Magnus âşık olduğu zamanlarda karşısındaki kişiye kalbiyle birlikte anılarını açma konusunda dikkatli olmayı öğrenmişti. İnsanlar ölüp gittiğinde, sanki kendisininden onlara verdiği her bir parça da da ölüp gidiyormuş gibi hissederdi. Parçaları birleştirip tekrar bir bütün hâline gelmek her seferinde çok uzun zaman alırdı ve insan bir daha asla eskisi gibi olmazdı.
Magnus, Magnus, Magnus... Seni Cassandra Clare'ın tüm serilerinde okuyorum. Kitap fuarında da birden kitabın önüme çıkınca alayım dedim. İyi ki de almışım. Okurken çok eğlendim. James ve Raphael de ayrı efsaneydi. Tabi Wİlliam'ın oğlundan ve 15 yaşında gözüken bir vampirden başka ne beklenir, değil mi? Ayrıca her ne kadar mükemmel olsan ve seni sevsem de bazı yerlerde Ragnor'a hak vermeden edemedim. Son olarak hayal gücümü nirvanaya taşıdığın ve bana Peru'yu sevdirdiğin için teşekkür ederim.
SON SAATLER' de görüşürüzzzzz.
Kitap. Bitti. Hala son olan olayların şokunu atlatmamışken bir de serinin bitmiş olması beni mahvediyor.
Simon Lewis'i daha bir benimsediğim kitaptı. Elbette ki bu kitabı okumadan önce de Simon benim en sevdiğim vampirdi fakat şuan o bir gölge avcısı. Buraya çok zor şartlarla ve berbat tuvaletlerle idare etmeye çalışarak geldi. Eh, sümüksü duvarları olan zindanımsı odayı da unutmayalım tabi. Simon o odayla güzel bir bağ kurmuştu kendine. Ayrıca Isabelle ile arasındaki sorunlarını, Jon Cartwright ' ın ahmaklarını ve tabiki George'un koyun kırpma tekniklerini asla unutamam. Simon her ne kadar artık bir gölge avcısı olsa da, benim için daima Raziel'i dize getiren ve Asmodeus'a kafa tutan bir Gündüzyürüyen olarak kalacak :')
:')
Kitap on bir paranormal hikaye içeriyor. İyi yazalar tarafından yazılmış hikayeler. Ancak benim etkileyici bulduğum tek hikaye 'Koruyucu Cin' isimli olanıydı. Okurken daha uzun olmasını bitmemesini diledim. Geri kalanların ortalama olduğunu düşünüyorum.