Gözler puslu kalbim yorgun günlerden hep Çarşamba benim için saatse sabah dokuz ve akşam on gibi, hep yazdan sonbahara dönen bir havayı yaşıyorum renkler gri zaman zaman turuncuyu da andırıyor gibi ama hep mutsuz bir turuncu hiçbir ayda gölgemi göremiyorum. Güneş sırtıma vuruyor gözler donuk hisler kirli mutlak yaşam ve fani Dünya arasındaki bekleme odasında sigara içiyorum yine bu akşam üstelik külleri dünyaya püskürtmekten müthiş bir haz almaktayım. Bizler mutsuz ailelerin mutsuz çocuklarıyız dünyaya püskürttüğümüz küller rüzgarla yüzümüze çarpıyor. Üstelik hepimizin külleri birbirinden farklı, sigarayı bitirmiyoruz biz kendimizi bitiriyoruz. Kimisi sigarayı yakarken, kimisi kendisini yakıyor. İşte o zaman küller rüzgarda savruluyor, ebediyete gittiğimiz belli değil, belki de tanrının varlığı bile meçhul? ama inanmak istiyoruz görülmek duyulmak istiyoruz işte size değil bize sesleniyorum bizler de tanrının külleriyiz.
Uykulu ve biraz karışık bir kafayla yazıyorum bunu.. Bugün hava bulutlu ve gök gürültülüydü bir kaç damla yağmur düşmüş olabilir ama bence o bir kaç damla bugün hiç kimseyi kirlerinden arındırmadı, gerçi çok daha büyük bir yağmurun da bizi temizleyebiliceğini sanmıyorum malûm baya kirliyiz,hepimiz... Gök gürültüsünü seven bir insanım bozuk havayı,sert rüzgarı,bardaktan boşalırcasına yağmur yağdırmayı bekleyen o kapkara bulutları, şimşeklerin çakışın, gökyüzünün haykırışlarını,cama vuran fırtına rüzgarının cam arasından sızıp tenine temas etmesini o sızan küçücük havadaki fırtına kokusunu.... Güzel bi nevi şairane şeyler yazdığımda anlarım bugün o günlerden biri.. yukarıyı baya güzel yazdım dimi? Ama bugün gökyüzünün kızgınlığını, sinirli ve kasvetli havasını kendime benzetmeme rağmen o an bu konuda hiç birşey düşünemedim, 4 kelimelik bir cümle bile kuramadım... "Gökyüzü benim gibi"diyebildim sadece... Belki de artık fırtınayla özdeşleşen yanlarımız daha azdır. Bu hafta bir arkadaşımla daha arkadaşlığımız bitti... şarz bitti
Reklam
Ben burada böyle nasılım ki Geçmişim urlaşıyor boynumda Bu şaka değil Hayretimi kafama kim tükürüyor Sevgim çok uzaklarda olan ne Gücü bitmeyen kim ben ondan değilim Şu güldüğüme bakın Kimliğime neşe diye kendimi yazıyorum Nefretsiz gölün parlağı, hani, yurduma koşul Sırtıma şaka Kimsem yokmuş gibi halime kardeşimmişim gibi üzülüyorum Bektaş şenel
Gözlerim yarı kapalı yazıyorum şimdi bu satırları, Buraya ve sana veda etmeden önce, Gideceğim aleme yüzümü dönüp sırtımı sana yaslayarak yazıyorum. Bu gece susmuyor kalemim, Hüzün peşimi bırakmıyor. Renkli sayfalara kara çalınıyor. Süslü kelimeler dar ağacında idam ediliyor. Harfler yerinden kaçıyor, cümleler firar ediyor. Kelimeler kavgaya tutuşup, sözcükler sevenleri ayırıyor. Satırlar sığmıyor artık gönül kafesime, Dizeler ruhumda can çekişiyor, Beyitler son nefesini vermek üzere, Şiirler musalla taşında ölümü bekliyor. Ve ben, Son satırlarını yazıyorum yine gönül defterimin. Ölüme 5 kala, Sana son defa... S. Y
Pollyanna'ya Son Mektup
“aşk mektupları elbette yakılmalı, geçmiş en soylu yakacaktır.” (nabokov) muhabbet kuşumuz öldü arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna uyuyamadığım gecelerin sabahında gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı mor çocuklarıma
canım, uzandığın yerde yazıyorum, yorgunum pek, aynada yüzümü gördüm, âdeta yeşil. havalar soğuk, yaz gelmeyecek. haftada otuz liralık odun lâzım, başa çıkılır gibi değil. demin, sofada iş görürken battaniyemi aldım sırtıma. camlar, çerçeveler kırık, kapılar kapanmıyor. burda barınmamız imkânsız artık, taşınmalı, ev yıkılacak üstümüze. kiralarsa dehşetli pahalı. sana bunları ne diye anlatırım? üzüleceksin. derdimi kime dökeyim? kusura bakma.
Reklam
457 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.