Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muharrem Coşkun

Muharrem CoşkunKod Adı : İrtica 906 yazarı
Yazar
7.3/10
7 Kişi
20
Okunma
1
Beğeni
1.908
Görüntülenme

Muharrem Coşkun Gönderileri

Muharrem Coşkun kitaplarını, Muharrem Coşkun sözleri ve alıntılarını, Muharrem Coşkun yazarlarını, Muharrem Coşkun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Belgelere ulaşınca, itiraf etmeliyim ki; içim bir kez daha burkuldu, günlerce uyuyamadım. Bir kez daha ceberrut, milletin değerlerini tehdit gören 'Eski Türkiye' ile utandım. İnanamadım, okudum, bir kez daha en baştan okudum.. Hazindir ki; yüzümüze çarpan gerçek şuydu; bir milletin Istiklal Şairi, 'İrtica-906' dosyası ile vatan haini gibi izlenmiş, vatana bu kadar emeği geçen bir insan çeşitli ithamlarla yaftalanmıştı. Dahası yazdığı kitaplar bu ülkeye sokulmamış, Safahat'ı için ´imha edilmesi' talimatı dahi verilmişti. ... Belgeler açıkça ortaya koyuyor ki; İstiklal Şairi eğer 1925'te Mısır'a gitmemiş olsaydı, ülkesinde Istiklal Mahkemeleri'nde pek ala yargılanabilirmiş. Belgeleri görünce, kendinizi; 'İyi ki o karanlık yıllarda Mısır'a gitmiş ve bizi o utançtan olsun kurtarmış' diyorsunuz.
"Mehmed Akif Ersoy Okuma Etkinliği" (26.05.2020 - 15.07.2020)
Merhabalar, öncelikle herkesin Ramazan Bayramı’nı kutlarım. Rabbim daha nice bayramlara ve Ramazanlara hayırlısıyla kavuşmayı ve hakkıyla istifade edebilmeyi nasip etsin inşallah. Fark eden okurlar olmuştur belki, bir süredir Mehmed Akif üzerine okumalar yapıyorum. Bu süreç bilinçli bir program dahilinde de olmadı. İsmet Özel “Kitaplar insanı
Reklam
176 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir araştırma-inceleme kitabıdır. Belgeler ile bilgilendirmeler yapılmaktadır. Mehmet Akif Ersoy'un çektiği sıkıntılar ve o dönemlerde din hassasiyeti olan insanların çektiği problemlere daha fazla eğilmişlerdir. Akif'e hassasiyeti ve ilgisi olanların okuması gereken bir kitaptır...
Kod Adı : İrtica 906
Kod Adı : İrtica 906Muharrem Coşkun · Yeditepe Yayınları · 201520 okunma
176 syf.
1/10 puan verdi
Âkifi tanımayan bir yazarın Akif çalışması
Verdiğim paraya acıdım doğrusu... Mehmet Akif İttihatçı iken yazar şahsi kanaatlerini esere sokup bol bol ittihatçılara küfretmiş pek tabii Âkifi tanımadığını da afişe etmiş. Eline geçirdiği birkaç vesikayı bilgisi ile süsleyebilseydi müthiş bir şey olurdu ama koskoca bir sükut-u hayal bu eser. Evet Akifin peşine hafiye taktılar, evet yazarın da altını çizdiği gibi vatanın halaskârlarından Kazım Karabekiri bile izlediler fakat arkadaş bu isimlerin İttihatçı olduklarını nasıl bilmezsin? Akifin dostlarının neredeyse tamamı Ittihatçı idi hatta Japonyaya İslam tebliğ etmeye giden Akifin eserlerine kadar gireb Sibiryalı Abdurresid Ibrahim bile öyleydi. Yazara o kadar kızdım ki kim bu herif diye arattım ve AKİT Tv'de program yaptığını gördüm e pek de şaşırtıcı değil.
Kod Adı : İrtica 906
Kod Adı : İrtica 906Muharrem Coşkun · Yeditepe Yayınları · 201520 okunma
Türkçe ezan
Türkçe Ezan ve Dine Müdahale Ülke artık Akif'in yaşayacağı bir ülke olmaktan çoktan çıkmıştı. Mehmed Akif'in, 1925te başlayarak çevirdiği meali vermekten vazgeçmesine neden olacak olan Dinin Türkçeleştirilmesi projesi ise 1928den sonra hayata geçirilmişti. 1928de Göztepe Camii İmami Cemaleddin Efendi'ye Türkçe Namaz kildirtılarak nabız yoklanacak, ancak tepki gelince proje ertelenecekti. Aynı girişim daha kapsamlı olarak 1932 yılında yeniden devreye sokulacaktı. 29 Ocak 1932'de, bir Ramazan ayında uygulamaya sokulan dinde reform girişimlerinin parçası olan Türkçe Ezan, ilk kez Hafız Rifat tarafından Fatih Camii minaresinden seslendirilmişti. Bu aynı zamanda 18 yıl kesintisiz olarak ülkenin her köşesinde zorla okutulacak ilk Türkçe ezan oluyordu. Hafız Rifat'in başı açık, kravatlı bir şekilde minareden Türkçe Ezan'i okurken, elindeki kağıda bakması, yeni ezani ezberleyemediğinin de kanıtı gibiydi. Gazeteler ise Reşit Galib'in direktifleri doğrultusunda Dinin Türkçeleştirilmesi' projesine geniş yer ayırıyordu. Program çerçevesinde ilk Türkçe Kur'an için Yerebatan Camii (22 Ocak 1932). Ilk Türkçe Ezan için Fatih Camii (29 Ocak 1932) İlk Türkçe Tekbir için Ayasofya Camii -şimdi ibadete kapalı- (4 Subat 1937) İlk Türkçe Hutbe için de Süleymaniye Camii 5 şubat 1932 seçilmişti.
Sebilürreşad kapatılırken
Eşref Edib Fergan da, 7 aylık yargılamanın ardından gazetesini çıkarmama şartıyla' beraat etmiş olsa da üzerinde titrediği gece gündüz peşinden koştuğu ve büyük bedeller ödediği gazetesini kurtaramayacak, çocuğu gibi büyüttüğü 17 yaşındaki Sebilürreşad, artık çıkamayacaktır. Gazetenin kuruluşundan itibaren başyazarı olan, zor günlerinde Eşref Edib ile kader birliği yapan Mehmed Akif ise 1925 yılının Mayıs ayında Kahire'den İstanbul'a döndüğünde büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. Başyazarı olduğu gazete kapatılmış 20 yıllık kadim dostu Eşref Edib 'Vatana ihanet' suçlamasıyla idamla yargılanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve İngiliz işgali altinda bile kapatılmayan gazetenin hükümet tarafından devrimlere kurban edilmesi Mehmed Akifi çok üzmüştür
Sayfa 36
Reklam
Eşref Edib'i Mahcup Eden Soru
Sebilürreşadı kapatma hadisesinden 1 ay sonra da polis, önce Eşref Edib'i Adalarda tutuklayacak, ardından da, Sebilürreşad'in yönetim yerini basacaktı. Eşref Edib Fergan, haftalar geçtikten sonra, mahkeme azasından Kiliç Ali'nin kendisine gelerek, 'Seni Şark'tan istiyorlar' dediğini ancak öncesinde kelepçe takılarak Ankara'daki İstiklal
Sayfa 35
Takrîri Sükûn
Takriri Sükun Yasası etkisini çabuk gösterecek, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) parti programındaki, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası efkâr ve ittihâdıdiniyyeye (dinin birleştiriciliğine) hürmetkardır ifadesi Şeyh Said isyanını körükleyen sebep olarak yorumlanacak, Parti çok geçmeden 3 Haziran 1925'te İstiklal Mahkemesi tarafından kapatılacaktı Öyle ki, 19 Nisan 1925'te Terakkiperver Parti'nin merkezinin basiılmasını gazetesinde haber olarak veren Hüseyin Cahit Yalçın da tutuklanacakti. Mahkeme Başkanı'nın sözleri ise gelinen noktayı anlatması açısından çarpıcıydı. Mahkeme Başkanı, Takrir-i Sükun yasası çıkınca neden bu yasayı övmediğinin hesabını soruyordu Yalçın'a. Hüseyin Cahit Yalçın ise şu cevabı vermişti: "Takrir-i Sükun Kanunu çıkıyor dediler. Elzemmiş. Ben de bunu kabule mecburdum sustum. Simdi susuşum bir suç oluyor. Susmak hakkım yok mu benim. Böyle nazik bir dönemde bari bir şey yazmayayım, hükümet rahat etsin dedim. Oysa şimdi bu yüzden sorguya çekiliyorum. Hatabettiğimi görüyorum. Çünkü gazeteyi büsbütün kapatmalı imişim (Hıfzı Topuz, a.g.e, sh. 149-150)
Sekülarite
Veterinerlik, milletvekilliği, cephelerde nutuklar, isyanların bastırılması gibi görevlerle 20 yıldan fazla devlet görevi yaptığı halde Mehmed Akif’e maaş da bağlanmamış, yazdığı gazete İstiklal Mahkemeleri’nce kapatılmıştı. O artık işsiz, dahası ‘mürteci’ bir kişidir. ‘Sakıncalı’ biri olarak görülmeye çoktan başlanmıştı bile.. İşte bu manzara karşısında kesin kararını verecek ve 1925’te Mısır’a gidecektir. Vefat edeceği yıl olan 1936’nın 16 Haziran’ına kadar da çok sevdiği yurduna dönmeyecektir artık. Milli Mücadele’nin bitmesi ve Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, büyük bir ayrışma, büyük bir kopuş yaşanıyordu.. Türkiye’nin yönetimi artık muhalefetsiz bir iktidarı öngörmekte, İsmet Paşa’nın ifadesiyle, ‘Muhalefet ihtilal’ olarak görülmekteydi. Gazeteci Zekeriya Sertel o dönemi; “Gazeteler telefonla verilen emirlerin dışına çıkamazlardı. Tek kelime ile, halk nefes alamıyordu. Havasızlıktan ve hürriyetsizlikten boğuluyordu” ifadesiyle anlatacaktı. (Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, sh. 155, Remzi Kitabevi 2003) Rejime yakın duran gazeteler ise, İslam’ı,Müslümanları tahkir eden, Osmanlı’yı aşağılayan yazı ve çizimlere yer veriyordu.
Âkif Tâkîbatta olduğu için mi Mısır'a gitti?
.. peşine hafiyeler takılıp adım adım izlettirilmeye başlanmıştır bile.. O artık Ankara’nın vitrinine uymamakta, düşünceleri, sakıncalı görülmektedir. Nitekim yıllar sonra, Pendik Bakteriyolojihanesi Müdürü Şefik Kolaylı, (Neyzen Tevfik’in kardeşi) Ankara Halkevi salonunda verdiği bir konferansta, Mehmed Akif’in Mısır’a gidiş sebebini anlatırken
Sayfa 28
40 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.