Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Stephen Kern

Stephen KernNedenselliğin Kültürel Tarihi yazarı
Yazar
10.0/10
3 Kişi
8
Okunma
3
Beğeni
665
Görüntülenme

En Eski Stephen Kern Gönderileri

En Eski Stephen Kern kitaplarını, en eski Stephen Kern sözleri ve alıntılarını, en eski Stephen Kern yazarlarını, en eski Stephen Kern yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gide'in romanının kahramanı bir güdü, en azından para, intikam gibi alışıldık bir güdü olmaksızın kasten adam öldürmek suretiyle mutat cinayet işleme zincirini kırmaya girişir. Lafcadio trendeki yerinde otururken, kompartımanında gördüğü yabancıyı öldürmek için tek yapması gerekenin, kapının mandalını açıp adamı iterek ölüme atmak olduğunu fark eder. İlhamını "nedensiz bir cinayet" (erime immotive) işleme beklentisinden alan Lafcadio kapı mandalını bir darbeyle açar ve adamı ölüme gönderir. Gide'in kahramanı, karşı konmaz bir kalıtımsal kusurdan ya da ezici biyolojik, psikolojik yahut toplumsal etkilerden dolayı cinayet işleyen Zola katillerinin aksine, yalnız ve yalnız nedensiz öldürme nedeniyle cinayet işler. Gide bununla da yetinmeyip, edebi gayesini Lafcadio' ya açıklarken Gide'in kendi yaklaşımım dillendiren bir diğer karakterle, romancı Julius'la Zola'nın tekniğine meydan okur: "Eskiden karakterlerimde mantık ve tutarlık gözetirdim, ... [ama] bu doğal değildi." Ona göre insanlar ne mantıklı ne de tutarlıdır. Julius cinayet hakkında ise şöyle bir belirlemede bulunur: "Cinayet için bir neden olsun istemiyorum - tek istediğim, katilin bir izahı. Evet! Onu sebepsiz yere suç işlemeye -ortada hiçbir neden olmaksızın suç işlemeyi istemeye- sevk etmek niyetindeyim." Julius burada kafasındaki fikri abartmaktadır, çünkü Lafcadio'nun cinayet fiili de aslında bir nedene dayanmaktadır, gelgelelim bu neden, daha sonra Gide'in de belirttiği gibi, natüralist romanlardaki "sıradan psikolojik açıklamalar"a konu değildir.
Modem düşünürler zihnin merkezinin beyin olduğu görüşünde mutabık kalmış olsalar da, gerek beyin, hormonlar, nöropeptidler ve nörotransmitterler arasındaki etkileşimlere, gerekse zihin, kişilik ve duyguları etkileyen diğer bedensel nörobiyolojik süreçlere giderek daha vakıf hale gelmişlerdir. Dilsel gelenekler, bilinçdışı zihinsel süreçler, erken çocukluk travmaları ve cinsel dürtülerin yanı sıra, etkili toplumsal ve tarihsel güçler hakkında daha çok farkındalığa ulaşan modern düşünürler, bireysel özerkliğin değişmezliğini sorgulamaya başlamıştır.
Sayfa 364
Reklam
William James 1907'de nedensellikle kabahatin eşitlenmesine dayanan eski "sağduyu" ısrarı karşısındaki düş kırıklığını dile getirir: " Yine nedensel etki! Tufan öncesine ait bir kavram gibi görünüyor bu; çünkü ilkel insanın neredeyse her şeyin anlamlı olduğunu ve öyle ya da böyle bir etki yaptığını düşündüğünü görüyoruz. Daha kesin etkilere ulaşma arayışı, şu soruyla başlamış gibi görünüyor: (Her türden illet, yani felaket ya da aksi şey için) 'Kim ya da ne kabahatlidir?' " ⁸³ ⁸³ William James, Pragmatism ( 1907]. Pragmatism and Foıır Essays from "The Meaning of Truth" (Cleveland, 1964), 119.
William James ve öğrencisi
James "Duygu Nedir?" ( 1884) başlıklı ünlü bir yazısında, duyguların kaynağını bedenden ve iç or­ganlardan aldığını, zihin tarafından kavramsallaştırılarak adlandı­rılmasının ise daha sonra gerçekleştiğini ileri sürer. Örneğin, bir olayı (hakaret) algılar, bedensel tepki verir (ağlar), tepkimizi algı­lar ve bellek ile imgeleme başvurduktan sonra tepkimizi bir duygu (üzüntü) olarak adlandırırız. James'in kısaca ortaya koyduğu gibi, doğru olan "üzüntülü, sinirli ya da korkmuş olduğumuz için ağladı­ğımız, yumruk attığımız ya da titrediğimiz değil, ağladığımızdan dolayı üzüldüğümüz, yumruk attığımızdan dolayı sinirlendiğimiz, titrediğimizden dolayı korktuğumuz" savıdır.(38) Cannon ise bunun aksine, duyguların beyinden, özellikle hipotalamustan kaynaklan­dığı, sonrasında nörona! bağlar yoluyla vücuda ve hipofiz salgıları yoluyla da bedendeki duygu bölgelerine aktarıldığını savunur: gözbebekleri, tükürük bezleri, kalp, bronşlar, mide, bağırsaklar, mesa­ne, cinsel organlar ve böbreküstü bezleri.(39) (38) William James, "What Is an Emotion?", Mind 9, no. 34 (Nisan 1884) (39) Walter Cannon, The Wisdom of the Body (1927), aktaran Pert, Molecules of Emotion, 136
Sayfa 313
Dilin güvenilirliği ve açıklığına ilişkin kadının değer kaybetmesinin önemli bir nedeni, kitlelerin manevi desteğini kazanma ve şiddetli savaşın yarattığı mide bulandırıcı yıkımı kabul edilir kılma amaçlı propagandaların yapıldığı I. Dünya Savaşı'dır. Virginia Woolf Kendine Ait bir Oda'da, I . Dünya Savaşı'na yol açan kanlı dürtülerin gerisinde yatanın maşist dil olduğu saptamasında bulunur. Diğer taraftan, feministler otuz yılı aşkın bir süredir romanlarda ve toplumdaki hakim "ataerkil dilin" dinamik ve bazen öldürücü olan yapısını ortaya koymaktadır.¹³ ¹³ Sandra M. Gilbert ve Susan Gulcar, No Man's Land: The Place of the Woman Writer in he Twentieth Century, c. 1 (New Haven, 1 988), 227-71
Sayfa 172
Çocukluk nedenselliği anlayışındaki bu tarihsel değişimler, genel olarak nedensel kavrayışta giderek artan özgüllük, çeşitlilik, karmaşıklık ve belirsizliğe ilişkin daha geniş ölçekli savımla da örtüşmektedir. Modern araştırmacılar, Freud'un gelişmekte olan erojen bölgeler, çok biçimli sapıklık, oidipal psikodinamikler ve lokal olmayan görme ve koklama unsurlarının etkileşimine kadar izini sürdüğü çocuk cinselliğinin çok sayıdaki kaynaklarını ve nedensel sonuçlarını, Viktorya dönemindeki meslektaşlarına kıyasla daha kesin biçimde tanımlamıştır. Psikanalizle beraber, erişkin davranışındaki çocukluktan gelme itkilerin sayısı artmıştır. 1988 yılında Frank Manuel'in de belirttiği gibi , "Bundan sonra, insan davranışı, on dokuzuncu yüzyıl düşünürlerinin yaptığı gibi, basit faydacı nedenlere dayanılarak açıklanamayacaktır." ⁴⁸ ⁴⁸ Frank E. Manuel, "The Use and Abuse of Psychology in History", Daedalus 117 (Yaz 1988): 210.
Sayfa 153
Reklam
Verne, klasiği 80 Günde Dünya Turu (1873) kitabının kahramanı, Britanya İmparatorluğu’nun tüm kendine güvenini ve aşırılıklarını taşıyordu. Kaynağı sır olan zenginliğini uzun seyahatler boyunca edindiği zevklerin tatmini için kullanıyordu.
Sayfa 314
Mihail Bahtin
“İnsanlar için deneyimi olanaklı kılan dil esas itibariyle diyaloğa dayalıdır.”
Virginia Woolf Kendine Ait bir Oda'da, I . Dünya Savaşı'na yol açan kanlı dürtülerin gerisinde yatanın maşist dil olduğu saptamasında bulunur. Diğer taraftan, feministler otuz yılı aşkın bir süredir romanlarda ve toplumdaki hakim "ataerkil dilin" dinamik ve bazen öldürücü olan yapısını ortaya koymaktadır.
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.