Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yener

Yener
@yeneryildiz
61 okur puanı
Haziran 2016 tarihinde katıldı
Balkan Harbinden Günümüze Bakış / Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları
1908 Meşrutiyeti ile Balkan Harbi arasında Bosna-Hersek, Doğu Rumeli ile beraber Bulgaristan, Kuzey Çad'la beraber Libya'yı kaybeden imparatorluk, bu suretle Adriyatik'ten Meriç'e çekilerek, 550 yıllık Rumeli topraklarını, Balkanlar'ı kaybediyordu. Taht şehri henüz Avrupa'da bulunmakla beraber, Avrupa'daki topraklarının ehemmiyetsizliği bakımından, daha çok bir Asya devleti hüviyeti alıyor, Anadolu-Doğu Trakya-Arabistan yarımadasından ve himaye bölgeleri olarak Mısır-Sudan'dan ibaret kalıyordu. Maddi kaybın bilançosu budur ve manevî kayıplar daha da ağırdır. Balkan Savaşı, 2.500 yıllık Türk tarihinin en sayılı felâketlerinden biridir. Türklerin Anadolu'dan sonra ikinci anayurt haline getirdikleri ve bunun için milyonla şehit verdikleri Rumeli, kaybedilmiştir. Birçok bölgesinde ezici Türk çoğunluğu bulunan ülkeler, on binlerce tarihi Türk sanat ve bayındırlık eseriyle beraber, yok olmaya terk edilmiştir. Göç ve göçmen felâketi, 35 yıl önceki 93 Harbi'nden sonra ikinci defa, imparatorluğun nüfus dengesini alt üst etmiştir. Milyonlarca göçmen, her şeyini bırakarak, eriye eriye İstanbul'a erişmiş ve oradan Anadolu'ya, hatta Arabistan'a dağılıp iskân edilmiştir. Balkanların, bilhassa Bulgarların yaptıkları zulüm ve katliamlar, tüyler ürpertici olmuştur. Ömer Seyfeddin'i, Refik Hâlid'i, Pierre Loti'yi okumak kâfidir. On binlerce sivil Türk, kadın, ihtiyar, çocuk ve bebek, her türlü işkenceyle doğranmıştır.
Reklam
Rumeli'den Türk Göçleri / Ahmet Halaçoğlu
Kirkkilise bozgununu müteakip, ordunun ricata başlamasıyla, zulme uğrayan müslüman halk, adeta İstanbul'a hücum etmiştir. Öyle ki, birkaç gün içerisinde İstanbul pek acıklı bir manzara göstermiş, bütün camiler, mescidler, köşkler, konaklar göçmenlerle dolmuştur. İstanbul'daki bu gibi dinî ve hayır binaları bu kadar göçmeni tabii olarak barındıramayacağından, binlerce göçmen de arabaları, hayvanları ile günlerce meydanlarda, sokaklarda kalmıştır. Bu durum Ahmed Rasim'in yazdığı "Hal ve Mevki" isimli köşe yazısında 93 harbinin bir devamı gibi gösterilmektedir. Adı geçen köşe yazısı, özet olarak, "Dikkatimi bir şey çekti. O gördüğüm göçmen kâfileleri bundan 35 sene önceki göçmenlerin aynısı... Arabaları, hasır örtüleri, kıyafetleri, yürüyüşleri, mandaları ve öküzleri yine o... Hiç degişmemişler. Öyle ki, 35 seneden beri devam eden bir uykudan uyanan biri kalksa, hâlâ Rus muharebesinin devam ettiğine kani olur. Yoksa yine öyle de ben mi uyanıyorum? İhtimal. Fakat mutlaka acı bir ihtimal. Çünkü Ruslar değişti, bunlar değişemedi. İşte muhaceretin sebebi, felsefesi, maddiyeti" şeklindedir. Gerçekten de zamanın yayın organlarının hepsi İstanbul'a gelen göçmenlerin sefaletini anlatan haberlerle doludur. Öyle ki bunların durumları karşısında türküler dahi yazılmıştır.
Yıkılmış bir ağacın üstünde yıllarca oturdum da, Gözleri avına benzeyen bir avcıydım sanki. Ağaç da çürümüş zaten. Kazımış, oymuş bir yerlerinden gelip geçen onu. Ağaç mı, içi yıllarla dolu bir kutu mu?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Antalya 4. Kepez Kitap Fuarı
4-13 Mart arasında 4. Kepez Kitap Fuarı kapsamında Türk Tarih Kurumu kitaplarında her zamanki gibi %40 indirim vardır. İlgilenenler için güzel eserler var.
“Yalnızlık bağımsızlıktır, yalnızlığı arzulamış, uzun yıllar içinde onu ele geçirmiştim. Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük.” Hermann Hesse
Reklam
"İnsanlar mutlulukla hazzı karıştırıp,kendilerine haz veren yaşantıları mutluluk diye adlandırıyorlar.Bana göre mutluluk,bir durum değil,süreç;dış etkenlere doğrudan bağlı olmayan,iç dünyamızın derinliklerinden gelen ve zaman zaman bulabildiğimiz bir yaşantıdır." Engin Geçtan
Çağırılmayan Yakup
Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup bunu kendine üç kere söyledi onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar o kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdım ben, yani Yakup, her türlü çağrılmanın olağan şekli daha hiç çağrılmadım biri olsun "Yakup!" diye seslenmedi hiç Yakup! Edip Cansever
"Birgün herkes kendisi olsun." Edip Cansever
Bu dünya soğuk Rüzgar genelde ters yöne eser Limon ağaçları kurur Bahaneler hep hazır Güzel günler çabuk geçer İçimiz hep bir 'hoşçakal' ülkesi. Cahit Zarifoğlu
Bir gün mutlaka bir şey olacaktır, "o zamana kadar alışkanlıklarımın güvenli limanında eylemsiz durabilirim" duygusu ile geçirdiğimiz yıllara ve kalan ömrümüze bir daha bakmamız gerek... Tomris Sakman
Reklam
Olvido / Ahmet Muhip Dıranas
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar, Unutuşun o tunç kapısını zorlar, Ve ruh, atılan oklarla delik deşik; İşte, doğduğun eski evdesin birden Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven, Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...
Olvido / Ahmet Muhip Dıranas
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir, Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir; İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı Hatırlar bir gün bir camı açtığını, Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu, Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı... Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.
"Aç adam kahvaltıda korku yer. Sessizlik korkusu sokakları sarsar. Korku tehdit eder. Eğer aşık olursanız, aids olursunuz. Sigara içerseniz kanser olursunuz. Nefes alırsanız zehirlenirsiniz. İçki içerseniz, kaza yaparsınız. Yemek yerseniz, kolesterolünüz yükselir. Konuşursanız, işsiz kalırsınız. Yürürseniz, saldırıya uğrarsınız. Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, acı çekersiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız." Eduardo Galeano
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.