Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pal Fodor

9.7/10
10 Kişi
32
Okunma
10
Beğeni
1.157
Görüntülenme

En Eski Pal Fodor Gönderileri

En Eski Pal Fodor kitaplarını, en eski Pal Fodor sözleri ve alıntılarını, en eski Pal Fodor yazarlarını, en eski Pal Fodor yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
190 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Osmanlı tarihine karşı farklı bir bakış açısı kazanmak için okunması elzem bir kitap doğrusu. Uzun yüzyıllar boyu düşmanımız olan Macarların gözünden Pal Fodor'un bizi anlatması ortaya kıymetli bir eser koyuyor. Ayrıca Osmanlı tarih yazıcılığında Macar kaynaklarının çok itibar görmeyişi büyük bir eksiklik.
İmparatorluk Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı
İmparatorluk Olmanın Dayanılmaz AğırlığıPal Fodor · Yeditepe Yayınevi · 201725 okunma
I. Murad (1362-1389) ve I. Bayezid (1389-1402) saltanatlarını anlatan tarihî kaynaklar ve vesikalar, Osmanlıların uzun vadeli emelleri hakkında birtakım ipuçları sağlamaktadır. Bu bağlamda Sultan I. Bayezid’in 1394 sonlarında Sultânü’r- Rum unvanını kullanmaya başlaması özellikle aydınlatıcıdır. I. Bayezid, bir zamanlar Konya’da mukim sultanların kullandığı bu unvanı üstlenmek suretiyle, yedi düvele bir yandan Selçuklu, öte yandan Doğu Roma (Bizans) imparatorlarının varisi olduğunu göstermek istiyordu.
Sayfa 37 - Yeditepe Yayınevi
Reklam
“Osmanlıların hissettiğinin aksine, Balkanlar’da yaşayan Hıristiyanların maneviyatı alabildiğine bozulmuştu ve Osmanlı ilerleyişine tam da İbn Haldun’un tahmin ettiği gibi tepki veriyorlardı: Düşmanın önü alınamaz zaferleri birçoklarını Müslümanların Tanrı’sının daha üstün olduğuna inandırdı.”
Sayfa 49 - Yeditepe Yayınevi
“ Anonim Osmanlı vakayinâmesine göre, 1481’de bir balıkçı, Byzantin isimli bir adamın (Byzantion’un efsanevî kurucusunun oğlu) kaçarken Tuna’ya düşürmüş olduğu kılıcı bulup çıkarır. Üzerindeki yazıları kimse çözemeyince Macar kralı kılıcı Sultan II. Bayezid’in elçisine hediye eder. Sultanın sarayında Süryanice bilen biri yazıyı okuduğu gibi kılıcın kime ait olduğu anlaşılır. Olan bitenden haberdar olan Sultan Bayezid şöyle der: “Allah’a şükürler olsun, merhum babam İslambol şehrini fethettiyse, bana da Şeddad’ın kılıcı Üngürüs vilayetinden geldi. Ümiddir ki, bu kılıç sayesinde, Allah [Macaristan’ı] bana nasip eder ya da oğullarım Üngürüs vilayetini fethederler.”
Sayfa 56 - Yeditepe Yayınevi
“1525 Şubat’ında gerçekleşen Pavia Muharebesi’nde Şarlken’e esir düşen Fransa kralı, başına gelen talihsizliği bildirip sultandan Habsburgların gücünü kırmak için ordusunu Macaristan’a yollamasını rica ediyordu. Söylentilere bakılırsa, Elçi Joannes Frangepan, İbrahim Paşa’yı uyararak Osmanlı makamlarının acilen müdahale etmemesi hâlinde Şarlken’in yakında dünyanın tek hâkimi olacağını söylemişti.”
Sayfa 89 - Yeditepe Yayınevi
II. Layoş’un (Lajos) Mohaç’ta ölmesinin ardından Macar tahtına iki kişi birden talip olmuştu: 10 Kasım 1526’da Macar tacını bir merasim eşliğinde kuşanan Erdel voyvodası Yanoş Zapolya (Janos Szapolyai) ve Habsburg hanesinden Avusturya arşidükü Ferdinand. Ferdinand, taht iddiasını kılıç zoruyla gerçekleştirmeye çalışıyordu ve görünüşe bakılırsa istediğini cebren koparmasına fazla bir şey kalmamıştı.”
Sayfa 90 - Yeditepe Yayınevi
Reklam
“Osmanlı heyulasının tüm heybetiyle gezindiği yerlerde (Alman İmparatorluğu, Avusturya, Macar krallığı, İtalyan kent devletleri vb.) ve Osmanlı korkusunun toplumu en fazla sarstığı anlarda (bilhassa 1529’dan sonra Luther’in Türk meselesi hakkındaki fikirlerinin birdenbire değiştiği Protestanlar dâhil), insanlar Habsburg hanedanının önderliğinde birleşiyorlardı. Tehlike büyüdükçe Habsburglara destek artıyordu.”
Sayfa 96 - Yeditepe Yayınevi
Mohaç Muharebesi'nin ardından ehl-i hireften kuyumcu Ahmed Tekelü, Süleyman adına bir yatağan üretti. Gösterişli kılıcın iki yüzüne işlenen kabartmalarda ejderhayla dövüşen bir simurg (Zümrüdü Anka) resmediliyordu. Silah tarihçisi Istvan Vigh, efsanevî kuşun baştan aşağı altın yaldızla kaplı olmasına rağmen ejderhanın yalnızca bir parçasının yaldızlı, vücudunun büyük kısmının tesadüf olmadığı kanaatindedir. Vigh'e göre, Süleyman'ı temsil eden simurg, Macar kralı Layoş'un yerine geçen ejderhayla çarpışıyordu ve simurg en sonunda doğaüstü kuvveti sayesinde karanlığın güçlerini, Hıristiyanlığı alaşağı edecekti. Ne var ki, kehanet doğru çıkmadı; ejderha kesilen her başın yerine yenilerini büyütürken simurg kırılmış kanatlarıyla uçmaya çalışıyordu.
Sayfa 107 - Yeditepe Yayınevi
15. yüzyılın başından itibaren, nasıl ki, Osmanlı imparatorluğu Macarların baş düşmanı haline geldiyse, Macar Krallığı da Osmanlıların gözünde ezeli bir hasım mertebesine yükselmişti. Osmanlı ilerleyişine set çekmeye muktedir yegâne kuvvet olarak Macaristan, 1453’ten sonra krallığı bir bakıma Bizans’ın veliahtı gibi gören Osmanlılar nazarında bütün Hristiyanlık âlemini temsil eder hale gelmişti. Dolayısıyla Osmanlı cihan hâkimiyetinin kurulması ve Roma İmparatorluğu’nun Osmanlılar eliyle ihyası - ki Yakındoğu’nun fethinden sonra Osmanlı siyasî düşüncesinin ana gayesi buydu.
Osmanlı devleti, 14. yüzyılın başlarında Anadolunun kuzey batı köşesinde vücut bulmuştu. Beyliğin yeni bir güç merkezine dönüşmesinde iki etken başrolü oynamıştı: 1. Moğolların Orta Doğu’ya girişiyle yerlerinden olan on binlerce Oğuz (Türkmen) hanesinin Anadolu’daki Bizans ve Selçuk sınırlarına akın edişi; 2. 13. yüzyılın sonlarında İlhanlılar, onların vassali Selçuklular ve Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’da kalan eyaletlerinde yaşanan iktidar boşluğu.
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.