Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa Mencütekin

Mustafa MencütekinLacan ve Sinema Sanatı yazarı
Yazar
Çevirmen
7.0/10
2 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
504
Görüntülenme

Mustafa Mencütekin Gönderileri

Mustafa Mencütekin kitaplarını, Mustafa Mencütekin sözleri ve alıntılarını, Mustafa Mencütekin yazarlarını, Mustafa Mencütekin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinematik imge bizi altta yatan sembolik yapıya ve maddesel sinematik algıya karşı kör eden bir tuzak olan düşsel bir aldanma rolünü oynar. Bir film izlerken, imgeleri bizim için yaratan üretim fiilinden bihaber kalırız. İllüzyona kendimizi kaptırınca, ekranda gördüklerimiz üzerinde bir kontrol hissine kapılırız. Bu kuramsal yaklaşım 'nazar'ı düşsel aldanmanın anahtarı olarak kavrar.
Sayfa 25 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
"Kötülük, kendisinin her tarafında kötülük algılayan nazarın tam içinde ikamet eder: Ötekine karşı hoşgörüsüzlük, kendisinin etrafındaki herkesi hoşgörüsüz ihlalci Ötekiler olarak algılayan nazarın tam içinde ikamet eder" şeklinde hükmetmiştir Hegel. (Zizek, 2006)
Sayfa 23 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
Reklam
Psikanalizin yardımı ile filmde, daha doğrusu bir sanat eserinde ele alınması ve anlamlandırılması gereken şey, filmlerin özneleri, karakterlerden yola çıkarak bir toplumdaki gelişim sürecini, toplumun geçirdiği evrim/dönüşümler sürecini gözlemlemektir.
Sayfa 18 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
Günümüzdeki filmler "devinimli bir karpostal destesi değil, insanlığın adeta bir nüshası" gibidirler.
Sayfa 17 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
"Görünürlüğün söz konusu olduğu bu ortamda, her şey bir tuzaktır." -J. Lacan
Sayfa 9 - Arı Sanat, 1. Basım, Eylül 2014
Görüşü benlik ile tanımlayarak, benlik ya da ego, kültürel yapıları ve görüntünün çerçevesini maskeler. Nevrotik semptomlar, dil şürçmeleri, unutmak, rüyadaki imgeler vd. gibi müphem durumlarımızın süreksizliği sosyal içeriğin kaygı merkezli patlamasını belirtir. Psikanalitik kavramlar kesin ve belirli bir şekilde nasıl birşeyin öbürünün yerine geçtiğini açıklar. Kısacası, psikanaliz bir saklama, yerine geçirme, tanımalama kuramıdır. (Saper, 1991: 33)
Reklam
Laplance ve Pontalis Freud'un 9 Kasım 1915 tarihinde kaleme aldığı Lou Andreas-Salome'ye Mektubu'ndan çok ilginç birkaç satırdan bahseder. Ki bu satırlar psikanalizin ilk günlerinde Freud tarafından nasıl algılandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Şimdiki algı ve kabulle karşılaştırıldığında ciddi bir tenakuz belirginleşir. Ne diyordu Freud: "Senelerce düşünsem psikanalizin başkalarına bu kadar çok şey ifade edebileceğine ya da birisinin benim kelimelerimde bu kadar çok şey okuyabileceğine inanmazdım" (2000:v ).
Gerçek hem de tüm varlıklarıyla gerçek noksanlıklardan kaçmak; insan bunun için film izler mi? Pekala izler. Kaçar, hayal eder, fantezi kurar ve rahatlar; ümide doğru yol alır. Yaşasın gerçeklerden kaçmaya imkan tanıyan sinema sanatı!
Sayfa 79-80Kitabı okudu
Günümüzde türü ne olursa olsun, ve hangi toplum ve ideoloji tarafından üretilirse üretilsin, sinema bir "entegrasyon sineması" dır ve bu sinema da, "daima, tamamlanmış hissi uyandıran bir eksik kalmayan Öteki" mevcuttur. İnanması ne kadar güç olsa da "eksik kalmayan Öteki'nin dünyası -bakışın ortadan kaybolmasının sonucu-, her şeyin kontrol edildiği bir dünyadır ve bu dünyada, temsiliyet öznenin yerine Öteki'ne aittir" (McGowan, 2007: 128). Büyük Ötekinin özne üzerindeki bu gücünü yok etmenin "anahtarı" öznenin, "Büyük Ötekinin arzunun sırrını taşımadığı, ... aslında onun hiçbir şey saklamadığını" kabullenmesinde yatar. Bu "öznenin özgürlüğünün anahtarıdır". Burada özneyi yanıltan faktör Büyük Ötekinin önemli bir şey ihtiva ettiği, "gizli bir nesne içerdiği" hakkındaki yanılsamadır. Özne, ancak Büyük Ötekinin de kendisi gibi "noksan ol duğunu" anlamak şartı ile "sosyal düzenin kendisi üzerindeki hakimiyetini bozar" (McGovan, 2007: 80). Aksi takdirde, "entegrasyon sineması özneleri özgürlüklerinden uzağa iter"(McGowan, 2007: 129).
Sayfa 71-2Kitabı okudu
"özne anlamın bedelini özgürlüğüyle öder"(McGovan, 2007: 16-17).
Reklam
"...Sonuç olarak, bir filmin en yaygın rotası arzunun temel doyumsuzluğuna fantazmatik bir çözüm temin etmekten geçer" (McGowan, 2007: 19).
...özne hakimiyet arzusu gütmektedir, ancak "bu hakimiyet arzusu özne için mühim değildir;...özne hakimiyet arıyor gibi görünürken, aslında nesneyle bağlantı kurmanın daha az travmatik bir yolunu bulmaya çalışmaktadır" (McGowan, 2007: 11).
Ütopyacılık ve ego ideali bize her yönden baskıyla işlenmiş -televizyondan, filmlerden, popüler müzikten, gazetelerden, reklamlardan- umutsuzca abartılmış bir kişisel mutluluk fikri ve bizim onu talep etme görevimiz şeklinde zuhur eder -benim için, şimdi. Çağdaş toplumun mecburi bir kaidesi olarak tertiplenmiş bir şeydir bu. Eğer peşinden gidilirse, bu sadece umutsuzluğa neden olur ... Arzunun asla tatmin edilemeyeceği ve bizim hep eksik olacağımız fikriyle barışmak zorunda olmak bizim çok daha evladır. (Easthope, 1999:170)
...özne ancak tam olmadığına, kendisinde bir boşluk olduğuna inandığı anda arzusuna, arzusunun belirli bir nesnede olduğuna inanır.
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.