Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
NECİP FAZIL VE ATATÜRK TEKİN ERER Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek hakkında 'Cumhuriyet'in 'Pencere' yazarı bazı iddialar ileri sürüyor. 17 Haziran 1983 günlü yazısında Pencere yazarı Necip Fazıl için kesin bir ifade ile şöyle diyor : 'Atatürk düşmanlığı Necip Fazıl'ın yalnız yayınlarına değil iliklerine sinmişti!
BİR NECİP FAZIL DOSTU Hilmi Oflaz... Tam bir 'bağlanma'nın simgesidir . Necip Fazıl hapse düşünce o da peşine düşer. Mahmutpaşa'daki tezgâhını bırakıp pilisini pırtısını Toptaşı Cezaevi'nin kapısına taşır. Hem geçimini sağlamak hem de bu arada üstadının ihtiyacını karşılamak, arandığı zaman 'Ben buradayım!'
Reklam
RASİM ÖZDENÖREN NECİP FAZIL Necip Fazıl'la ilgili özel sayıların, dosyaların, toplantıların, konferansların değişmez yazarı ve konuğudur. Necip Fazıl konusunda araştırma yapacakların başvurdukları önemli birkaç isimden biridir. Özdenören, Necip Fazıl'la ilgili yazdıklarından birinde şunları söyler: “Necip Fazıl'ın çok yönlü
..... 24 Eylül 1973'te bu dizelerin yazarı Pablo Neruda öldü. New York Times'ta onun için "son yüzyılın tartışmasız en büyük şairi " denmişti. O ise katıldığı bir toplantıda tüm mütevazılığı ve saygısıyla Nazım Hikmet için "Bu adamın kudretini bilin. Biz onun yanında şair bile sayılmayız. " dedi
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Dr. Rıza Nur: Padişahlığı ilga eden ve din ile devleti ayıran teklif benimdir.
Rıza Nur uzun bir ayrılıktan sonra Türkiye'ye döndüğünde yazılı hücumlara maruz kalmış saldıranlar arasında Nazım Hikmet ile birlikte Rusya'ya giden Vâ-Nu'ya cevabında; Vâ-Nu Laorusse'nin(Meşhur Fransız Yazar, Büyük Larousse ansiklopedisinin yazarı) benim içi dediklerine inanmamış bu malûmatta bir iki yanlış yok değil. Fakat doğrusu ve hele eksiği pek çok Bunları birer birer mütalea edelim Vâ-Nu anlasın: (Dergide toplam 13 maddelik ayrı konuda cevap vermiş fakat uzun olmaması adına bir tanesini paylaşıyorum) 13. Larus benim için Türkiye'de kilise ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına girişti, padişahlığı ilga etti diyor. Larus iyi ifade edememiş. Fransızlar bu meselede kilise derler. Onların tabiri (Seperetion de l'Eglise et de l'Etat) dır. Onlardan aldık ama biz din ile devletin birbirinden ayrılması dedik. Padişahlığı ilga eden ve din ile devleti ayıran teklif benimdir. Bu babda bir takrir verdim. Büyük Millet Meclisi kabul etti. Bu takririm Dolmabahçe sarayında toplanan son tarih kurultayında sergide teşhir edilmiştir. Yazı, benim el yazımdır. Bunu o vakit mebus olan 300 kişi de bilir. Fransanın o vakit Ankara mümessili olan General Mujen de celsede hazırdı. Vâ-Nû ona da sorsun. İsterse zabıtnamelere de baksın. Büyük Millet Meclisi'nin birinci devresinin son yıl zabıtnamelerinin 24.cildindedir.Vâ-Nû'nun daha diyeceği var mı?
Reklam
Hilmi Oflaz.
Kendisine 'Üstadı görebiliyor musun Hilmi Ağabey?' diye soranlara şu cevabı verir: 'Bazen bulutların arasından güneşin görünmesi gibi demir parmaklıkların arkasından görünüyor... Ona göre, dünyada Necip Fazıl'dan daha 'necip, daha 'fazıl başka hiçbir kimse yoktur; en büyük şair, en büyük mütefekkir, en büyük tiyatro yazarı; hikayeci, romancı, aksiyon adamı sadece ve sadece Necip Fazıl'dır . Bu bağlılığın, bu olağanüstü hayranlık duygusunun verdiği hazla ve hızla ömür boyu üstadının peşini bırakmaz.
"O sıralar bayındırlık bakanı olan Tevfik ileri telefon etti. "Yılmazım" dedi. O günlerde, Adnan Bey'den esinlenilen bu hitap tarzı çok modaydı. "Necip Fazıl dün bana gelmişti. Malum, üstat maddi yönden sıkıntıda. Ona yazı yazdırmanızı rica ediyorum. Başbakanımız da memnun olur." Kendi yağımızla kavruluyorduk. Necip
Yilmaz Çetiner, Nefes Nefese Bir Ömür, Epilson Yayınları, Istanbul 2006.
Nâzım Hikmet, daha önce de birkaç roman yazmıştır; ancak onlar para kazanmak için yazılmış, önem vermediği tefrika romanlarıdır. İçinde hep taşıdığı çok başarılı bir roman yazma isteği , Piraye'nin iyi bir roman okuru olmasından doğar. Yalnızlığını kitaplarla unutan Piraye beğendiği romanları ona kendine göre çözümlemeler, yakıştırmalarla anlatır , bu arada doğal olarak yazarlara hayranlığını da belirtir. Cervantes'i, Balzac'ı, Tolstoy'u, Piraye’nin övdüğü her yazarı çılgınlar gibi kıskanır Nâzım Hikmet. Bir gün, onlardan daha iyi, daha sağlam bir roman yazacağını söyler. Ayrıca yazmak zorundadır da, çünkü Piraye başarılı bir roman yazmadan hiçbir yazarın büyük bir edebiyatçı sayılamayacağı görüşündedir. Öbür türler hepsi iyidir de, romanın yeri başkadır. Nâzım Hikmet'in yakalandığı başarılı bir roman yazma hırsı, Piraye'den ayrıldıktan sonra da dinmek bilmez. İkide bir yeni bir romana başlar, bir süre çalışır, sonra, yazdıklarını beğenmez, yırtıp atar. Zekeriya Sertel'in söylediğine göre, Nâzım Hikmet'in bir ayda yazıp bitirdiğini söylediği bu son romanı da birkaç kez başlanılıp yarım bırakılır.
Nâzım Hikmet, sinema sanatı açısından Necip Fazıl'la mukayese edilemeyecek kadar ileridedir. Necip Fazıl'ın ise tiyatro yazarı olarak tanınma ve tiyatro sanatında yetkinlik açısından, Nâzım Hikmet'ten oldukça ileride olduğu rahatlıkla söylenebilir .
Reklam
Peyami Safa mezkur mektupları sansürlü yayınlayabilmisti
Nazım Hikmet, Tevfik Fikret ve Sakallı Celal gibi şahsiyetlerin biyografisini yazan aile dostumuz değerli gazeteci yazar Sayın Orhan Karaveli, Mustafa Kemal'in Corinne Lütfü'ye yazdığı mektuplar konusunda bir ansini anlattı. Kendisi, 1954 yılında Milliyet gazetesinde görevliyken gazete ilk kez olarak 10 Kasım günü Ata'nın anısına bir dizi yazı yayımlama kararı alır. 1 ekim 1954'te Milliyet Gazetesinin başına yeni gelmiş olan Abdi İpekçi ile Orhan Karaveli, Ali Naci Karacan'ın odasında otururken tanınmış, kıdemli köşe yazari Peyami Safa elinde bir dosyayla odaya girer ve heyecan içinde dosyanın içeriğini açıklar. Bunlar Mustafa Kemal'in Corinne Lütfü'ye yazdığı Fransızca mektuplardır. Bunların ilk olarak ortaya çıkarılmaları odada bulunanları heyecanlandırmıştır. Peyami Safa Bey bu mektupların Corinne Lütfü'nün oğlu Reşat Ersu tarafından tercüme edilmek üzere kendisine verildiğini anlatmış ve aynı zamanda da yayımlanma iznini de aldığını bildirmiştir.Böylece tarihe ışık tutan bu önemli ve kıymetli mektuplar ilk kez gün ışığına çıkmıştır.
Bu kitabın yazarı yüreğini, kafasını, kalemini, boydan boya ömrunü halkına vermiş olmakla övünen sıradan bir Türk şairidir.
Sev Diyebiliriz Hâlâ "Sev Diyebiliriz Hâlâ" Şair Mine Ömer'in Nezih-er Yayınları aracılığıyla okurla buluşturduğu şiir kitabı. Doksan beş sayfa hacmindeki eser dört bölümden oluşmaktadır. "Odalar Kan Gürültüsü, Gür Sesli Hayat, İçimdeki Mektuplar ve Gül Damlası Şiirler" şeklindedir. Aforizma türü kısa şiirlerle beraber
81 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.