Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şeref Günday

Şeref GündayZihin Felsefesi yazarı
Yazar
10.0/10
1 Kişi
11
Okunma
0
Beğeni
294
Görüntülenme

Şeref Günday Sözleri ve Alıntıları

Şeref Günday sözleri ve alıntılarını, Şeref Günday kitap alıntılarını, Şeref Günday en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yemek yeriz, saçlarımız dökülür, büyürüz, yaşlarınız vb Tüm bu olaylar bir harekettir ancak davranış (action) değildir.Davranış seçim içeren bir harekettir. Örneğin, kolumu kaldı­ rıp kaldırmamam, koşup-koşmamam gibi. Bir davranış, yapılıp yapılmaması kendi elimizde olan hare­ ket biçimidir. Bu anlamda "hazım" bir davranış değildir.
Sayfa 127Kitabı okudu
Düalizm ile iradeli davranışları açıklamak mümkündur. İra­de, immateryal zihnin bir fonksiyonu olarak kabul edilebilir.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Bu durumda, davranışlarımızın ne kadar bizim seçimimiz olduğu tartışma konusudur. İradeli davranış teorisine göre, davranış için, önce bir istek olmalıdır. Sonra, bununla ilgili bir inanış, istek ve inanış bir niyet (will) oluşturur ve bu da davranışa neden olur. Reid davranışta "niyet" üzerinde durur. İradeli davranış teorisi, felsefe tarihinde popülerdir. Locke'da niyet (will), istek (desire)'ten ayrılabilir. Locke'a göre davranışın temelinde irade vardır. Berkeley de aynı fi kir­ dedir. Berkeley'de "Niyetli davranış" (art of will) iradeli davra­ nışla aynıdır. Hume da benzeri bir görüş savunur. Basitçe, kolunuzu kal­ dırmak isterseniz kaldırırsınız. Günümüzde, N.A. Prichard da aynı görüştedir. Hepsinin ortak noktası davranışın temelinde irade veya ni­yetin olmasıdır.
Sayfa 129Kitabı okudu
Davranış ve sorumluluk (responsibilty) arasında yakın bir i­lişki vardır. Davranış içinde intentionality 'yi barındırır. İçinde bir "a­maç" (purpose) vardır. Wittgenstein şöyle bir soru sorar: "Kolum yukarıya gitti ile, kolumu kaldırdım, durumları arasındaki fark nedir?" (1953, s.622). Kolumuz iradesiz bir şekilde de yukarıya gidebilir (örneğin , gıdıklanma durumu). Demek ki, kolumuzun her yukarı kalkışı bir davranış değildir. O zaman, gerçekten kolumu kaldırmam ne demektir?
Sayfa 128Kitabı okudu
Aristotales, objeyi, madde + form olarak belirledi.(...) Aristotales için doğa teological veya goal-directed'tir. Yani, doğadaki olaylar belli bir amaca doğrudur veya belli bir sona ulaşmak içindir(...). Bu evren anlayışı 17. yy'dan itibaren ciddi bir şekilde değişime uğramaya başladı (Günday 2002; 20-21).
Kolumu kaldırmam için dışsal bir neden zorunlu mudur? Eğer kolumu kendim kaldırıyorsam, burada içsel bir neden vardır (internal). Bir tespit olarak, diyebiliriz ki, "vücut hareketi" ile "gerçek davranış" arasındaki fark, nedenlerinin içsel veya dışsal oluşu­ dur. Ancak, nedeni içsel olduğu halde, gerçek davranış olmayan durumlar da vardır. Örneğin, refleksler. Bu durumda, diyebiliriz ki, davranış, bir içsel mental nedene sahip olmalıdır. Ancak, zihni nedeni olan tüm hareketler, dav­ ranış değildir. Örneğin, utanınca, heyecanlanınca yaptığımız davranışlar. O halde, davranış için zihni neden gereklidir, ama yeterli değildir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Bacon, Aristotales'i eleştirerek bilimin duyumlara dayandırılması gerektiğini iddia etti. Yeni bir bilim anlayışı ancak böyle mümkün olabilirdi. Bacon, genel doğrulara ulaşmada, duyumların yanı sıra tümevarım öneriyordu (Günday 2002; 24).
Çağdaş bir söyleniş biçimiyle, materyalizm, ''zihin ifadeleri ile beyin ifadeleri özdeştir'' diyen görüştür. Bu yaklaşıma ''fizikalizm''denir (Günday 2002; 82).
Descartes'e göre bir tarafta beden, bir tarafta zihin olmak üzere iki unsurlu bir insan vardı. Diğer yanda ''natüralistik'' görüş vardır. Bu yaklaşıma göre insan bir organizmadır ve içinde hiçbir immateryal (maddesel olmayan) unsur yoktur (Günday 2002; 52).
Descartes'in bulduğu ilk doğru kendi varlığı idi. Çünkü, zorunlu olarak, düşündüğüne göre varolması gerekirdi. (...). Descartes daha sonra Tanrı'nın varlığını ortaya koydu. Tanrı hem descartes zihnine etki ediyordu hem de onun fiziğinin temelindeydi. Descartes fiziğine göre, doğa 'Corpuscularean' bir sistemdi. Yani tüm fiziki objeler küçük parçacıklardan meydana gelmiştir. (...)Descartes'e göre canlı ve cansız tüm fiziki fenomenler parçacık ilişkileri cinsinden açıklanabilir. Ancak, bu prensibin uygulanamadığı bir alan vardır. Bu da insan zihnidir. İşte Kartezyen düalizmin kaynağı bu noktadır... (Günday 2002; 23).
Reklam
Epifenomenalizme göre zihnin hayat mücadelesinde bir yeri yoktur, çünkü, beyin aktivitelerinde bir etkisi yoktur. Eğer böyleyse, etkisi olmayan zihnin unsuru evrim süreci içinde neden ortaya çıksın? Canlının hayatta kalması için hiçbir etkisi yoktur. Evrim teorisi zihni ifadelerin orijinini açıklamada zorluk çeker (Günday 2002; 40).
Analitik ifadeler kelimenin anlamı nedeniyle doğru olan ifadelerdir. Örneğin: ''Bekar, evlenmemiş kişidir''. Bu önerme bekar kavramının anlamı yüzünden doğrudur. Sentetik ifadeler, içinde duyum verisi de barındıran ifadelerdir. Örneğin: ''Şu kitap kırmızıdır''. Bu önermenin yanlış olma ihitimali de vardır. Sadece sentetik ifadeler dünya hakkında tözsel iddialarda bulunabilir. Genelde analitik önermeler a-priori, sentetik önermeler a-posteriori kabul edilir çünkü sentetik ifadelerin doğruluğu yaşantıyı gerektirir (Günday 2002; 26).
Empirizmde, bilginin elde edilişinde temel rol akılda değil duyumlardadır (Günday 2002; 24).
Epistemoloji, zihin felsefesi ile yakından ilgilidir. Çünkü, bilgi edinme sürecinde zihnin nasıl bir işlem yürüttüğü de zihin felsefesinin konusudur (Günday 2002; 17).
Sorunun en ciddi problem yaratan yönlerinden biri ontolojiktir. Yani, evrende kaç çeşit töz vardır? Gerçekte, söylendiği gibi, madde ve ruh diye iki ayrı töz mü vardır? Bu noktada da problem başka bir boyut alır: Mental ve fiziksel (madde ve ruh veya zihin) iki ayrı töz ise, iki ayrı unsurun ilişkisini nasıl açıklayabiliriz? (Günday 2002; 16).