Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Pierre Gilliard

Pierre GilliardRus Sarayında On Üç Yıl yazarı
Yazar
8.8/10
12 Kişi
33
Okunma
1
Beğeni
456
Görüntülenme

Pierre Gilliard Sözleri ve Alıntıları

Pierre Gilliard sözleri ve alıntılarını, Pierre Gilliard kitap alıntılarını, Pierre Gilliard en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dostoyevski Karamazov Kardeşler'de staretzi şöyle tanımlar: Staretzt;ruhunuzu,iradenizi alıp kendi ruhuna,kendi iradesine bağlayan adamdır.Bir staretzi seçmekle iradenizi kullanmaktan vazgeçerek onu tam bir teslimiyetle önderinize bırakmış oluyorsunuz.Kendilerini çileye,bu korkunç hayat okuluna girmeye gönüllü olarak mahkûm edenler ömür boyunca sürecek bir boyun eğiş ve her şeyi Tanrıya bırakışla benliklerini sindirerek tam bir ruh özgürlüğüne kavuşmak umudundadırlar.Benliklerinden azat olmanın,hayatın sonuna kadar öz varlığı içinde kendini bulamayanların kötü sonuna uğramamayı sağlayacağına inanırlar.
Kürklü üstünü çıkartmayı uğraşırken kendisini inceleyecek kadar zamanım oldu. Uzun boylu bir adamdı, yüzü çok zayıfdı, puslu bir maviydi gözleri ,delip geçiyordu sanki, dağınık kaşlarının altında derinlere gömülmüşlerdi. Uzun saçları,mujk tarzı koca bir sakalı vardı; o gün belden sıkılmış mavi ipekten yapılma bir Rus gömleği, bol bir pantolon vardı üstünde, yüksek konçlu botlar giymişti. Rasputin ile bir daha asla karşılaşmadık. Ama o gün benim üzerimde tarif edilmez bir kötülük izlenimi bıraktı:Bakışlarımızı karşılaştığı o kısacık sürede kesinlikle kötü ve rahatsız edici biri ile karşı karşıya olduğum izlenimine kapıldım.
Reklam
5 Eylül 1905 tarihinde imzalanan Portsmouth Barış Antlaşması'yla Rusya'nın mahvina sebep olan Rus-Japon savaşı son buldu.Bu savaş sırasında ilk defa Batılı devlet donanması Asyalılar tarafından Tsuşima'da 28 Mayıs günü bozguna uğratılmıştı.Daha da önemlisi,her an patlamaya hazır bir toplumsal ortamda peş peşe yaşanan askeri yenilgiler 1905 Devrimi'nin tetiklenmesine yardımcı olmuştu.
Kadınlar ve çocuklar yavaş yavaş biraz daha cesaret edip arabanın marşpiyesine çıktılar, kapılardan kollarına uzattılar, çocuğa dokunabildiklerinde zafer kazanmış gibi "Dokundum!... Dokundum imparatorluk varisine !..."diye bağırdılar.
Sıradan zamanlarda imparator çocuklarını pek az görüyordu;saray yaşamanın gerekleri ve meşguliyetleri çocukların ayırmak istediği vakti pek bırakmıyordu. Öğrenimlerini tamamı ile imparatoriçeye teslim etmişti; onlarla baş başa kaldığı ender zamanlarda ise hiçbir art düşüncesi olmadan, aklını tamamen boşaltarak bir arada olmanın keyfini çıkarıyordu. Sırtına yüklenmiş olduğu müthiş sorumluluğun yol açtığı kaygıyı uzak tutmaya gayret ediyor, imparator olduğunu unutmaya çalışıyor, sadece bir baba olmak istiyordu.
Aleksey Nikolayeviç birbirine gayet bağlı olan bu ailenin merkeziydi; ailenin bütün şefkati ve mutluluğu onun üzerinde toplanıyordu. Kız kardeşleri tarafından çok seviliyordu, anne babasının da yegane neşe kaynağıydı. Sağlığı yerinde olduğunda, bütün saray, baştan aşağı başkalaşıyordu sanki; eşyaların ve insanların üzerine düşen güneş gibiydi.
Sayfa 54 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kortej Yeniden Doğuş Kapısı'na vardı. İmparator arabadan indi ve adet olduğu üzere şapele girip mucizeler yaratan İverya Bakiresi (İverskaya) ikonasını öptü. Dışarı çıktı, birkaç adım attı ve durdu, devasa kalabalığın hakimiydi. Yüzü ciddi ve düşünceli. Kıpırdamadan duruyor halkının sesini dinliyor ve halkı ile beraber aynı ruhu paylaşıyor. Büyük Rusya'nın kalbinin sesi geldi kulaklarına.
Sayfa 88 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Grandüşesler gayet taze ve canlıydı.Kişilik özellikleri açısından birbirine bu kadar benzemeyen dört kız kardeş bulmak zordu .Ama onlar birbirleri ile öyle ahenkli bir dostluk temelinde buluşmuşlardı ki kişisel bağımsızlıklarını koruyabildikleri gibi, mizaçları çok farklı olsa da son derece canlı bir birlik kurabilmişlerdi. İsimlerin baş harflerini ortak bir isim oluşturmuşlardı:"OTMA". Verecekleri bazı hediyeleri bu ortak imza ile gönderiyorlardı; bazen de içlerinden birinin kaleme aldığı bir mektubu hepsinin adına gönderiyorlardı.
Rasputin
O sıralarda Sibiryalı basit bir köylü olan Rasputin getirildi imparotoriçeye.Bu adam şöyle dedi:"Dualarımın etkisine inan,müdahalemin gücüne inan,inanırsan çoçuğun yaşayacak!
Bu ailenin yaşamındaki mahrem ve gururlu yumuşaklık, yakından görüldüğünde ne güzel bir örnek oluşturuyor!Böyle bir şeyin varlığını ne kadar da az öngörebiliyor ! İnsanların ne diyeceğine hiç bakmayan bu ailenin barındırdığı şefkati kimse göremiyordu.
Sayfa 102 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu aylardan aklımda kesin biçimde kalan tek şey imparatoriçenin vazifesine son derece bağlı bir anne gibi kızlarının eğitimiyle ilgilenmesiydi. Bana sık sık söz edilen soğuk ve kibirli çariçe yerine, kendini sadece annelik vazifesine vakfetmiş bir kadınla karşı karşıya bulunuyordum. Buda beni çok şaşırtıyordu.
Rasputin
Karadağ Kralı 1.Nikolay'ın kızı olan Anastasya'nın da tıpkı İmparatoriçe Aleksandra gibi Rus grandükle evli bir kız kardeşi(Militsa) vardı.Anastasya 1906 yılında Leuchtenberg Dükü Sergey'den boşandı ve Militsa'nın kocasının erkek kardeşi ve Çar 1.Nikolay'ın torunu Grandük Nikolay Nikolayeviç'le evlendi.Anastasya'nın boşanıp yeniden evlenmesi Romanovlar arasında rezalet olarak nitelendi ve büyük huzursuzluk yarattı.İki erkek kardeşle evli olan bu 'Karadağlı kız kardeşler"entrika çevirmeleriyle meşhurdu;Rasputin'in sarayda ortaya çıkmasından da onlar sorumlu tutuluyordu
Çar 19 Ağustos günü İstişare Meclisi'nin kurulduğunu ilan etmişti ama buna rağmen grevler,yağma ve isyanlar son bulmamıştı.30 Ekim Manifestosu halka temel özgürlüklerin verileceğini vaat ettiği gibi,kurulacak bir İmparatorluk Duması'na yasama yetkisi verilmesini,hatta bu Duma seçimleri için genel oy hakkına dayanılmasını dahi öngörüyordu.Fiiliyatta bu Duma asla gün yüzü görmedi ve Şubat 1917'de kendisi bir hükümet belirleyecek olan Duma tam üç defa lağvedildi.Marc Ferro,manifestodan söz ederken şöyle der:"O zamana kadar,otokrasi karşısında muhalefet birlik olmuştu.Oysa bundan böyle,halk sınıfları ve liberaller artık bölünmüş haldeydi.Birdenbire apayrı taleplere sahip olmuşlardı:Halk sınıfları toplumsal devrim,liberallerse siyasal düzenlemeler istiyordu".