Öne Çıkan Nilüfer Erdem kitaplarını, öne çıkan Nilüfer Erdem sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Nilüfer Erdem yazarlarını, öne çıkan Nilüfer Erdem yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Spiridonos, Türk halkının yüzde sekseninin çiftçi ve geleneklerine bağlı oldugunu, Türk askerininse iyi bir komutana sahip olduğunda çok iyi, kötü bir komutanın elinde kötü bir asker olduğunu kaydetmektedir. Türk halkının "kısmetten ziyade olmaz" diyerek ciddi konulara tepki vermediğini, bunların Allah tarafından belirlendiğine (alın yazısı olduğuna) inandığını ifade etmektedir. Bu saf ve tarımla uğraşan Türk halkı yanında farklı bir grup Türk daha bulunmaktaydı. Bunlar sayıca az olmakla birlikte, Türk toplumunu yönlendirmekteydiler. Subaylar, devlet idarecileri, bilim adamları ve Batı ile tanışmış Türklerin oluşturduğu bu grup fanatik milliyetçi olup eğitimliydi ve kaderci de değildi.
Spiridonos, "Türk Ordusu'nun değerli mensupları olduğunu, katıldığımız savaşlardan biliyoruz" derken, Türk zaferindeki en önemli faktör olarak, "güçlü bir asker ve öngörüye sahip bir diplomat" dediği Mustafa Kemal Paşa'yı görmekte ve "Askeri ve siyasi yetkileri şahsında toplayarak ülkesini I. Dünya Savaşı'nın galiplerinin iştahından ve entrikalarından kurtarmıştır" demektedir. Kaldı ki Türklere karşı son derece şövence duygular beslediği eserinden anlaşılan Kapsis dahi Mustafa Kemal Paşa için, "İhtilalini ilan etmeden önce Turkler sadece Müslümandılar. Ulusal bilince sahip değillerdi. Peygamberin ve halifenin düşmanlarına karşı savaşıyorlardı. Mustafa Kemal onlara ulusal bilinç aşıladı ve algılamalarını arttırdı. Onlara Türkiye için savaşmayı öğretti" demekten kendini alamamıştır.
Çerkes Ethem emrindeki kuvvetler zayıf düştüklerinden dolayı Kütahya üzerinden Ankara'ya ilerlemeyi düşünmüş ve Yunanlılardan karşılarındaki Kemalist birliklere saldırmalarını, Uşak'tan Afyon'a doğru taarruz etmelerini talep etmiştir. Ethem'in istekleri arasında, geri çekilmek zorunda kalırlarsa dostça kabul edilmek de vardır.
Yunan Başbakanı Venizelos'un olayları soruşturmakla görevlendirdiği Albay Mazarakis, elleri bağlanmış durumda rıhtıma sürüklenen Türk esirlerin, "kudurmuş" dediği Rum kalabalığı tarafından parçalanarak öldürüldüğünü raporunda belirtmek zorunda kalmıştır.
Grigoriadis, Mustafa Kemal Paşa'nın asla pasif savunma halini almadığına dikkat çekmektedir. Çanakaris ise Mustafa Kemal Paşa'nın terli, uykusuz, toza bulanmış şekilde ilk hattan cereyan eden muharebelerin çoğunu takdire şayan bir şekilde idare ettiğine işaret etmektedir. Emrindekilerin bir an için bile nefes almalarına izin vermemiştir. Askerlerine olduğu gibi, kendisine karşı da serttir. Yememekte, uyumamakta ve sakinleşememektedir. Yıllardan beri aşırı yorgundur ve böbrek sancıları çekmektedir. Şimdiyse omuzlarının üzerinde Türkiye'yi taşıdığını ve çökmemesi gerektiğini bilmektedir. Mücadeleyi izlemekte, birbiri ardı sıra emirler vermekte, yönlendirmekte ve düzenlemeler yapmaktadır (...)
Stratigos'a göreyse, harekatın başarılı olması için Yunan askeri her türlü insani gayreti göstermiştir. Hedeflenen amaca ulaşabilmek için Yunan Ordusu emsalsiz bir yiğitlik ortaya koymuş ve sahip olduğu maddi ve manevi gücü en uç noktasına kadar kullanmıştır. Ancak Türk Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve tüm Türk topraklarından gelerek O'nun etrafında kenetlenmiş olan subaylar, son siperleri savunarak Türkiye'yi kurtarmayı amaçlamışlar ve bunu başarmışlardır.
İstanbul'daki Yunan heyetinin lideri, Albay Yorgos Katehakis'ti. Katehakis sahip olduğu bilgileri General Milne'ye iletmiş ve Mustafa Kemal'in göz altına alınmasını istemişti. Ancak İngiliz general bunu kabul etmemiş ve "Bırakın gitsin. Daha iyi. Bu şekilde Türk direnişini tamamen temizleme şansına sahip oluruz" demişti.
Eric Brenman'ın yazdığı gibi, nefret belirli bir darkafalılığın ortaya çıkmasına neden olur; kötülüğü sürekli olarak devam ettirebilmek de bu darkafalılık sayesinde mümkündür:
Normal gelişimde sevgi, zalimliği dönüştürür; zalimliği sürdürebilmek için, insan sevgisini işleyişten alıkoyan adımlar atılmalıdır. Ben zalimlik etmenin sürdürülebilmesi için, amaca dair belirli bir darkafalılığın işin içine sokulduğu kanısındayım. Bu darkafalılığın işlevi, zihni sıkıştırıp insanlığı dışarı boşaltmak ve insancıl anlayışın zalimliği dönüştürmesini önlemektir. Bu şürecin sonucu, "insanlık dışı" bir zalimlik üretir. (1985, s. 273).