Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Paul Gauguin

Paul GauguinNoa Noa yazarı
Yazar
8.1/10
30 Kişi
116
Okunma
14
Beğeni
3.148
Görüntülenme

Hakkında

Paul Gauguin 7 Haziran 1848 yılında Paris’te doğdu. Üç yaşındayken Lima’ya götürüldü. Sol eğilimli bir gazeteci olan babası, yolculuk sırasında öldü. Gauguin, annesi ve kardeşiyle birlikte Peru’da akrabalarının yanında dört sene kaldı. Fransa’ya dönünce, tahsilini Orléans’da tamamladı. Sonra 1865′de bir ticaret gemisinde çalışmaya başladı. Daha sonra silah altına alınınca yine denizci sınıfına ayrıldı. 1871′de askerliğinin bitiminde, koruyucusu ve Pissarro koleksiyoncusu Arosa’nın uyarılarıyla, Bertin Kambiyo Acentası’nda çalışmaya başladı. Borsa işleriyle uğraşarak büyük başarı kazandı. 1873′de Danimarka’lı Mette Sohhiè Gad ile evlendi; sakin, mutlu bir yaşam sürmeye başladı. Borsa işlerinden cebine olukla para akıyordu. Arosa gibi o da tablo koleksiyonculuğu yapmaya başladı. Bilhassa modern eserleri topluyordu. Bu arada, boş zamanlarında arkadaşı Emil Schuffenecker’le birlikte resim çalışmaları da yapıyordu. Ancak bu, onun resme karşı duyduğu büyük hırsı doyurmadı. 1883′te, kesin kararını vererek, kendini tümüyle sanata adadı. Ailesine bile haber vermeden işini bırakarak Paris’e gitti. Orada çok kötü günler geçirdi, parasız kaldı, karnını doyurmak için sokaklarda afiş yapıştırdı. Sanatı, beklediği ilgiyi görmedi. Daha sonra, ressam Charles Laval’la arkadaşlık kurdu ve medeniyetten kaçmak için birlikte 1887′de önce Panama’ya sonra Martinigue’e gitti. Fransa’ya hasta ve bitkin bir durumda döndüler. Schuffenecker, eski arkadaşının bu halini görünce onu hemen himayesine aldı; maddi ve manevi yardımlarda bulundu. Théo, Vincent Van Gogh ile tanıştırıldı. Bu sanatçılar onu asistan olarak çalıştırdılar ve yaptığı işlerden bir hayli de memnun kaldılar. Théo ile Van Gogh‘un yönettiği bir galeride açtığı resim sergisi, ticari yönden hiçbir ilgi görmedi. Arles’te bir süre Van Gogh‘un yanında kaldı. 1891′de içindeki macera tutkusuyla, Tahiti’ye gitti. Istıraplı, mutsuz bir devre sonunda Paris’e döndü ise de, orada da aradığını bulamadı. 1893′den 1895′e kadar akıntıya kapılmış bir yaprak gibi dolandı durdu. Durand-Ruel sergisi ve bu sergideki satışlar O’nun için bir fiyasko oldu. Kopenhag’a karısını görmeye gitti. Fakat o muhitin de artık kendisine yabancı olduğunu gördü. Bir amcasından kalan mirasın altından girip üstünden çıktı. Cava’lı bir metresi vardı. O da, atölyeyi yağma ettikten sonra ressamı terk etti. 1895′te yeniden ve bir daha geri dönmemek üzere, ikliminin büyüsüne kapıldığı Tahitiye gidip orada yerleşti; sefalet içinde çalıştı. Tahiti’den Dominique adalarından Marquesas’a geçti ama orada da çevre tarafından benimsenmedi. Yerlileri kışkırttığı iddiasıyla yöneticiler tarafından üç ay hapse mahkum edildi. Hastalık, yokluk ve üzüntülerin ağırlığında, 8 Mayıs 1903 yılında öldü. Gauguin, bir tezatlar ressamıdır, ilkelliğe dönüş çabasında, mistik çağrılarında, daima «eğitilmiş» bir yön görülür. Sanatıyla, düşüncenin esrarlı dünyasına inmeyi düşlediği halde, evrensel güzellikten, kendini sıyıramaz. Bir «ilkel» olduğunu savunduğu halde, sembollerden, renk zenginliğinden, müzik armonisinden bahseder. Yine de bu değişik ruh fırtınalarından, karşımıza, bahtsızlığını ölünceye dek güçle taşıyan, gerçek bir insan çıkar. Ressamın ilk eserlerindeki hava, ağır ve yapışkan renkler işe ağdalı bir karışımdır. Tedirgin ve geleneksel stili, empresyonistlerden uzaktır. Giderek Gauguin, görüş ve duyuş arasında kurduğu dengeyle, kişilerin iç dünyalarının esrarına kadar inmeyi başarmıştır. Böylece tutku ve esinlenmeleri, fırça darbeleriyle canlandırmaya yönelmiştir. Renk kitlelerini sadeleştirmiş, daha, aydınlık ve toplayıcı resim tarzını benimsemiştir. Tahiti’deki ilkel evrende karşılaştığı canlı ve mutlu yaşam, eserlerine coşkun bir sembolizmle yansımış, ressam bu tutkuyu ölümüne dek içinden atamamıştır. Yeni bir akımın öncülüğünü yapmış, sanatı; eleştirmenler tarafından «Hem ilkel, hem karışık, hem aydınlık, hem karanlık, hem vahşî, hem zarif» olarak nitelendirilmiştir. Yaşamı boyunca, eserlerinde coşkun, güçlü ve sıcak bir evrenin vahşi ve esotik esintisi duyulmuştur.
Tam adı:
Eugène Henri Paul Gauguin
Unvan:
Denizci, görsel sanatçı, yazar
Doğum:
Paris, Fransa, 7 Haziran 1848
Ölüm:
Markiz Adaları, Fransız Polinezyası, 8 Mayıs 1903

Okurlar

14 okur beğendi.
116 okur okudu.
4 okur okuyor.
72 okur okuyacak.
2 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tek gerçeğin doğa olduğunu anlıyorum. Bu gerçek içinde, yarının da bugünkü kadar öz­gür ve güzel olacağını bilmek, insana sevinç ve rahatlık veriyor.
Pek az kişi iradelerini kullanır, diğerleri mücadeleden kaçar. İradesiyle, en azından iradesi ölçüsünde yaşamadığı sürece hayatın hiçbir anlamı yok bence. Erdem, iyi ya da kötü, kelimelerden ibaret, insan onlar üzerine bir şey inşa etmeye kalkmadığı sürece. Nasıl uygulanacaklarını kişi bilmeden ger­çek anlamlarını kazanmazlar. İnsanın kendini Yaratıcı'nın el­lerine teslim etmesi, kendinden feragat edip ölmesi demektir.
Reklam
Tüm duygulardan sıyrılmış, ruhunu hiçbir Gretchen' için satamayacak bir hayvan gibi sunuyorum kendimi insanlara. Werther olmadım, Faust da olmayacağım. Kim bilir? Belki de geleceğin insanları frengili ve alkolik olacak­tır. Bana öyle geliyor ki, bilim ve başka her şey gibi ahlak da her­ halde bugünkünün zıddı olacak yeni bir ahlaka doğru ilerliyor. Evlilik, aile ve kulaklarımın içinde çınlayan pek çok iyi şey, san­ki bir otomobilin içinde hızla yanımdan geçip gidiyor gibi. Sizinle hemfikir olmamı mı bekliyorsunuz benden?
Ahlâk da seller gibi bo­ğuyor bizi, kardeşliğin nefretinde boğuyor özgürlüğü. Uçkur ahlakı, dini ahlak, vatanseverlik ahlakı, askerin, jan­darmanın ahlakı... insanın görev bilinci, askeri yasalar, Dreyfus­çuluk ya da Dreyfus karşıtlığı. Drumont'un ahlakı, Deroulede'in ahlakı. Kamu eğitiminin, sansürün ahlakı. Estetik ahlakı; eleşti­rinin ahlakı tabii ki. Yargıcın ahlakı vs.
Umutlarımı yitirmiştim. Ama düşüncelerim değişmiyordu. Sonuna kadar da değişmeyecekti. Böyle, yalnız, böyle hiçbir şeysiz de olsa, aradıklarımı bulmak, amacıma ulaşmak için bütün olasızlıklarımı zorlayacaktım. Kararım kesindi.
Sayfa 15 - Kavis KitapKitabı okudu
Görebilmek için gözlerimi kapatırım.
Paul Gauguin
Paul Gauguin
Öncesi ve Sonrası
Gauguin, bu notlarında yaşam mücadelesini, sanatı, edebiyatı, doğayı, aşkı, cinselliği, sevgiyi, öfkeyi ve daha nicelerini kendi penceresinden anlatıyor. “Öte yandan bu bir kitap değil, daha çok, bir gevezelik,” diye üstüne basa basa belirtse de, ortaya elden bırakılamayacak denli çekici bir kitap çıkmış. “Çok yakında Markizliler hindistancevizi ağacına tırmanamaz, karınlarını doyurdukları yabani muzları toplamak için dağlara çıkamaz hale gelecekler. Okulda alıkoyulmuş ve fiziki hareketlerden yoksun bırakılmış çocukların yöntem bilmez, giyinik bedenleri gitgide narinleşecek ve dağda bir gece dahi geçiremez hale gelecek. Hepsi ayakkabı giymeye başladılar; artık hassaslaşan ayakları sarp patikalarda koşamayacak, çakıllı dereleri aşamayacak. Biz de bu acı sahneyi, büyük bir kısmı tüberküloz olmuş, böbrekleri çalışmaz hale gelmiş ve yumurtalıkları cıva yüzünden mahvolmuş bu soyun tükenişini izliyoruz.”
Paul Gauguin
Paul Gauguin
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
98 syf.
·
Puan vermedi
Bir tuval tablo kitabı, boyası kelimeler, fırçası ise daktilo tuşları
Evet yanlış okumadınız , tuval tablo kitabı. Kelimeler ile resim çizilir mi ? Sorusunun cevabıdır bu kitap ve okuduğum müthiş, iz bırakan kitaplar arasında yerini de almış oldu zat-ı muhterem. Betimlemesine uzun uzun değinmeden önce yazarımız kim? Biraz bahsedeyim. Paul Gauguin , Paris'te doğmuş ama çocukluğunu Peru da geçirmiş biri. Donanmada
Noa Noa
Noa NoaPaul Gauguin · Kavis Kitap · 200969 okunma
98 syf.
·
Puan vermedi
Noa Noa" Gauguin tarafından kaleme alınmış, ressamın bir süre kaldığı Tahiti günlüğüdür. . Paul Gauguin 19.yüzyıl ressamlarındandır. Zorluklarla geçen bir yaşamı olmuş 40 yaşlarda sanata yönelmiş ama özgün eserlerine rağmen bir başyapıt denecek eser çıkaramamış bu sürede de. Arayış içinde bunaldığı bir vakit Tahiti gitmiş. Tahiti’deki ilkel yaşama rağmen gördüğü mutlu insanlar , eserlerine de yansımış. Eserlerinde bu coşkunluğu sembolize eden çizimlere yer vermiş. . Gauguin'in Van Gogh ile başlayan dostluğu bir süre birlikte yaşayarak devam eder ancak ikisinin de ruhsal durumlarındaki çeşitlilik aralarında sık sık tartışmalara yok açar. Gauguin bir gün evi terk edeceğini söyleyerek bir kavgaya sebep olur ve geceyi dışarıda geçirir. Bu olayla sinir krizi geçiren Van Gogh sol kulağını keser...Evet kesik kulak olayını bilirdim de Gauguin ile başladığını bilmezdim Bu kitabın artılarından biri de bu oldu bana .
Noa Noa
Noa NoaPaul Gauguin · Kavis Kitap · 200969 okunma
98 syf.
2/10 puan verdi
Paul Gauguin, Avrupa' dan sıkılıp kendini bulabileceği, gösterişten uzak, onun tabiriyle 'vahşi' bir hayat süreceği bir yere gitmek ister ve Tahiti'ye gider. Orada ilkel şartlar altında yaşamak, karnını doyurmak için gün içinde avlanmak, insanların içtenliği ona çok iyi gelir. Orada geçirdiği iki yıl için şu sözleri söyler: iki yıl daha yaşlandım ama yirmi yıl daha gençleştim. Vahşileştim ama bilgeleştim de. Gauguin'in bu serüveni nihayetinde iyi sonuçlanmaz. İki yıl sonunda tekrar Fransa'ya dönmesi gerekir fakat bu ona zarar vermekten başka bir işe yaramaz ve Tahiti yollarını tekrar kateder. Beğendiğim bir kitap olmadı. Okumanızı tavsiye etmiyorum. Size katacağı tek şey ; teknoloji olmadığı dönemlerde, ülkeler bu kadar büyümemişken bile insanlar kalabalıktan gösterişten kaçmanın yollarını aramışlar. Bu dünyanın kanseri diyebiliriz.
Noa Noa
Noa NoaPaul Gauguin · Kavis Kitap · 200969 okunma