Aklın vahye ne kadar muhtaç olduğunu izah eden güzel bir misal vardır. İmam İbn-i Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: "Akıl; bilmek için, bilgi edinmek için, doğru ve düzgün amel sahibi olmak için şarttır. Akıl ile ilim ve amel kamil olur. Ancak o bağımsız değildir. Bilakis akıl gözde mevcut olan görme kuvveti gibi şahısta mevcut olan içgüdüsel bir kuvvettir. Güneş ışığının göze düştüğü zaman aydınlandığı gibi akla da iman ve Kur'an nuru düştüğü zaman nurlanır. Lakin iman ve Kur'an'dan yoksun olduğu zaman görmekten aciz olduklarını akıl tek başına idrak edemez."
Şer'i hüküm beyan edenler veya hatta insanları şer'i bir hüküm vermekle mükellef kılanlar makbul ihtilafı merdud olandan veya makbul ihtilaflardan racih olanı temyiz edebilmelidirler. Veya nerede susmaları gerektiğini bilmelidirler.
Haber mütevatir olsa, mesela Kur'an veya mütevatir sünnet gibi, lakin delilin mana veya hüküm delaleti sarih olmayıp ihtimalli ise kat'i tekfire mesnet olamaz.
Muhaddisler ve Hadis Ehli fukahası sahih ehad haberin ilim ifade ettiğini kabul ederken, ekser fukaha ehad haberi zanniyattan kabul eder. İlklerine göre sahih ehad haber dinin aslında delil ve hüccet iken, ikincilere göre hüccet değildir.
Bak! İşte göz dikti kâfir ümmetin mukaddesine
Nedir cevabın? Oturacak mısın? Hep uyuşuk ve bi-çare
Vallahi senin ataların geçit vermezdi bu necislere
Asla boyun eğmezlerdi bu fitneci zalimlere.