Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muharrem Coşkun

Muharrem CoşkunKod Adı : İrtica 906 yazarı
Yazar
7.3/10
7 Kişi
20
Okunma
1
Beğeni
1.912
Görüntülenme

Muharrem Coşkun Gönderileri

Muharrem Coşkun kitaplarını, Muharrem Coşkun sözleri ve alıntılarını, Muharrem Coşkun yazarlarını, Muharrem Coşkun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nasrullah Kürsüsünde Mehmet Âkif
“Ey cemaati müslimin, milletler yalnız topla, tüfekle, zırhla, ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor, yıkılamaz. Milletler ancak aralarındaki rabıta birliği çözülerek herkes başının derdine, kendi hevasına düştüğü zaman yıkılır. Atalarımızın, “Kale içinden alınır” sözü kadar büyük söz söylenmemiştir.”
Sayfa 23
176 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
KOD ADI: İRTİCA - 906
"Bir hakikat kalmasın alemde Allah'ım nihan." "Istiklal Marşı'nın yazarı, Milli Mücadele'de vaazları cephelerde dağıtılan, Kurtuluş Savaşı'nı veren Meclis'te milletvekilliği yapan, Anadolu'da isyanlari bastirmak için il il gezerek halkı İstiklal Savaşı'na çağıran Mehmed Akif'in, günün birinde kendi ülkesinde 'sakıncalı', 'mürteci'
Kod Adı : İrtica 906
Kod Adı : İrtica 906Muharrem Coşkun · Yeditepe Yayınları · 201520 okunma
Reklam
- Şapka ve Türkçe ezan hakkında bir çok kimseler şair Akifden reyini (görüşünü) sormuş o da; "Şapka giymek, doğrudan doğruya Avrupalıya benzemek maksadı ile yapıldığı gibi temamen küfürdür. Türkçe ezan ise katiyen mekruhdur. Namaz caiz değildir. Lâtin hurufatı (harfleri) ise ,İlhan Kur'anı kerimi tağyir eylediği cihetle şeran (dinen) mekruhdur. Aynı zamanda Türk müslümanla Arap Müslümanı bir birinden ayıran bu üç bedeatı seyie (kötü bidat) menkülvech (gerekçesiyle) haram, mezmum (sakıncalı) ve mekruhtur" cevabını vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, Mehmed Akif'in hem gazetesini kapatmış, hem kadim dostunu idamla yargılamış, hem de kendi peşine hafiyeler takarak izlemeye almıştı.. Çare olarak ülkeyi terk etmiş, ancak Mısır'a hicret ettikten sonra da takibattan kurtulamamıştı. Şeflik Rejimi, O'nun izin sürmüş, O'nunla ilgili istihbarat yazışmalarını, takip raporlarını 'Irtica 906' kodlu dosyada biriktirmişti. Yani Akif, yeni rejime göre artık bir 'kahraman' değil 'mürteci' ve sakıncalıydı. Yad ellerde hastalanan, yoksullukla kıvranan Milli Şairinin sıkıntılarını çözmek için adım atmak bir yana, O'na yardım edenlere bile iyi gözle bakılmamıştı. Bunun farkında olmalı ki Milli Şair, Türkiye'deki dostlarına gönderdiği fotoğraflarının ardına yazdığı mısralarla unutulma ihtimaline işaret edecektir: "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince / Günler şu heyûlayı da er geç silecektir / Rahmetle antlmak, ebediyet budur amma / Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?" Mehmed Akif'le ilgili takibat 11 yıl hasret kaldığı vatanına döndükten sonra daha da artmış, hasta yatağında bile görüşmeleri izlemeye alınmıştı. Dahası, Mısır'da yazdığı Gölgeler kitabının ülkeye sokulması engellenmiş, Safahat hakkında ise toplatılarak imha etme kararı verilmişti. Bu durum öldükten sonra da devam etmiş, O'nu anmak için yapılan küçük katılımlı programlar dahi soruşturma konusu olmuştu. Milli Şair, milletine armağan ettiği İstiklâl Marşı'nda, asla kabul edemeyeceğini belirttiği Vatanında Cüda' durumuna getirilmişti.
1930ʻlu yıllardan sonra, özellikle "Irticayı teşvik" gerekçesiyle toplatılarak imha edilen eserlerin sayısında artış yaşandığı dikkatlerden kaçmavacaktır. 1923- 1938 yılları arasında sadece Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanan 144 yayından 125'nin coğunu da inkılaplara muhaletet. Takrir- Sükun Kanunu'na Muhalefet, Din Propagandası yapan yayınlar ve Mustafa Kemal'in şahsına karşı yapılan yayın- lar oluşturacaktı. Tabii, Bakanlar Kurulu karaı olmadan toplatılan eser sayısı, bu rakamın hayli üstünde olacaktı. İleride belgeler arasında da yer alacağı gibi; bundan İstiklal Şairi'nin eserleri de nasibini alacak, Akif yurda döndükten sonra da, Safahat için 1936 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından 'İmha edilmesi' emri dahi çıkarılacaktı: "1- Şair Mehmet Akife ait Safahat kitabının Matbuat kanununun 51'nci maddesine dayanılarak müsaderesi (El konulması) ile on tanesinin Vekålete yollanması, diğerlerini usulen imhası ve sonunun bildirilmesi rica. 2- Em.U.Ş.I. (9847) sayılıdır." (31.08.1936 tarihli belge).
Türkçe Ezan, ilk kez Hafız Rıfat tarafından Fatih Camii minaresinden seslendirilmişti. Bu aynı zamanda 18 yıl kesintisiz olarak ülkenin her köşesinde zorla okutulacak ilk Türkçe ezan oluyordu. Hafız Rifat'ın başı açık, kravatlı bir şekilde minareden Türkçe Ezan'ı okurken, elindeki kağıda bakması, yeni ezanı ezberleyemediğinin de kanıtı gibiydi.
Reklam
Dahası peşine hafiyeler takılıp adım adım izlettirilmeye başlanmıştır bile. O artık Ankara'nın vitrinine uymamakta, düşünceleri, sakıncalı görülmektedir. Nitekim yıllar sonra, Pendik Bakteriyolojihanesi Müdürü Şefik Kolaylı, (Neyzen Tevfik'in kardeşi) Ankara Halkevi salonunda verdiği bir konferans- ta, Mehmed Akif'in Mısır'a gidiş sebebini anlatırken şu ifşaatta bulunmuştu: "Bir Cumartesi günü idi, yanında Prof. Fazlı Yegül de vardı. Yarın Mısır'a gideceğini ve arz-i veda'a geldiğini söyledi. Çocuklarının tahsil ve terbiye çağı olduğunu, şimdi Misır'a gitmekle çocuklarının tahsillerinin sekteye uğraması muhtemel bulunduğunu ileri sürerek, kararından vazgeçmesinde israr ettik. Akif büyük bir hüzün ve teessiir içinde dedi ki: "Arkamda polis hafiyeleri gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve mem- lekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum.." (Fahri Kutluay, 'Aydınlatılan Iki Mühim Sır', Sebilürreşad, IV/99, s.375-376)
Mehmed Akif Ersoy İstiklâl Marşı'nın güftesini, şiirlerini topladığı Safahat'a dahil etmemiş ve İstiklâl Marşı' nın bu milletin eseri olduğunu beyan etmişti.
İhtişamlı Maziye Ağıt; Bülbül
Mehmed Akif'in önemli şiirlerinden 'Bülbül' Bursa'nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine yazılmıştı. Bursa işgal edilirken, şehrin tahrip edilmesi, Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin hakarete uğraması karşısında üzülmüştür Mehmed Akif Bey.. ... Bülbül Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; Kıyâmetler koparmak neydi, ey biülbül, nedir derdin? O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun, Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen, Gezersin, hânumânın şen, için şen, kâinatın şen. Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın, Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın. Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım! Teselliden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda; Bugün bir hânumansız serseriyim öz diyârımda! (Mayıs 1921)
Belgelerde neler var?
1925-1964 tarihleri arasında tutulan resmi belgelerde; - Mısır'da bulunan Mehmed Akif hakkında yazılan istihbarat takip raporları. - Şapka, hilafet, laiklik için neler söylediği, - Safahat isimli eserinin nasıl toplatılıp imha edildiği, - 'Gölgeler' eserinin bu ülkeye sokulmadığı, - Kendisiyle görüşenlerin dahi nasıl fişlendiği, - Kanser tedavisi görürken bile takibata tabi tutulduğu, - Cenazesine katılanların bir bir tespit edilip fişlendiği, - Vefatından sonra dahi O'nun adına yapılan anma progranmlarının soruştu- rulduğu.
40 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.