1908 Meşrutiyeti ile Balkan Harbi arasında Bosna-Hersek, Doğu Rumeli ile beraber Bulgaristan, Kuzey Çad'la beraber Libya'yı kaybeden imparatorluk, bu suretle Adriyatik'ten Meriç'e çekilerek, 550 yıllık Rumeli topraklarını, Balkanlar'ı kaybediyordu. Taht şehri henüz Avrupa'da bulunmakla beraber, Avrupa'daki topraklarının ehemmiyetsizliği bakımından, daha çok bir Asya devleti hüviyeti alıyor, Anadolu-Doğu Trakya-Arabistan yarımadasından ve himaye bölgeleri olarak Mısır-Sudan'dan ibaret kalıyordu. Maddi kaybın bilançosu budur ve manevî kayıplar daha da ağırdır. Balkan Savaşı, 2.500 yıllık Türk tarihinin en sayılı felâketlerinden biridir. Türklerin Anadolu'dan sonra ikinci anayurt haline getirdikleri ve bunun için milyonla şehit verdikleri Rumeli, kaybedilmiştir. Birçok bölgesinde ezici Türk çoğunluğu bulunan ülkeler, on binlerce tarihi Türk sanat ve bayındırlık eseriyle beraber, yok olmaya terk edilmiştir.
Göç ve göçmen felâketi, 35 yıl önceki 93 Harbi'nden sonra ikinci defa, imparatorluğun nüfus dengesini alt üst etmiştir. Milyonlarca göçmen, her şeyini bırakarak, eriye eriye İstanbul'a erişmiş ve oradan Anadolu'ya, hatta Arabistan'a dağılıp iskân edilmiştir. Balkanların, bilhassa Bulgarların yaptıkları zulüm ve katliamlar, tüyler ürpertici olmuştur. Ömer Seyfeddin'i, Refik Hâlid'i, Pierre Loti'yi okumak kâfidir. On binlerce sivil Türk, kadın, ihtiyar, çocuk ve bebek, her türlü işkenceyle doğranmıştır.