Anladı ki özlemin, ayrı kalınan süreyle hiçbir ilgisi yoktu. İnsan; gitmek isteyip de gidemeyince, görmek isteyip de göremeyince ya da ayrılmaya mecbur kalınca özlüyordu.
bazen insanoğlu; aklıyla, söylenenin gerçek olmadığını anlasa da yüreğiyle, manasızca o yalana inanmak ister. Ve insanoğlu, aklının zengin sofrasını elinin tersiyle itip yüreğinin kuru ekmeğini yemeyi seçer.