Öne Çıkan Talha Uğurluel kitaplarını, öne çıkan Talha Uğurluel sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Talha Uğurluel yazarlarını, öne çıkan Talha Uğurluel yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Beytul Makdis (mukaddes ev) Mescidi Aksa'nin basindan gecenleri kavramak icin işe Hz. Ibrahim as baslamak gerekir. Iki oglu vardir bu peygamberin; Hz. Sare den olma Hz. Ishak as. Ve Hz. Hacer'den olma Ismail as. Hz. Ishak tan Yakup as. (Israilogullari) tureyecektir. Hz. Ismail'in soyundan peygamber efendimiz Hz. Muhammed as gelecektir. Ne acidir ki ayni babadan olma bu iki peygamberin soyundan gelen iki toplum, asirlardir amansiz bir mucadelenin icindedir.
Artuk Bey'in kabrini ararken karşıma ilk çıkan şey Mardinliler hankâhı olmuştu. Kudüs'te, Mescid-i Aksa'nın bitişiğinde Mardin adını taşıyan bir hankâh. Hem de öyle basit küçük bir yapı değil, devasa boyutlarda bir hankâh.
Kafesli, içinde insanların hizmet ettiği, yazın soğuk, kışın ılık şerbet dağıtılan hayır mekânlarına sebil denir. Sadece kurnası olan ve su akıtan yapılara da çeşme...
Ülkemizde bu tartışma öyle almış yürümüştür ki Kutsal Arazi unutulmuş, Mescid-i Aksa, Emevilerin yaptırdığı Cuma Camii mi, yoksa Kutsal Kaya'nın üzerindeki Kubbet's-Sahra mi diye insanlar birbirine girer olmuştur. İşte biz de bu karışıklığa mahal vermemek için kutsal araziye Beytü'l-Makdis, Emevilerin yaptırdığı Cuma Camii'ne Mescid-i Aksa Cuma Camii, Kutsal Kaya'nın üzerindeki Altin Kubbeli yapıya ise orijinal adı ile Kubbetü's-Sahra diyeceğiz.
Bugün Harem-i Şerif'in bu yalnız, sessiz ve sahipsiz halini görünce, Memlüklüler dönemindeki o heyecanlı, bereketli, hareketli günleri özlemle anıyor, o güzel günlerin bir an önce yeniden gelmesini diliyorum..
Kızıl Sultan diye gösterilen , çoğu kişiyi sürgüne gönderdi denilen, idamcı padişah dedikleri vs iftiralar atıkları Abdülhamid Han'ın gerçekte böyle olmadığı , Maslak Kasrındaki bahçe ve hayvanlar ile uğraşından tutun düşmanına ihsanda bulunmasına , düşmanını istihbarat elemanı yapmasına , dahice hamleleri ile siyasi rakiplerini geride bırakmsına , muhteşem el işçiliği ile yaptığı marangozculuğuna kadar Abdülhamit'in neredeyse herşeyinden bahseden gerçekten nasıl bir şahsiyete sahip olduğunu ortaya koyan bir eser ve kitabın sonlarına doğru eşi Müşfika kadın ve kızı Ayşe Sultan'ın gurbet ellerdeki halleri ile Adnan Menderes'in onlar için yaptığı güzel şeylerden sonra başına gelenleri okuyunca vicdanım dayanamadı , herkesin okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum .
Bir keresinde, devletlerarası kongrelerden birinde idik. Bir Cezayirli ile bir Tunuslu'yu konuşurlarken gördüm. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerine şöyle latife ettim:
'Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm; sizler iki Arapsınız; toplantımız, Arap devletlerinin meselelerini görüşme toplantısı;
ama sizler Fransızca konuşuyorsunuz. Bu nasıl iş?'
'Hocam, mazur görün,' dediler. 'Bizim kültürümüz Fransızcadır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz. Fakat derin mevzuları ifadeye Arapçamız kâfi gelmiyor. Fransızca konuşmaya mecbur oluyoruz. Böyle yetişmişiz...
'Fransa, sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı?'
'Yüz sene kadar...' 'Peki, Osmanlılar kaç sene kaldı?"
'Dört yüz seneden fazla...'
'Acaba sizin dedeleriniz, babalarınız, sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler miydi?"