Allah'a karşı istemsiz kırgınlıklar için ne tavsiye edersiniz?
Değerli kardeşlerim bu konunun derinliği pek uzundur lakin kalbini onarıp hakikatın özünü bir nebzede olsa öğrenmek isteyen için pek kısa bir konudur.Bu konu öyle manalı ki bir çok insanın karşılaşabileceği bir gerçektir.
Asıl musibet ve zararlı musibet, imanımıza,
Yeis (ümitsizlik) en dehşetli bir hastalıktır ki âlem-i İslâm'ın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi garpta bir iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke (sömürge) hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-i şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki manevi kuvvetimizi kırmış. İmandan gelen az bir manevi kuvvet ile şarktan garba kadar hüküm sürdüğü halde; o manevi kuvvet meyusiyetle kırıldığı için zalim ecnebiler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslüman'ı kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeis ile başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zanneder "Neme lâzım!" der "Herkes benim gibi berbattır." diye şehamet-i imaniyeyi (iman yiğitliğini) terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmaz olmuş. Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor; biz de o katilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz.
Yerinden fırlayacakmış gibi büyüyen gözleri, yeis ve ümitsizlik içinde, insanlara ve hayata karşı artık teskin edilmeyecek bir kin ile titreyen sesi peşimi bırakmıyordu.
Ümit olmazsa iman olmaz ... Ümit dediğimiz şey imanın azığıdır. Çünkü Allah varsa gam yoktur. Yeis/ümitsizlik dediğimiz şey, şeytanın ve küfrün azığıdır. Bu Müslüman 'a yakışmaz. Bütün şartlar bizim aleyhimize olsada iman varsa imkân vardır.
Yeis ve ümitsizliğe kapılmak yüce Allah'ın merhametinin ve bağışlamasının enginliğini küçük görmektir. Bu ise büyük bir günahtır ve Allah'ın engin keremini dar bir alana sıkıştırmak demektir.