''Ölüm iç güdüsü organizmanın kendisine yönelmiş ise kendini yıkan bir dürtüdür; ama dışarı yönelmiş ise bu durumda kendinden çok başkalarını yıkıma uğratma eğilimindedir. '' M.Emin ÖNDER / Uzun zamandır Psikeart abonesiyim. Yaşama dair nitelikli bilgiler sunan eşi ve benzeri olmayan çok değerli bir dergi.
Alışıla geldiği gibi 2 ayda bir psikeart okumaları, yorulan zihni dinlendirme, genel kültür edinme, farklılaşma, algılama biçimleri...Psikoloji, antropoloji, sosyoloji,felsefe vb tüm alanlarda etkili ve yetkin bir dergi.
Psikeart, geçmiş sayıları arasında en özel yere sahip olduğunu düşündüğüm bir sayi. Obsesyon/ takıntı.
Herkesin bir takıntısı vardır, önemli olan onunla yasamasini ve size bir şeyler katmasini izin vermektir. Benim su şişesi takıntım vardır mesela. Orta yerde durmasını istemem. Masa, dolap, sehpa... Nerde görürsem alır bulunduğu yerin kenarına koymaya çalışırım. :)
Eminim sizinde vardır. Yani öyle olmasını ümid ediyorum... Keyifle okuyunuz bu sayıyı. Değer takıntılarımızı...
Uzun zamandır okumayı ertelediğim bir dergi bazı paragraflar ve yazarlar sıkça kendini tekrar etse de merakınızı sürekli canlı yutan sizi konudan koparmayan akademi ağırlıklı dolu dolu bir dergi.Sizi yeni araştırmalar yapmaya yönlendiriyor.Bu dergiyi okuduktan sonra sadizme ilgili uzun uzun konuşabilecek birini yani aktaracak birilerini arıyorsunuz.Edebiyat sadizm ilişkisine vakıf olmamı sağlayan güzel bir kaynak.Resimlerin bazıları çok hoşuma gitti diyemeyeceğim özellikle tüm sayfaları kaplayanlar güzel tamam da onun yerine başka bir yazı koyulurdu bu konuda yeni yapılan araştırmalara da pek yer verilmemiş tabi diğer sayılarını okumadan dergiyi eleştirmem doğru değil özellikle ergenlik sayısını çok merak etmiştim onu okursam tekrar değerlendirme yapıcam ama dediğim gibi güncel araştırmalara yer vermeli bu tip dergilerde ve yabancı kaynaklarda konunun şimdi nasıl ele alındığına sadece Sade ve Freud la temeli kurmak zor .
Hande Öğüt başta olmak üzere harika makaleleriyle rekabet üzerinden bir insan üzerinde psikanalitik değerlendirme ve kapitalist sistem eleştirisi barındıran konuyu derin işleyen harika bir dergi sayısı.
Heidegger üzerine olan yalın bir makale gayet başarılıydı. Özgürlük kavramını gerek politik özgürlük indirgemeciğinden uzak bir yapıda incelerken felsefi anlamda da incelemeye çalışan güzel bir psikeart sayısıydı.
Dergiyi bir arkadaşım sayesinde gördüm. Çok harika bir dergi olduğunu düşünüyorum. Herkes okumalı. Fakat çözemediğim bir şey var: İçindeki resimlerin yazılar ile ne alakası var. Neden böyle resimler tercih ediliyor. Çıplaklık olmak zorunda mı. Ahlaki resimler olamaz mı. Bilgisi olan bir arkadaş açıklayabilir mi. Ben de okumak istiyorum bu dergiyi.
Psikeart'ı bilen bilir her sayısında bir konuyu el alır. 56. Sayısında da Kibir konusunu el almış. Kibire dair birbirinden güzel yazılar var. Yazanların emeğine sağlık. Ancak içlerinden birinin yeri bende apayrı oldu. Sophokles'in o en bilinen ve Freud denince akla hemen gelen Oedipus'tan söz ediyorum. Dergide Ceylan AKGÜN'ün Oedipus'un Kibri yazısı gerçekten beni biraz kıskandıran bir yazı oldu. Ve kendime sormadan edemedim. Neden ben yazamadım böyle bir yazıyı daha önce ?
Depresyon konusu sadece nörokimyasal veya biyolojik indirgemeci bir yaklaşımdan ziyade varoluşsal bir boyut katarak detaylı bir biçimde incelenmiş dergide. Popüler ana akım psikoloji çizgisinden uzak kalınarak ise bilimsellik tabanlı yaklaşılmış. Heidegger referans alınarak yazılan metinler sade olmakla birlikte bütüncül bir bakış açısına doğru davet ediyordu. Üzerinde uzun süre düşündüğüm makaleler mevcuttu sayıda.
Hiçbir sayısında bilişsel terapi gibi Amerikan ekolününün ağır bastığı bir dergi değil. Kişisel gelişim gibi bilim karşıtı, plasebo etkisi yaratan sözde psikoloji barındırmıyor. Bunun gibi safsata tabanlı kirlilikler olmadığından benim için her zaman özel dergi oldu.