Su kaynakları kıt olan ve sayıları gitgide artan kıyı şehirleri ve kasabaları için, tuzlu suyu arıtma yöntemi, pahalı bir hayat kurtarıcı olacaktır. Ancak, dünyadaki su kullanımı için ihtiyaç duyulan vahayı oluşturmaya yetmez. Arıtma yönteminin maliyeti, dünyanın en büyük su kullanıcısı olan çiftçilerin ödeyebileceğinden çok daha yüksektir. Bütün bunların yanında, mühendislerin hayalini kurdukları büyük su çevirme projeleri gibi tuzdan arındırma işlemi de, yeni bir kaynak olarak gerçekçi olmayan bir çözüm umudu sunmakla, suyun etkin kullanımı için acilen ihtiyaç duyulan devrimin başlamasını da geciktirmektedir.
Dehra Dun Bilim ve Ekoloji Araştırma Vakfı'ndan Jayanto Bandyopadhyay'a göre, toprağın kalitesizleşmesi sonucu yeraltı suyu haznelerinin daha az beslenmesi, Hindistan'da aşırı yağış alan bölgelerin şimdi neden kuraklık yardımı talep ettiklerini açıklamaktadır. Ülkede, sayıları gitgide artan on binlerce köy kıtlık yaşamaktadır. Bandyopadhyay, "Su, ancak bizler su döngüsünü sağlayan ve koruyan ekolojik dengeye saygı duyarsak, yenilenebilir bir kaynaktır. Bu da Hindistan'ın başaramadığı bir şeydir." demektedir.
Atılmış balık avı takımları, meşrubat kutularının açma halkaları, balık yemi kutularının yapışkan şeritleri deniz memelilerini, deniz kaplumbağalarını ve deniz kuşlarını suyun altına çekerek, tıkayıp boğarak, organlarına zarar vererek, açlıktan öldürerek (yetersiz beslenme yüzünden) ve yaralayarak öldürüyor. Atılmış av takımlarının ağları ya da oltaları resiflere takılıp bunları parçalayınca, mercanlar da zarar görüyor. Bu ağlar ve sepetler kullanılmasalar bile, balıklar bunlara takılabiliyor. "Hayalet balıkçılık" olarak adlandırılan bu durum çok sayıda deniz canlısının yakalanmasına, dolayısıyla balık sayılarının azalmasına yol açabiliyor. Denizlerdeki atıklar, deniz hayvan ve bitkilerini ait olmadıkları uzak yerlere taşıyan sallar hâline de gelebiliyor.
Denizlerdeki atıkların tahminen yüzde 80'i karalardan, diğerleri ise denizdeki faaliyetlerden kaynaklanıyor. Dört temel atık kaynağı var: Kıyılarda turizmden kaynaklanan çöpler (yiyecek-içecek paketleri ve kutuları, sigara izmaritleri, plastik kumsal oyuncakları); kanalizasyon atıkları (rögarlardan ya da kanalizasyonlardan taşan çöpler, kondomlar, şırıngalar); balıkçılıkla ilgili atıklar (oltalar, ağlar, sepetler, yem kutularının yapışkan şeritleri); gemi ve tekne atıkları (yanlışlıkla ya da bilerek denize dökülen çöpler).
Siyasi karar mekanizmaları arasında, modern dünyanın gerçekleriyle uyumsuzluk konusunda tatlı su konusu birinci sırayı alır. Su sıkıntısı ve ekosistemlerin bozulmasına ilişkin işaretler yaygın görülüyor ve giderek artıyor ama yine de mevcut politikalar verimsiz, üretici olmayan, ekolojik açıdan zararlı uygulamaları desteklemeye devam ediyor. Sulamaya verilen yoğun teşvikler, verimliliği değil, israfı yüreklendiriyor. Yeraltı sularının denetimsiz tüketimi su seviyelerinin giderek düşmesine, aküferlerin tükenme noktasına gelmesine neden oluyor. Büyük barajlar ve kanallar nehirlerin debisini bozuyor ve giderek daha çok sayıda sulak alanı kurutarak nehirlerin aşağı kesimlerindeki topluluklara ve ekosistemlere zarar veriyor; diğer yandan da beklenen faydaları sunamıyor. Mevcut politikalar sanki tasfiye halindeki bir mağaza gibi, dünyanın su kaynaklarını tüketmeyi hedefliyor.