Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saint-John Perse

Saint-John PerseŞiirler yazarı
Yazar
6.5/10
4 Kişi
19
Okunma
15
Beğeni
1.175
Görüntülenme

Saint-John Perse Gönderileri

Saint-John Perse kitaplarını, Saint-John Perse sözleri ve alıntılarını, Saint-John Perse yazarlarını, Saint-John Perse yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ah ki beni kalıntısız yiyip bitiren bu düşü ben kurdum.
Saint-John Perse
Saint-John Perse
Adına deniz denen bu uçsuz bucaksız Seher Hiç ayrılmasın kapımızdan.
Saint-John Perse
Saint-John Perse
Reklam
Ey dünya! bırak kendimizden geçelim yalanın saf soluğuyla!
Ozan, alışkanlıklarını bozan kişidir.
Saint-John Perse
Saint-John Perse
Tinsel irkilişin duygun kıldığı ten bizi başkaldırıya iter!
Çok yaşlı kadınların ellerindeki hangi kemik mekik, çok genç kadınların ellerindeki hangi fildişi mekik bize daha yeni içlik dokuyacak yaşamın yanıkları için? ... Yeryüzünün kadını, dayanıklılığım, yeryüzünün kadını, uykusuzluğumuz!.. Düşlerin tüm mürver ağaçları yüzlerimize karşı! Ve bir kez daha, Ey dünya! bırak kendimizden geçelim yalanın arı soluğuyla!
Reklam
Ötekiler tapınaklardaki boyalı sunak çalgılarında ele geçirirler: Benimse kumlardadır övüncüm! kumlardadır övüncüm!.. ve yanılgı değildir, ey yabancı, Sürgünün batak- kumsallarında hiçlikten doğan hiçten oluşan bir yüce şiir yaratmak uğruna en çorak alanı istemek... Islıklayın, ey yeryüzü sapanları, şakıyın, ey uğultulu kavkıları suların! Temel atmışım ben uçurumun üstüne ve deniz serpintisine ve buğusuna kumların. Uzanıp yatacağım sarnıçlarda ve içleri boş gemilerde, Yüceliğin tadını barındıran bütün kof ve yavan yerlerde.
Ah ki beni kalıntısız yiyip bitiren bu düşü ben kurdum.
Saint-John Perse
Saint-John Perse
Çifte bir çığlıkla, geceleyin, esenler seni, Crusoé, hani, çamurlarına bata çıka avlunun, geçidin kapısını iter ve lâmbanın iğreti yıldızını dikersin ya karşısına. Başını çevirir bakışını çevirmek için. Lambalı kişi! ne istersin ondan?... Bakarsın o göz kapağının bozuk çiçektozu altındaki yuvarlak göze; bakarsın ikinci çembere ölü besisuyunun bir halkası gibi. Ve dışkının suyuna batar sayrı tüy. Üfle lambanı, ey düşkün! Kuş salıyor çığlığını.
Ey güç, şakıyordun göz kamaştırıcı yollarımızda!... «Tadındadır tuzun bütün us mızrakları... Tuzla canlandırcağım ölü ağızların isteğin! Her kim ki, susuzluğu överek, içmemiştir suyunu kumların bir tolgadan, ona az güvenirim ruh ilişkilerinde... » (Ve güneşin hiç adı yok ya, aramızda gücü.)
Reklam
Nobel armağanı söylevinden bir bölüm
Doğrusu, usun her yaratısı, sözcüğün gerçek anlamıyla, 《şiirsel》dir ilkönce; ve duyusal, tinsel biçimlerin eşdeğerliliği içinde, bilginin ve ozanın girişimi için yapılan işlem başlangıçta aynı işlemdir. Yargılayıcı düşünce ile şiirin eksiltili söyleyişinden hangisi daha ileri gidecek, çok daha ileri? Biri bilimin araçlarıyla, öbürü yalnız sezginin şimşek gibi çakan parıltısıyla donanmış iki körün, bu iki doğuştan körün el yordamıyla ilerlediği şu evrensel ilk geceden kim daha önce kurtulacak, yanıp sönen ışıklarla daha bir yüklü? Yanıtın önemi yok. Ortak bir giz bu. Ve genel şiir anlayışının büyük serüveni çağdaş bilimin acması geçitlerinden hiç de aşağı kalmıyor. Gökbilimciler gitgide genişleyip yayılan bir evren kuramı karşısında şaşkına döndüler; İnsan denen evrenin tinsel sonsuzluğundaki yayılmaysa daha az değil. Bilim sınırlarını ne denli uzaklara götürürse götürsün, bu sınırların bütün geniş yayı üzerinde ozanın av sürüsünün koşuşma sesleri duyulacaktır yine de. Çünkü şiir, dendiği gibi, 《kesin gerçek》 değilse bile, şiirdeki gerçeğin kendi kendisini arar göründüğü bu en uç ortaklık sınırında, onun en yakın isteği, en yakın kaygısıdır.
31 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.