"Anılar öldüremez. Dayanamayacağın kadar acıtır, belki. Ona direnebilirsek de bizi içine çeken boğucu bir dehlizden, üzerinde yüzdüğümüz bir denize dönüşür. Mesafeleri katedebiliriz. Ona hükmeder kendi irademizi kabul ettiririz."
"Savaşta insanlar Rabbimizin bizi yarattığı gibi davranmazlar." dedi. Mizaçlar altüst olur, denge şaşar. Dağılan tek şey üst baş olmaz, kalpler de darmadağın olur.
Fakat birinin hikayesinde olup bitenleri bir mendilde biriktirip kese yapması, sonra elini içine atıp çıkardığı şeyi gösterip diğerlerine: “işte bu benim hikayem, dünyadan nasibim bu” diyebilmesi mümkün mü? Hem sonra bir avuç içi büyüklüğünde kese de olsa, büyük bir bohça da olsa; hani şu kadınların köprü üzerinden doğu yakasına doğru sürülürken kafalarında taşıdıkları cinsten… nasıl aktarılabilir ki? Tabiatı gereği başkalarının hayatlarıyla iç içe geçmiş olan bir ömrün hikayesi, bütünüyle nasıl anlatılır?
Savaşta insanlar Rabbimizin bizi yarattığı gibi davranmazlar.
Mizaçlar alt üst olur, denge şaşar. Dağılan tek şey üst baş olmaz, kalpler de darmadağın olur.
“Birinin hikayesinde olup bitenleri bir mendilde biriktirip kese yapması, sonra elini içine atıp çıkardığı şeyi gösterip diğerlerine: “ işte bu benim hikayem, dünyadan nasibim bu” diyebilmesi mümkün mü?”
Savaş sana çok şey öğretir. Bunların ilki, duyu yetinin keskinleşmesi ve ateş atıldığı yerin yönünü tayin edebilmek için dikkat kesilebilmendir. Sanki bedenin, içinde pusula olan büyük bir kulağa dönüşmüş gibi dört yönü belirleyebilirsin. Ya da beş yön çünkü artık gökyüzü de sana ölüm getirebilecek yönlerden birisi olmuştur. İkincisi; bir miktar teslim olup ancak ölçüyle korku yaşamandır. Sadece yeteri kadar. Korkun bundan zerre miktarınca artacak olsa gereksiz yere evini terk edip gitmek zorunda kalırdın, oysa şehrin diğer yanında da bombardıman var. Yine aynı şekilde korkun, zaman içinde bedenini yok edinceye kadar yiyen habis bir hastalığa dönüşürdü. Yine korkun zerre miktarınca azalacak olsa bu sefer de merdivenlerden sığınaklara inmek veya balkon ve pencere lerden uzakta merdivenlerde oturmak konusunda aceleci davranamazsın. Füze seni böylece göz açıp kapayıncaya kadar öldürür. Çünkü bomba oturduğun caddeyi belki yaşadığın evi hedef almıştır. Üçüncü olarak da savaş sana evini terk etmek zorunda kaldığında önemlinin önemlisini yanına almayı öğretir. Bir şişe su mesela, sen bedeninin uzuvlarını veya küçüğünü toparlamaya çalışırken gözden kaybedebileceğin yaşlı bir kadın... Kesin olan şu ki savaşın sana öğrettiği dördüncü, beşinci, altıncı şey de var... Ama önce de öğrensen sonra da öğrensen her zaman öğrendiğin şey "tahammül" oluyor. Bekliyor ve dayanıyorsun, başka türlü olursa dengen altüst olur, özetle delirirsin.