Hayfâ... Hayfâ ki ben silah tutmak şerefinden mahrûm bir âcize bulunmuşum. *Binâberîn hâsıl olan teessürden kendimi gayb edercesine bir ye's ü keder içinde kaldım.
*Bundan dolayı duyduğum üzüntü sonsuzdur.
....şimdiki gençlerden her halde mücânebet lâzımdır.bunlar iki türlü teveccüh içerler ve buldukları zevcelerini eğer zengin ise servet ü sâmânlarını yiyip bitirinceye kadar ve zengin değiller ise arzû vü heveslerini tüketinceye kadar severler sonra bırakup bedbaht içerler!...
Niçin günden güne feryadın efzun ettin (arttırdın) ey bülbül
Gülü güldürmedin bir lahza (an) mahzun ettin
(hüzünlendirdin) ey bülbül
Rakibin harharından (ısrarından) o gonca ile muhal (imkansız) ülfet ( görüşmek)
Giriban-çak ( yakası bağrı yırtık) olup halin diğer-gun(başkalaşmış) ettin ey bülbül
İşte bir taraftan şu meyusiyet [ümitsizlik], diğer taraftan vatanıma olan hubb u gayret [sevgi ve gayret] nihayet kendime bedel o şüc‘ân-ı vatana [vatan yiğitlerine] mûrâne [karınca misali] bir hediyecik tedarik etmek arzusuyla şu varakpâreyi [kâğıt parçasını] tesvîde [karalamaya] cesaret verdi.
Şu aralık vatan ve milletimizin aleyhine olarak zuhur eden [meydana çıkan] seylâb-ı belânın [belâ selinin] önüne bir sed hâil olmak [set çekmek] ve bu uğurda feda-yı can [canını feda] etmek fikr-i mukaddesiyle [mukaddes fikriyle] mâder-i vatanın [anavatanın] âgûş-ı şefkatinde [şefkat kucağında] terbiye edip bugün için yetiştirmiş olduğu genç ve pîr [yaşlı] evlâdının her taraftan sular gibi akıp gidişi, vatanıma mahsus olan kalbimdeki hissiyâtı [duyguları] fevkalâde bir derecede galeyana getirmişti [coşturmuştu] ki, hemen mâşiyen [yürüyerek] kendimi meydan-ı ma’rekeye [savaş meydanına] atmayı ve o vatan kardeşleriyle birlikte can vermeyi gönlümde iyice kurmuş idim.