Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nicolo Barbaro

Nicolo BarbaroKonstantiniyye Muhasarası Ruznamesi yazarı
Yazar
8.3/10
4 Kişi
16
Okunma
0
Beğeni
889
Görüntülenme

Nicolo Barbaro Gönderileri

Nicolo Barbaro kitaplarını, Nicolo Barbaro sözleri ve alıntılarını, Nicolo Barbaro yazarlarını, Nicolo Barbaro yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
78 syf.
9/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Kaybedenlerin Tarihi
Kitap, o dönemde İstanbul'da bulunan bir Venedik asilzadesinin İstanbul'un fethi öncesi, kuşatma altına alındığı süreç ve fethedilmesine dair gözlemlerinden oluşuyor. 1452'nin son aylarından başlayarak fethe kadar olanları gün gün not etmiş Nicolo Barbaro. Bu kısa kitabın önemi, bize fethe giden süreci ve fethin içinden sahneleri yabancı bir gözle, karşı tarafın gözüyle göstermesinde. Kısa olmasına rağmen oldukça zengin diyebileceğim detaylar var kitapta. Elbette taraf tutan bir kitap bu, Türklere ağzına ne gelirse de söylüyor yazar ancak yine de olayların gün gün takip edilebilmesi; Bizans ve Osmanlı'nın hazırlıklarını, genel atmosferi, bilhassa dehşetli fetih gününü başarılı bir şekilde aktarması bakımından (ikincil de olsa) tarihî bir kaynak niteliği taşıyor. Tarihimizi bir de öbür tarafından, kaybedenin tarafından okumak isteyenler için önemli, faydalı bir kitap. Meraklısına tavsiye edilir.
Konstantiniyye Muhasarası Ruznamesi
Konstantiniyye Muhasarası RuznamesiNicolo Barbaro · İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları · 19537 okunma
Yine bu mayıs ayının yirmi altıncı günü gecenin saat birinde Türkler bütün ordugâhlarında büyük miktarda ateşler yaktılar, ordugâhta bulunan her bir çadır iki ateş yakmıştı. Bunlar pek büyük ateşlerdi ve bu ateşlerin şiddetli ışıkları dolayısıyla ortalık gündüz gibi aydınlanmıştı. Bu müthiş ateşler gece yarısına kadar devam etti. Bu ateşleri Türk beyi ordugâh için yaktırdı çünkü ordugâh halkına neşe vermek, zavallı şehrin tahribi yaklaşmakta olduğundan, şiddetli taarruza ve muharebeye hazırlanmak için yaktırıyordu. Ve bu ...ler, bu ateşleri yakarak, Türk âdeti veçhile haykırıyorlardı, o derecede ki sanki gökyüzü açılacakmış gibiydi! Bütün şehir dehşet içinde kaldı ve herkes ağlayarak, ...lerin bu şiddetli tehevvüründen kendilerini korumaları için Allah'a ve mukaddes Meryem'e yalvarıyorlardı.
Reklam
İmparator çaresizliğin elinde
Şehre vasıl olunca yaptıkları şeyleri haşmetli imparatora arz ettiler ve Venediklilerin hiçbir donanmasını bulamadıklarını söylediler. O zaman haşmetli imparator, Venediklilerin kendisine yardım göndermediklerini görerek, teessürle hüngür hüngür ağlamaya başladı. İmparator bu vaziyeti görünce kendisini şefaatkâr efendimiz Hazreti İsa'nın ve onun annesi mukaddes Meryem Ana'nın ve şehrinin alemdarı efendimiz mukaddes Konstantin'in ellerine emanet etmeye karar verdi. Ve Hristiyanlığın düşmanı olan bu ... Türk'e karşı Hristiyanlık âlemi yardım etmek istemediğinden şehri onların muhafaza etmelerini niyaz eyledi.
28 mayıs -osmanlının şehre saldırısının bir gün öncesinde- yaşanan olay.
Biz hıristiyanlar bugün kara tarafından surların mazgallarına konulmak üzere askerleri koruyacak mantelet’lerden (1) yedi araba dolusu hazırladık; bunlar hazırlandıktan sonra meydana götürüldü ve bay baylos bunların surlara götürülmelerini emretti: ve rumlar kendilerine peşin para verilmedikçe bunları asla götürmek istemediler, ve hemen hemen akşama-kadar bu ihtilâf devam etti, öyle ki biz Venedikliler bunların nakli için icabeden parayı kesemizden vermek mecburiyetinde kaldık, ve rumlar hiçbir para vermediler: ve manteletler surlara vâsıl oldukları zaman gece olmuştu ve muharebe için bunlar surların mazgallarına yerleştirilemedi ve sipersiz kaldık; bu da rumların hasisliğinden ileri geldi.
Yine mayısın bu yirmi ikinci günü gece saat birde gökyüzünde fevkalâde güzel bir işaret görüldü; bu işaret, Kostantiniyenin liyakatli imperatoru Kostantine, kendisinin şerefli imperatorluğunun sonlarına doğru yaklaşmakta olduğunu bildirdi ki filhakika böyle oldu, Bu işaret şu şekil ve şartlarda oldu; bu akşam gece saat birde ay doğdu, ve bugün tostoparlak olması lâzımdı; bu ay doğduğu zaman bedirtâm halinde olması lâzımdı, fakat ay doğduğu zaman sanki üç günlük imiş gibiydi ve az görünüyordu; halbuki hava temiz ve pâk bir kristal gibi berraktı; bu ay bu şekilde dört saat kadar devam etti, sonra yavaş yavaş yuvarlak olmağa başladı ve gecenin saat altınsında bedritâm hâline geldi. Bütün biz hıristiyanlar ve dinsizler, bu muhteşem işareti görünce, Kostantiniye imparatoru bundan çok korktu ve etrafındaki asiller de öyle yaptılar; bunun sebebi de, rumların bir itikada inanmaları idi, ki buna göre, gökyüzünde ay bedritâm hâlinde iken işaret vermedikçe Kostantiniye asla kaybedilmiyecekti; işte rumların korkusu bundan ileri geliyordu. Fakat Türkler bu işaretin verdiği neşe dolayısı ile büyük şenlik yaptılar, çünkü kendilerinin zafere ulaştıklarını zannettiler ki hakikatte de esasen böyle oldu.
macar urban ustanın döktüğü top hakkındadır.
Gülleler atıldığı zaman, toprakla yapılmış olan tamirat yerlerine giriyordu. Bu toplar çok büyüktü. Ve içlerinde bir tanesinin ağırlığı bin iki yüz libre idi, yani attığı güllenin ağırlığı; şunu da söyliyeyim ki bu top, surlara ateş ettiği zaman, kara cihetindeki bütün surları şiddetle sarsıyor, hırpalıyor, yıkıyordu; ve bütün şehrin toprağı, ve hattâ limandaki donanma bile bu şiddetli sarsıntıyı hissediyordu. Bu şiddetli gürültü yüzünden, hâmile olan bir çok kadınlar bu darbelerin korkusu ile çocuk düşürdüler; dünyada, bütün dinsizler âleminde bundan büyük bir top görülmemişti ; şehrin o kadar surlarını yıkan top bu oldu.
Reklam
kuşatma sırasındaki tarafların lağımcılarına dair.
Alman Yohann Grant, Türklerin birçok tünel teşebbüslerini bertaraf etmiş meşhur tünelci idi. Türklerin dehlizcileri Sırbistanlı idiler ki ekserisi Novoborda’lı idi.
sur altında şehit olan arkadaşlarının bedenini bırakmayan yeniçeriler.
Türkler ve bilhassa Türk beyinin askerleri olan yeniçeriler, döğüşmek için kara surlarının altına kadar geliyorlardı, ve içlerinden biri veya ikisi ölünce, o Türklerden derhal diğerleri geliyordu ve ölmüş olan bu Türkleri tıpkı domuzlar gibi omuzlarına alıp götürüyorlardı, ve kendilerinin kara surlarının yanında bulunmalarına ehemmiyet vermiyorlardı; fakat surların üzerinde bulunan bizimkiler; tüfek ve oklarla sırtında ölü türkü taşıyan türke ateş ediyor veya ok atıyorlardı, ve böylece her ikisi de ölü olarak yere yıkılıyordu; ve arkasından diğer Türkler geliyordu ve ölümden hiç korkmaksızın, yerdekileri alıp götürüyorlardı; surların önünde bir türk ölüsünü terketmek zilletine düşmemek için, içlerinden on kişiyi feda etmeği tercih ediyorlardı.
macar urban ustanın döktüğü toplar hakkındadır.
Yine nisanın on birinci günü, Türk beyi emeline daha çabuk varabilmek için, toplarını kara surlarının karşısına, şehrin en zayıf noktalarına doğru yerleştirtti. Bu toplar dört mahalde yerleştirildiler; evvelâ haşmetli imperatorun sarayının karşısına üç top yerleştirildi; ve diğer üç topu da pigi ve diğer iki topu da Cresu kapısına koydurdu, ve diğer dört topu da San Romano kapısına yerleştirdi ki burası bütün o havalinin en zayıf kapısı idi. San Romano kapısına yerleştirilen bu dört toptan birisinin güllesi bin iki yüz libre ağırlığındadır; taşı on üç çeyrekliktir ki, güllenin düştüğü yere yapacağı müthiş darbeyi düşünün. İkinci topun güllesi sekiz yüz libre ağırlığında idi, taşı dokuz çeyreklikti; bu iki top bu Türk hânının elinde bulunan en büyük toplardır; diğer toplar daha küçüktür; beş yüz libreden iki yüz libreye kadar, ve daha aşağı ağırlıktadırlar.
Rahipler, surların deniz cihetinden takriben bir mil uzunluğunda olan bir kısmını muhafaza ediyorlardı. Ve Konstantiniyede imperatorun yanında bulunan Orhan adlı Türke, maiyetinde bulunan Türklerle deniz tarafından bir noktanın muhafazası tevdi edilmişti; fakat bunlar bir müddet evvel efendilerine karşı isyan etmişlerdi; ve böylece Konstantiniyenin bütün ileri gelenlerine memleketin başlıca mühim noktalarının müdafaası tevdi edilmişti ve bilhassa Chinigo mahallinde çok iyi muhafızlar vardı.
Reklam
5 Nisan günü gündüz saat birde Mehmet bey Konstantiniyede ordugâh kurdu, takriben yüz altmış bin Türk idiler, ve Konstantiniye surlarından takriben iki buçuk mil uzakta ordugâh kurdular. Yine bu ayın 6. günü Türk beyi adamlarının yarısı ile kara surlarının bir mil yakınına kadar geldi.
İki nisan günü haşmetli imperator, limanda baştan başa, yani Kostantiniyeden Peraya kadar zincir gerilmesini bay Bortolamio Soligo’ya emretti; mezkûr bay Bortolamio Soligo imperatorun emri üzerine zinciri limanda boydan boya gerdirdi; ve bu zincir çok iri ve yuvarlak ağaçlardan yapılmıştı ve bu kütükler birbirine büyük demir kancalarla ve demirden yapılmış kalın zincirlerle bağlanmıştı. Ve zincirlerin daha sağlam ve emin olması için de bir ucu Kostantiniye surlarına, diğer ucu da Pera surları üzerine tesbit edildi.
94 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Fatih Sultan Mehmet Han
Aslında fethi bir yabancının gözünden dinlemek, onların bizlere karşı olan tavırlarını, düşüncelerini merak etmişimdir. Öncelikle eser sahibi tarihine sahip çıktığı için ve ölen esnaf, şovalyelere hâla saygıyla bahsettiği için ayrıca ilgi çekici geliyor. Lâkin Türklerin neden Konstantine saldırmak istediğini, şehri fethetmek istediğini izah etmemiş, Türkleri abartılı bir şekilde imansız, dinsiz, ırz düşmanı,yağmacı gibi göstermiş bu yüzden eleştiriyorum.
1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi
1453 Konstantinopl Kuşatma GüncesiNicolo Barbaro · Büke Yayıncılık · 20076 okunma
İmparator, kuşatma öncesinde mali bakımdan darboğaza girmiş ve baronlarından kendisine borç vermelerini istemiş­ti. Fakat bunlar, paraları olmadığını ileri sürerek İmpara­tor'un isteğini geri çevirdiler. Buna rağmen Türkler şehre girdikten sonra yüklü miktarda para buldular. Örneğin bu soylulardan sadece birinin evinde otuz bin düka altın ele geçirdiler. Bunlar kuşatma arifesinde İmparator'a vergi koy­mak yerine kiliselerdeki gümüş kapları toplatıp eritmesini tavsiye etmişler, İmparator da dediklerini yapmıştı.
Anlatıldığına göre Bizanslı sosyal konumu yüksek Baron­lardan biri, Sultan'ın ilgisine mazhar olmuş, bunun için kız­larından ikisini ellerinde altın ve mücevher dolu tabaklarla Sultan'a göndermişti. Sultan bu Baron'u takdir etmiş, ona hayli sıcak davran­mıştı. Diğer zengin ve soylular arkadaşlarının kazandığı bu yakınlık ve takdiri görünce, kıymetli hediyelerle Sultan'ın huzuruna çıkmaya başladılar. Herkes kendi konumuna ve gücüne göre bir şey getiriyor ve Sultan'ın takdir ve sevgisine nail olmak için ona hediye ediyorlardı. Sultan, bu kimseleri önce takdir edip kendilerine değer verdi. Hediyelerinin arkası kesilince hepsinin tutulup geti­rilmesini ve boyunlarının vurulmasını emretti. Adamlar in­faza götürülürken arkalarından şöyle dedi: "Bu soysuzlar, bana verdikleri paraları kendi efendileri İmparator'a borç olarak dahi vermemiş, şehirlerinin düşme­sine seyirci kalmışlardır!"
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.