Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Timothy Insoll

Timothy Insollİslam Arkeolojisi yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
271
Görüntülenme

Timothy Insoll Sözleri ve Alıntıları

Timothy Insoll sözleri ve alıntılarını, Timothy Insoll kitap alıntılarını, Timothy Insoll en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslümanlık tarihi boyunca yazının gücünün, okuryazarlığın düşük olduğu ve Arapça bilgisinin dua ve Kuran' dan birkaç ayet ezberlemekle sınırlı olduğu yerlerde bile tekrar tekrar kendini gösteren bir etken olduğu anlaşılıyor. Bir yazıt, Edwards'ın deyişiyle "sözlü olarak açığa çıkan kutsal yazı" biçiminde işlev göstermiş olabilirdi. Bu epigrafiye uygulandığında tutarsızlık gibi görülse de öyle olması gerekmiyor. Arap harfleriyle kaligrafi, anlaşılmasa veya ender olarak kullanılsa da, dinin bir simgesi, İslamın Müslüman dünyasında benimsenmiş görsel bir imgesi olarak işlev görebilir. Yoksa neden ermiş sayılan kişiler birçok bölgede bu kadar önemli bir güce sahip olsun? Örneğin, İskoçyalı kaşif Mungo Park, 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl başlarında Nijer Irmağı boyunca yaptığı uzun yolculuklar sırasında yaşamını, Müslüman olmadığı halde muska yazarak kazanmıştı. Önemli olan yazabiliyor olmasıydı ve yazı parçalan, "içeriğinden çok varlığından dolayı" koruyucu bir tılsım işlevi görmekteydi.
Sayfa 156Kitabı okudu
İran'ın batısında, Lurlar'da, 18. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl ortalarına tarihlenen mezar stellerinde karmaşık bir ikonografi kullanılmıştır. Bunlar arasında hem Şii dini etnik topluluğunun dini inançlarını simgeleyen hem de toplumsal cinsiyete ve dolaylı olarak göç yollarına ilişkin pratik bilgiler veren figüratif betimler vardı. Mortensen cennet imgesini akla getiren geometrik bir bahçe desenini ve insanlar tarafından kullanılan ve dolayısıyla onları temsil eden tespih ipi, tarak ve tespih taşı örneklerinin de aralarında bulunduğu çeşitli motifleri saptamıştır. En ilginci ise binicisiz bir at betimiydi ve anlaşılan Şii inancında büyük önem taşıyan İmam Hüseyin'in şehit edilmesini simgeliyordu. Bu imge iki amaca hizmet etmekteydi: Dikkati kıyamet gününe ve öbür dünyaya çekmek ve daha dünyevi bir düzlemde ise ölen kişinin dini amaçlarına işaret etmek.
Sayfa 204Kitabı okudu
Reklam
Mezar yapısına ve anıtlaştırmaya yönelik ilk yasaklamalar, muhtemelen Arap yarımadasında İslam öncesinin ölü kültüne karşıtlığı ve süslü mezarların "dünyevi gösterişin simgesi" olarak algılanmasını yansıtıyordu. Ölünün bulunduğu yere özel bir önem verilmemeli ve ölü tapınmanın odağı haline gelmemeliydi çünkü ölümde herkesin eşit olması gerekiyordu.
Sayfa 184Kitabı okudu
Burckhardt, Mısır'ın doğu bölgelerindeki bazı Bedevilerin, "ölen bir erkeği kılıç, kemer ve sarığıyla birlikte gömme" göreneğini kaydeder. Kossaima'da (Mısır) ise ölen bir erkeğin gömleği, başına sardığı örtü, çubuğu, deve gütme değneği ve başlığı mezarın içine değil, sunu olarak üzerine bırakılıyordu.
Sayfa 189Kitabı okudu
Ateşle ölüm ilişkisinin tersi, aynı derecede önemli olan suyla yeşillik ve yaşam arasındaki ilişkidir ve her ikisi de birbiriyle bağlantılıdır. Buna bir örnek olarak Azerbaycanlı Şii Türki halklarca önem verilen iki ağaç, elma ve zeytin ağaçları değerlendirilebilir. Bu ağaçlar meyve verir ve dolayısıyla yaşamı sürdürürler. Başka bir düzlemde ise söğüt ağacıyla birlikte yaşamı simgelerler. Lassy, yıl boyu yeşil yapraklarıyla zeytinin aslında yaşamı temsil ettiğini ve ilkbaharda tomurcuklanan söğütün ise yılın bu döneminde insanlarda görüldüğü gibi yeni bir diriliği sergilediğini belirtir. Yaprağın ve İslamın rengi olan yeşil, yaşam anlamına gelmesinin yanı sıra saflığa da işaret edebilir: Filistin'de kullanılan "babamın evi yeşil" deyişi, ailenin suçsuz olduğu anlamına gelmekteydi. Ne var ki yeşil, insanlara cenneti anımsattığı ve böylelikle "mistik deneyimler dizisinde sonuncu ve en üstün renk" olduğu gibi ölümün, örneğin, mezar giysisinin de rengi olabilir. Azerbaycan Türklerinde mezar bağlamında elma da önem kazanmıştı. Bu, ölülerin gereksinim duyduğu önemli bir güç olan "olağandışı verimliliğinden" ve ne kadar çok yerse yesin hiç küçülmeyen "müthiş elmasından" dolayı Hüseyin'le bağlantısından da kaynaklanıyordu.
Sayfa 212Kitabı okudu
Çin-day Huy'larıyla miras aldıkları mezar yazıtları arasındaki karmaşık ilişki, mezar epigrafısinin sözgelimi "başka türlü" bir işlev görebildiğinin anlaşılması durumunda açıklık kazanır. Mezar taşları farklı bir etnik kimliği, bu örnekte İslam kimliğini pekiştirmekte kullanılabildiği gibi kimi zaman düşmanlık gösteren bir çoğunluğun içinde "yabancı" bir azınlık olma sorununu da yansıtabiliyordu. Bu nedenle Arapça ve Çince metinler, muhtemelen Huy'ların de bu topluma ait olduklarını ve zulme yol vermemek için çok da farklı olmadıklarını doğrulamanın bir yolu olarak çoğunlukla bir arada kullanılıyordu. Bu sürecin başlangıç evresine ilişkin ilginç bir örnek Guangzhou' da {Kanton) kaydedilmiştir. 10. ila 11 . yüzyıllara tarihlenen bir yazıtta, stelin üst kısmında, standart Arapça bir yazı, alt kısmında ise "barbar komşunun mezarı" anlamında Çince bir yazı bulunur: Yabancı Müslüman geleneğinin ölen hakkındaki Çinli görüşüyle yan yana gelmesidir bu. Yine Guangzhou'da, bir mezarda 1750 yılı sonrasına tarihlenen Arapça, Farsça ve Çince üç dilli bir yazıtın bulunduğu kaydedilmiştir. Ölü için kullanılan ifade dilden dile değişir; Arapçada "bu aciz adam, merhum" diye geçerken Çincede "öncü bilge"dir.
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
İslamda sıcak-ölüm ilişkisinin mezar yapımında kullanılan malzemeler üzerinde doğrudan bir etkisi olmuştur. Leisten, İslamın ilk döneminde bir mezarın tuğladan yapılmaması ve kireç harcıyla kapatılmaması gerektiğinden çünkü bu malzemelerin ateşle ilişkisinden dolayı mezarı kurutacağına inanıldığından söz eder. Bu, ölünün ruhunun susuzluk çekeceği yolundaki İslam öncesi bir inanışın devamıdır. Cesedi serin tutma gereğine arkeolojiden bir örnek verilebilir: İran' da, Rey'de bulunan ve 10. ila 12. yüzyıllara tarihlenen mezarlarda, mezar gövdesinin yer üzerindeki tuğla mezar kulelerine bağlandığı görülmüştür. Bunlar belki de ölünün havalandırılmasını sağlıyordu; tıpkı rüzgar kulesinin canlılar için gördüğü işlev gibi. Goodwin, aynı şekilde Türkiye' de de, 17. yüzyıl sonuna gelindiğinde, Osmanlı türbelerinde açıklıklı demir işi kubbelerin gözde olduğundan söz eder. Bir söylenceye göre bu, "ateşi söndüren yağmurun girmesine" olanak veriyordu, bir "arındırma aracı [ve] beslenme kaynağıydı".
Sayfa 212Kitabı okudu
Cennet bahçesinin kaynağı İslam öncesine dayanır ve Moynihan'ın belirttiği gibi, " İngilizcedeki 'paradise' (cennet) sözcüğü, eski Farsçada duvarla çevrili bir bahçeyi imleyen 'pairidaeza' sözcüğünün düpedüz bir çevri yazısıdır"
Sayfa 214Kitabı okudu
Guangzhou'dan bir diğer yazıt yabancı, İslam ve Çin gelenekleriyle terimleri arasındaki karmaşık ve pratik etkileşimin belki de en aydınlatıcı örneğidir. Burada, Pu Huy soyundan gelenler zulme uğramamak için adlarını yabancı tınılı "Pu" dan Çince "Wu"ya çevirmiş ve bu, mezar taşlarına da yansımıştır: Mezarların önünde "Wu'nun mezarı", arkasında ise gizli bir dilde "Pu'nun mezarı" yazılıdır.
Sayfa 207Kitabı okudu
Gao'da mezar stellerinden ölünün anısına dikilmesi dışında başka amaçlarla da yararlanıldığı anlaşılıyor. Gao'dakiler de içinde olmak üzere Batı Sahil ve Sudan'daki yerel hükümdarların İslama geçmesinin ardındaki etkenlerden biri saygınlıktı ve yeni bulunmuş din ölümden sonra bile ilan edilebiliyordu. Gao -Saney mezarlığındaki 12. yüzyıl başlarına tarihlenen ve aralarında İspanya' dan ithal edilmiş örneklerin de bulunduğu stellerde adı anılan krallardan üçü İslama daha yeni geçmişti. Sırayla Peygamber'in ve ilk iki halifenin, Ebu Bekir'le Ömer'in adlarını almış olmaları yeni kimliklerini ve gerçekten dindar olduklarını açıkça gösterir. Bir yüzyıl sonra Gao bölgesindeki diğer mezar yazıtlarında zamanın yerel adlarının kullanılmış olması İslamın "yerelleştirildiğini" gösterir.
Sayfa 206Kitabı okudu
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.