Boşuna geçmesin uykun
Öyle rüyalar gör ki
Şiirlik olsun
Mutluluktan mutsuzluktan
Öyle ağla ki gözyaşının
Damlası boşa akmasın
Yitirmeden bir ânını
Dolu dolu yaşa ki
Ölüm hakkın olsun
Derinden derine yaşa
Sonunu bulacak gibi
Ruhunda izi kalsın
Neyin var zamanından değerli
Zamanın tükenirken ölüm meleği
Son seviştiğin olsun
Zaman izini bırakır sende
Senin de izin kalsın zamanda
Ölümün bile ziyan olmasın
" Sürünerek çıkmak yükselmek demek değildir . Sen yukarılara doğru çıksan bile yine alçaksın . Ben aşağıya düşerken bile yükseğim sen yılan gibi yükseldin . Ben doğan gibi düşüyorum . "
Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.
Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet 'Tanrıdağı'nda...
Aristores ' in yüzyıllar öncesinde söylendiği gibi dostluk ; akil , erdem , sevgi , haz eğitim ve ekonomik düzey bakımından denk olan kimseler arasında gerceklesen bir tercihti.
İnsan başına gelen iyi ya da kötu her şeyi kendi elleriyle hazirliyordu . Ne vardi o eski daktiloyu öyle aşkla isteyecek ? Oysa hayat , aşkıda vermişti çok geçmeden
Simdi ne Hayat , insanın bir varmış bir yokmuş oyununua oynadigi sahneden baska neydi ki ? yapiyordu acaba ? Karnını doyurabilir miydi ? Neden kendisini sorumlu hissediyordu ? Hissetmeliydi , çünkü kendisi de insandı.