Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa Sağ

Mustafa SağEvrensel Çağrı Kur'an Meali yazarı
Yazar
9.7/10
9 Kişi
35
Okunma
2
Beğeni
1.868
Görüntülenme

En Eski Mustafa Sağ Sözleri ve Alıntıları

En Eski Mustafa Sağ sözleri ve alıntılarını, en eski Mustafa Sağ kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alak(Embriyo)Suresi
Bismillahirrahmanirrahim 1.Ey Muhammed! Her şeyi yaratan Rabbin adına oku/ öğren
Sayfa 41 - Koçak
Dipnot
Hz.Muhammed'in "ümmi"olduğu,yani okuma yazma bilmediği,tüm dinsel kitaplarda ve Müslümanlar arasında yaygındır.Halbuki peygamberimiz okuma yazma biliyordu ve "ümmi"kelimesinin. Araf suresi 157,158,Cumua suresi 2 ve diğer Kur 'an boyu geçen ayetlerdeki "ümmi"kelimesi okuma yazma bilmiyor anlamına değil,kitap sahibi olmayan o günkü Arapların tümü için söylenen Kur 'an sal bir kavramdır.
Koçak
Reklam
FECR(Tan Vakti)SURESİ
15.Insan ilginçtir. Ne zaman Rabbi, denemek için insana bolca verip iyilik etse; "Rabbim bana cömert davrandı" der 16.Fakat ne zaman da Rabbi, rızkını daraltip onu denerse, bu sefer de; "Rabbim bana hor bakti," der 17.Hayır! Öyle değil! Doğrusu siz, oksuze karşı cömert davranmiyorsunuz 18.Yoksulu yedirip giydirme konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz
Sayfa 62 - KOÇAK
Yüce Allah, görevlendirdiği tüm tüm peygamberleri olduğu gibi, son peygamberi Muhammed'i de, halka açıktan ilk olarak, "Hamd/ övgü alemlerin Rabbi Allah içindir..." diye başlayan Fatiha (Açılış) Suresi'yle tebliğe başlatmıştır.
Sayfa 94 - KOÇAK
Dua ile uçamayız. Dua ve ibadetle kendimizi zihnimizi arındırıp aydınlattıktan sonra,doğru işler yapabiliriz... Çalışmadan, her işin gereği çabayı göstermeden, aklını doğru kullanmadan sadece dua edip oturarak bu dünya sisteminden hiçbir şey bekleyemeyiz. Arınmış bir zihinle çalışıp çabalamak zorundayız. Kişi karşılaştıklarını iyi okursa, bu bir ilahi mesajdır. Bu yüzden Rabbimizin ilk emri "ikra" oku olmuştur (Mehmet Yazar, Kur'an ve Müspet İlim Penceresinden)
Sayfa 146 - KOÇAK
Ikiyüzlüler Muhammed Peygamber döneminden önce de vardı,sonra da vardı,bugün de vardır,yarın da var olacaktır. Allah,münafıklara karşı tedbirli olunması ve ibret alınması için bu Kur'an ayetlerini göndermiştir.
Sayfa 272 - KOÇAK
Reklam
- Bağımsızlık, özgürlük, ulusal kimlik, ekonomik gelişme, bilim, dil, sanat vs. bunların hepsinin, düşünceyi ve kurumları dar kafalı bir anlayışla dinselleştiren geleneksel kalıpların baskısından kurtarılması yoluyla elde edilebilecek ve geliştirilebilecek durumlar olduğunu görmüştür. Atatürk'e gelinceye kadar hiç kimse, Osmanlılığın ve mezhepsel geleneksel düzenin, artık bir imparatorluğu yaşatabilecek bağ olmaya yeterli olamayacağını görememiştir. Bu zamana kadar yönetici ve aydın kesimi, hep mevcut düzeni yıkımdan kurtarmak için olağanüstü gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Örneğin dönemin bir çok aydınlarının yanında Namık Kemal'in, ''Acaba bu dünyayı insanoğullarına gerçekten bir çile yeri etmede, Gelenek dediğimiz yanlış inançlar karışımından daha büyük hizmet etmiş bir şey var mıdır? Ölüm korkunçtur ama bir anda geçer. Gelenek ise ölümsüzdür. Gelenek insanın her şeyine karışır. Ona her yönden işkence eder. Gelenek tutsaklıktır. Bir ulusun ilerlemesine doğru bir ölçü aranırsa , bireylerin geleneğe saygı gösterme ölçüsüne bakılsın. Biz eğer ilerlememizin alın yazısını bu ölçü ile belirlemek istersek, kendimizi ağlanacak bir durumda buluruz.'' diye feryat ederken, bir başka Türk aydını Ziya Gökalp ''Türk milletindeniz, İslam ümmetindeniz, Batı medeniyetindeniz'' sloganıyla mevcut düzeni yaşatmaya çalışıyordu.
- Aklın karşısındaki en büyük engel taklittir. Taklit ise, geleneği sürdüren en önemli unsurdur. Bu yüzden taklide dayalı gelenek, aklın işletilmesine hoş bakmaz. Çünkü akıl körü körüne bağlanılan yanlışlıkları sorgular, kanıt ister. Halbuki taklit, geçmişten ve ataların geleneğini sorgulamadan bağlanmaktır. Bu yüzden gelenekleri din zannedenler, gerçek dine götüren akılcı düşünceyle hiç bir zaman bağdaşmamıştır. Ortak koşucuların en belirgin özellikleri, gelenekleri bir kültür mirası olarak değil de , onları kutsallaştırıp, dinin değişmez kuralları olarak görürler ve gelenekleri körü körüne taklit ederler. Kur'an ise, akıl yolunu kapayıp geleneği kutsallaştıran ataperest zihniyeti reddeder. Kur'an şöyle der: ''Elinde bilimsel bir kanıtı olmadan Allah'ı tartışanlara, 'Allah'ın indirdiği bilgi ve hikmet dolu kitaba uyun!'' denildiğinde: 'Hayır, biz atalarımız ne yapmışsa aynen onları taklit ederiz, derler... '' (lokman 21)
- İnsanlık alemini, Allah yanında sıkıntıya düşürecek en büyük tehlike, Peygamberlere insanüstü bir varlık sıfatı atfederek, Tanrısal vasıflarında tek olan Allah'a ortak koşmaları olacaktır. Bilinçsizce inananlar ya da ortak koşanlar, peygamberleri, Allah'ın buyruklarını insanlara duyurmak için, Allah tarafından görevlendirilmiş bir ''peygamber'', bir ''elçi'' olarak değil de, sanki peygamberler kendilerinden o makamlara gelmiş gibi, onları peygamber atayan Allah'ın vasıflarıyla birleştirip, Allah'ın ortakları ya da Allah'tan çok peygamberleri överek, yücelterek, onları insanüstü birer varlık olarak göstermeleri çok ciddi bir tehlikedir. Böylece Allah'a ait ilahlık kavramlarını peygamberlere yükleyerek Tanrılaştırırlar. Yahudilik aleminin Hz. Üzeyir'e , Hristiyanlık aleminin Hz. İsa'ya Allah'ın oğlu demeleri, onlara olan sevgilerini, Allah'ın vasıflarıyla birleştirmelerinden dolayıdır. Müslüman alemine gelince, Hz. Muhammed'in vefatından seneler sonra ve devam eden yüzyıllar içinde Müslümanlar, Peygamber'e olan sevgilerini, Allah'ın vasıflarıyla birleştirerek, örneğin ''çaresizliğimizi görünce yardımımıza koşan bir şefkat ve merhamet zirvesidir bizim peygamberimiz...'' gibi ve daha niceleriyle, Allah'a ait olan ilahlık kavramının anlamını, peygambere yüklemişlerdir. Böylece, ''Ben size ne bir zarar, ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim. Allah'tan bir duyuru ve mesajını iletirim'' (Cin 21-23 ) diyen peygamberden, ''Allah, yanında bize şefaat edecek...'' (Yunus 18) diye şefaat bekleyerek ne yazık ki, Yahudi ve Hristiyanlık aleminin düştüğü hataya düşmekle karşı karşıya kalmaktadırlar.
- Arapların İslam öncesi sonu gelmez kabilecilik, aşiretçilik kavgaları, dört halifeden sonra mezhepçiliğe dönüştü. Kavgalar sürdü ve Araplar, İslam'ın evrenselliğini kavrayamadılar . Bu yüzyıllar boyunca Araplar, kendi kavrayışlarını aşan bir İslam mirasıyla karşılaştılar. Bu yüzden bu mirası beslemek ve hatta tartışmak zorunda kaldılar . Sonra
Reklam
- Eskiden Türkler Şamanizm, Budizm, Zerdüşt vs. kültürlerin hüküm sürdüğü yerlerde bulunmaları, Çin sınırlarında, Orta Asya'da ve Horosan'da, çeşitli kültürlerin etkisi altında uzun zaman yaşamış olmaları, kuşkusuz bu gelenek ve kültürlerin iyi, ya da kötü yanlarının etkisi altında kalmışlardır. Türkler Müslüman olduktan sonra, ilk iş olarak,
- En son olarak bu Türkler, Arapçadan alınma bir Cumhuriyet rejimi de kurdular. Bu Türkler, kurdukları Cumhuriyet rejiminde şeyhülislamlık, vakıf , medreseler, şeriat mahkemeleri gibi islamlıkla bağlılıklarını sağlayan bütün kurumları da kaldırdılar. İslamiyet'ten ayrılmayı kolaylaştıracak eylemlere girişmişlerdir. O kutsal ağacı, ''Kur'an-ı Azammüşan'ı'' o ''Arabbiyyü'l-mübbin'' kitabı yok etmeye karar vermişlerdir. Eğer bu dinsizlerin bu asil kavmi (Arab ırkı kastediliyor) üzerinde egemenliği sürerse, kuşkusuz onu da uygulayacaklardır. Amaç, Arapçayı yok etmekle, Nebilerin sonuncusunun kalbine, Tanrı'dan inen Kur'an'ı, halkın kalbinden yok etmek, onun yerine Turanlı dinsizlerin uydurma Türkçe Kur'an'ı koymaktır. Eğer Kemalciler gerçekte bir din reformu yapmak istiyorlarsa, bunun daha basit ve dine daha uygun bir yolu vardır. Arapçayı resmi devlet dili olarak almak, okullarda yalnızca Arapça öğreterek, Türkleri Arapça konuşturarak, gerçek İslam'ı kalplerinde pekiştirmek, bu yola gitmediği sürece Türk devleti kafir bir devlet olarak kalacaktır. Reşit Rıza, Tercümetü'l Kur'an, Kahire, 1922)
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.