rıfkı Atay, 1949 tarihli “Hoca Olsam” başlıklı yazısında, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun açıkça ifade ettiği gibi, medrese ve şeriata karşı olarak kurulan İlahiyat Fakültesi ders programına fıkıh dersini koydurmadığını bizzat Şemsettin Günaltay (1883-1961)’dan nakl eder: “Meclis koridorunda Şemseddin Günaltay’a rastladım. En uyanık din adamlarından biri. Başbaşa konuştuğunuz zaman bildiklerini ve inandıklarını açıkça söyler. Kalabalık karşısında o da bir softa. Dinlerken köy camii imamından ayırd edemezsiniz. –“Hocam, İlâhiyat Fakültesi’nin medrese olmasını nasıl önliyeceğiz?” diye sordum. –“Fakülteye ben fıkıh dersi koydurmadım.” dedi. “Bilirsin ki fıkıh Kur’ân’ın “muamelât” âyetleri üzerine kurulmuştur. Bu âyetlerin hepsi artık “mensûh” hükmündedir.”
Sayfa 39 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
Hümanizm insanın diğer varlıklardan ayrılan bir öze sahip olduğuna yönelik inançtır. Fakat Tanrı'nın ve anlamın olmadığı bir dünyada insanın ayırıcı bir yönünün olduğu nasıl iddia edilebilir? İnsanın ayırıcı bir yönü yoksa değerlerin çıkarlardan ari olduğu (çıkarların kirletmediği değerlerin olduğu) nasıl savunulabilir? Değer koyucu aşkın (yüksek) bir varlık (merci) yoksa bütün insanlar için geçerli (evrensel) değerlerden nasıl bahsedilebilir? Evrensel değerlerin yokluğunda geçerli ölçülerin güç ve çıkar olduğu ve değerin yalnızca gücün ve çıkarın aracı olarak bir değere sahip olabileceği gerçeği nasıl inkâr edilebilir? Postmodemizm önemi hümanizmin krizine işaret eden dolayısıyla da modern dünyadaki ahlaki bunalımı açık şekilde ortaya koyan bu soruları içerisinde barındırıyor olmasından kaynaklanır.
Derda KüçükalpKitabı okudu
Reklam
Mânâsı anlaşılmaz şiirler için eskiler, “Mânâ şairin karnındadır” (el-Ma‘nâ fî-batni’ş-şâ‘ir) derlermiş.
Sayfa 63 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
Fıkıh, beşerî dünyayı düzenleyecek hükümler koymak üzere küllîden hareketle cüz’î problemlere çözümler üretmek, böylece ilâhî/tabiî hukuk olarak hikmet-i nazariyeyi beşerî dünyaya tercüme etmektir.
Sayfa 13 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
Postmodernizm değerlerin değerini düşürdüğü için yüksek değerlerin yokluğunu bir sorun olarak görmez. Yine postmodernizm yüksek değerlerin yokluğunda bir anlam krizinin ortaya çıkacağını da düşünmez. Postmodernizme göre sabit bir anlam yoktur. Anlam olumsaldır. Anlamın olumsallığı hem eşit ölçüde değerli çok sayıda anlam sisteminin var olabileceğine hem de anlamın bugünden yarına değişebileceğine işaret eder. Postmodernizm değer gibi anlamın da değerini düşürdüğü için anlamı tüketildikçe yerine yenisi konulan bir şey olarak görür. Postmodernizmde değerin ve anlamın değerinin düşürülmesinin sonucu kimliğin de değeri düşürülür. Postmodernizme göre kimlik, yani insanın varoluş tarzı, istikrarsız bir mahiyet arz eder. Sabit bir kimlik yoktur. İnsanın kimliği diğer insanlarla ilişkileri çerçevesinde (toplumsal yaşam içinde) değişir.
Derda KüçükalpKitabı okudu
Bir liberal demokratik rejimde | insan hakları denince kastedilenin aslında o rejimin vatandaşlarının hakları olduğunu gösteren çok sayıda örnekten bahsedilebilir. Bu örneklerden biri liberal demokratik rejimlerdeki hükümetlerin kendi sınırları içerisinde insan haklarına ve hukuka riayet ederken uluslararası politikada ulusal çıkarları adına
Derda KüçükalpKitabı okudu
Reklam
Hümanizm bir yanılsama, uydurma (sahte) bir din (anlam sistemi) olduğu için, politik şiddeti ve güçlü olanın hakimiyetini engelleyemedi. Tersine şiddeti ve hakimiyeti meşrulaştırıcı bir işlev gördü. Tarihte bu meşrulaştırmanın birçok örneğini bulmak mümkündür. Modern dünyada başta Fransız Devrimi olmak üzere birçok devrimde (gerek devrim sırasında gerekse devrim sonrasında) şiddet ve terör insanlık gerekçe gösterilerek haklı gösterilmeye çalışıldı. Fransız Devrimi insanlık adına yapıldı, fakat ekonomik gücü elinde bulunduran sınıf olan burjuvazinin çıkarlarına uygun bir toplumsal düzen inşa etti. Bu düzende insan hakları burjuvazinin hakimiyetini meşrulaştıran bir ideoloji olarak işlev gördü. İnsanlık ideali Batının politik, ekonomik ve kültürel üstünlüğüne hizmet eden bir araç olarak da işlev gördü. Batı insanlığın gelişimi olarak gördüğü tarihte ulaşılan nihai aşamayı kendisinin temsil ettiğine inanmış ve bu inanç doğrultusunda insani gelişimini henüz tamamlamamış toplumların kendisine tabi olması gerektiğini iddia etmiştir.
Derda KüçükalpKitabı okudu
Geleneksel kalıplarını yıkarak ufkunu modern dünyaya yönelten ancak dini hassasiyetlerini de gözeten dindar bireyler için bütün heybetiyle duran bir İslami kültür endüstrisi vardır. Bu endüstri, İslami pratikleri kapitalist piyasanın zaruretlerine göre yeniden şekillendirirken bunu İslami kimliğin simgelerini referans alarak gerçekleştirmektedir (Gökarıksel & McLarney, 2010: 7). Daha önce uzak durulan kozmetik ürünlerin “helal” etiketleri ile dini semboller üzerinden pazarlanması ya da örtünmenin dini bir vecibe ol- masının yanı sıra modanın da bir parçası haline gelmesi, bir statü göstergesi olması da bu endüstrinin tipik bir sonucudur. Spor kulüplerinde, kuaförler- de, restoranlarda, otellerde, eğlence mekânlarında, alışveriş merkezlerinde vs. aklınıza gelebilecek birçok yerde görebileceğiniz bu endüstrinin diğer bir deyişle tüketici kapitalizminin yeni aktörlerden biri de Müslüman kadın- lardır. Batılı yaşam tarzlarına ve değerlerine karşı bir tavrın tüketim olgusu ile aşılmakta olduğu görülmektedir. Nihayetinde Müslüman kadın özneler kimliklerini, yaşam tarzlarını ve tüketim kalıplarını dini hassasiyetlerini de gözeterek yeniden kurgulamaktadır.
Hasan Hüseyin AygülKitabı okudu
Robert Moor, Avrupalıların Amerika'yı birbirine bağlı üç nedenden ötürü sömürgeleştirdiklerini söyler. İlki, buraya çok sayıda insan göndermek ve böylelikle kendi aşırı kalabalık ve kirli vatanlarındaki baskıları azaltmak, ikinci olarak daha önce tahayyül edilemeyen miktarlardaki zenginliği açığa çıkarmak ve kendi ülkelerine aktarmak ve son olarak da vahşi, kötü ve müsrif olarak algıladıkları bir toprağı terbiye etmek. Onlara göre yerliler toprağı tarım yoluyla geliştirmekte başarısızdılar (Moor, 2018: 243-244). Tahmin edileceği gibi sömürgeleştirmenin de burada ele alamayacağımız kadar kanlı ve uzun bir tarihi var. Sömürgeleştirme sonrası toplumlar ise büyük ölçüde Batılı işgalcilerinden kurtulduklarını düşünseler de Batının yöntemlerini benimsemiş, ordularını ve hükümetlerini Batı modeline göre kurmuş, yasalarını Batılı yasalara benzetmeye çalışmışlardır. Batılı devletler çekilirken arkalarında çoğu zaman kendi çıkarlarını kollayacak yapay iktidarlar, halklarının taleplerini tanımayan ve onlara Batı çıkarları için zulmeden diktatörler bırakmışlardır.
Bengül Güngörmez AkosmanKitabı okudu
Ortadoğu uzmanı Amerikalı tarihçi William R. Polk, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Arnerika'nın giriştiği 35 askeri savaş veya müdahalenin ardından söz konusu ülkelerin hiçbirisine (Guatemala, Kongo, Nikaragua, Irak, Somali, Afganistan vb.) demokrasinin gelmediğini net bir dille ifade eder. “Demokrasi” der Polk, “yerli güçlerce kurulur ya da hiç gerçekleşmez. Devletlere ya da uluslara süngü ucuyla asla benimsetilemez.” (Polk 2007:209). Aynı satırlarda Irak'la ilgili olarak da şu mülahazayı yapar: “Yeni muhafazakârlar olarak bilinen ideolojik yönelimli grupça tasarlanan Amerikan politikasına göre, Amerika'nın bütün dünyaya kendi yaşam tarzını dayatma hakkı ve hatta yükümlülüğü vardı. Irak esasen sonu gelmez ve her yeri kapsayıcı savaşla başarıya varacak yeni bir *haçlı seferi'nin ilk basamaklarından biriydi. Eğer dünyaya Amerika'nın hayal ettiği bir şekil vermek gerçekten yeni-muhafazakârların hedefi ve bunun için de öngördükleri araç da savaş ise, tarihten pek bir şey öğrenememişler demektir.” (Polk 2007:208-9). “Batı'da siyasi şiddet hiçbir surette tamamen kovulamaz veya yasaklanamaz, bilakis çağdaş kavramlarla meşrulaştırılır” (Hafez 2018: 222)
Adnan Bülent BaloğluKitabı okudu
Reklam
“Eğer ölenler geri dönebilseydi savaşlar biterdi. * (Stanley Baldwin) “Savaş cehennemdir. Uçan bir merminin fotoğrafını çekemezsiniz ama gerçek korkunun fotoğrafını çekebilirsiniz. * (Horst Faas) “Esasen küreselleşmenin kurallarını yazan ve kurumlarını inşa eden Birleşik Devletler'dir.” (Joseph Stiglitz)
Begriffsgeschichte’nin gösterdiği gibi, bir dünyagörüşü ve ona dayalı düşüncenin dayandığı temel kavramların semantik seyri izlenmeden, aslî mânâları bilinmeden arızî mânâları bilinemez.
Sayfa 53 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
Şu halde modern çağda mektepten kasıt üniversite, mektepliden kasıt ise akademisyen, daha doğrusu sosyal bilim akademisyenidir. Modern çağda üniversiteden yetişen sosyologlar (sosyal bilimciler geçmişin üdebâsına (literati), aydınlar ise ideologlara tekabül ediyordu.
Sayfa 146 - Bedri Gencer, Usûlden Esasa Türk Düşüncesi
zınk
Bugünse Türk düşüncesinin bir usûlünden, metodolojisinden söz edilemez. Usûl, beş unsurdan oluşur: mesâil, mevzûât, mebâdi, kavâid, makâsıd (meseleler, mevzular, mebdeler, kaideler, maksatlar). Tabir caizse, Türk düşünce hayatına girenler, usûlle düşünen mektepli yerine çekirdekten yetişen alaylı gibi el yordamıyla düşünce üretmeye çalışırlar. Hâlbuki “Vusûlsüzlüğümüz, usûlsüzlüğümüzdendir” sözünce, usûl olmadan verimli bir düşünce faaliyeti de olamaz. Bu usûlsüzlük, düşünce hayatımızda yaygın muhakeme bozukluğunda en bariz görülür.
Sayfa 44 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
Namık Kemal'e göre,
“Tagayyür-i ezmân ile tagayyür-i ahkâm inkâr edilemez” (Zamanların değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez) fıkıh kaidesi hükmünce, dünyanın her yerinde görülen modern gelişmeleri takip zaruretinden dolayı geçmişe dönüş veya duraklama caiz değildir.
Sayfa 28 - Kadim Yayınları- Bedri Gencer, Fıkıh Olarak Türk Düşüncesi
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.