Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yani içerde on yıl on beş yıl daha da fazlası hatta geçirilmez değil geçirilir kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir.
Yani içerde on yıl on beş yıl daha da fazlası hattâ geçirilmez değil geçirilir kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir.
Sayfa 68 - YKYKitabı okudu
Reklam
Nasıl bir alacakaranlık… Geceyle gündüzün arasına sıkışmış uzun bir kör saat. Geçmişle geleceğin, doğuyla batının, ölümle yaşamın arasına sıkışmış. Alacakaranlık görünmez bir çevrintiyle yutup götürüyor her şeyi. Bu noktada onurla alçaklığın sınırları birbirine karışır. Her şeyin. Direnmenin, köşeyi dönmenin, özgürlüğün, tutsaklığın. Çıkmak? Böyle durumlarda herkesten önce birilerinin dönüp kapıya bakmaları gerekir. Oysa Bizans’ın iç içe çemberlerinde, sıkıştırılmış köle sarhoşluğu ile dolanıyoruz.
Sayfa 26
Çünkü bir işçinin çok az zamanı vardır; hele kadın olunca!
Sayfa 87
Devrimci gençler
Siz Ocak 83 tarihli “Balyoz ve Özgürlük” başlıklı mektubunuzda: “Büyük kentlerin sokaklarını doldururdunuz. Günün tuhaf saatlerinde. Sabahları ortalık henüz alacakaranlıkken ya da geç vakit geceyarıları. Ellerinizde kitaplar, çantalar, banliyö istasyonlarına çıkan dar yollardan, otobüs duraklarından tartışarak geçerdiniz. Durmadan tartışırdınız… ‘Ne oldu size, neredesiniz?’ diyordunuz. Biz umutlarla, banliyölerde, meydanlarda, sinemaktek’te forumlardaydık. Biraradaydık. Sonra uzun bir kış fırtınasına tutuldu umutlarımız. Ve arka sokaklara çekildi gitgide. Biz umutlarımızla varolabilirdik. Biz de çekildik arka sokaklara. Karşılaşamaz olduk, ayrılık girdi araya… Ama biz de unutmadık sizleri. Çünkü: “Ayrılık gibi ayrılık değil bizimkisi Yüreğim Almış yüreğini avucuna Yürüyor”
Sayfa 82
Kolları ve paçaları tarazlanmış, hızlı boy attığınız için kısalmış giysilerinizin ceplerinde pek para bulunmazdı ama gene de kitaplar satılır, tiyatrolar, sinemalar dolardı. Sinemaya ilginizi, Sinematek’teki, sinema kulüplerindeki tartışmalardan bilirim. Biz, sinema yazarları, yönetmenler, senaristler biraz kızardık size. Tatlı tatlı giden konuşmaların bir yerinde, salonun bir köşesinden parmak kaldırır, utangaç ama cesur ve tok bir sesle karşı çıkardınız: “Çözüm nerede?” diye sorardınız çoğu kez. “Bir gerçeği saptamakla yetinecek miyiz?” Toplumsal yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi sinemada da ince denge ve kâr hesaplarına aklınız ermezdi. Bu yüzden her yerde yadırganırdınız. Sorularınızın pervasızlığı, bizdeki sadist duyguları kamçılardı. Susturmak isterdik nice hoşgörülü olursak olalım. Çünkü her yerde, her türlü rahatlığı bozuyordunuz. Hele bu yüzlerce yıllık otokratik, rahatına düşkün ve sert toplumda. Bir de aceleciydiniz.
Sayfa 54
Reklam
Çağdaşımız Shakespeare 4 Ocak ‘84
Sen ne dersin arkadaşım, bizler dayanabilecek miyiz “zamanın kamçısına, zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine, sevginin kepaze edilmesine, yasaların bunca yavaş, yüzsüzlüğün bunca çabuk yürümesine ve kötülere kul olmasına iyi insanın?” Ben değil, “Çağdaşımız Shakespeare” soruyor bunu yüzyıllar öncesinden.
Sayfa 64
Kara Ada Gecesi 15 Eylül ’83.
Cova Körfezi’nin karanlık düşünün sonunda, bir şair sesi, ıssız bir sabah iskelesinde, usulca: “Dinle,” dedi. “Tencere seslerini duyuyor musun? Bizimkilerin türküsüdür bu. Haksızlığa, baskıya, işkenceye başkaldıranların. Bizim kıtamızın adı umuttur…”
Sayfa 60
“Balyoz” ve “Özgürlük” 15 Ocak ‘83
Filmin yönetmeni A. İliç’le tanımak, dost olmak fırsatını buldum. Sakin, ağırbaşlı, orta yaşlı bir sanatçıydı. İlk sorum şu oldu: “Kara civcivin, bant üzerinde itilerek bırakılınca, geriye doğru koşup kurtulmaya çalışmasını nasıl sağladınız?” Gülerek yüzüme baktı "Civcivler de sıcaklığa ve sevgiye doğru koşarlar.”dedi. “Kara civciv bantın üstüne gelince, filmde göstermediğimiz kısa bir sürede, seçici kadınlardan biri onu sıcak avucunda bir an tutarak okşadı. Sonra onu bıraktığında, hatta eliyle ittiğinde, gene de koşup durdu bu dost sandığı sıcaklığa civciv. Civcivi aldatmak zorunda kaldığımız için üzüntü duyuyorum. Ama ne yapalım seyirciye istediğimiz mesajı vermek için hile yapmak zorundaydık. Ayrıca küçükler ne kadar kolay aldanıyorlar….”
Sayfa 55
Yeter Ki Kararmasın 15 Aralık ’83
Bilemezsin, ne kadar çok kadın yüzü var şimdi gözlerimin önünde. Kapılarda bekleyen, haber, hüküm, mektup, infaz, salıverme, iki çift söz, umut, ay, yıl bekleyen kadınlar. Sırtlarında heybeleriyle yorgun kadınlar, seni görünce yüzleri kızaran, içleri titreyen genç kadınlar, kentlerin ormanında, avukatların peşinde ordan oraya koşuşturan, kaybolmamaya çalışan kadınlar, son bir umutla olmayacak kapılara başlarını vurup çare arayan kadınlar, yüzleri acıdan bir çakmaktaşına dönmüş kadınlar, sevgilin, kızın, eşin, kardeşin olan kadınlar. Unutma, bir gün, şimdi benim yaptığım gibi, görüş yerine uzaktan şöyle bir bak: Orası bir gül bahçesidir.
Sayfa 48
Reklam
Granada 15 Haziran ’83
Diyordu ki Lorca: “İspanya’da bir ölü, yeryüzünün hiçbir yerinde olamayacak kadar canlıdır: Yüzünün profili, bir ustura gibi keser geleceği…”
Sayfa 39
Granada 15 Haziran ’83
Bugün 5 Haziran 1983. Federico Garcia Lorca 85 yıl önce bugün doğdu. Endülüs’te, Granada kentinde. Ve benim doğduğum yılın, 1936’nın Ağustos’unda, henüz 38 yaşındayken en verimli çağında Franco’nun adamları tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Alfacar’la Viznar arasında yol kıyısında bir yamaçta. Ölüsü 20 Ağustos’ta bulundu. Gülümsüyordu.
Sayfa 38
“Merhaba Elma Ağacı!” 15 Şubat ‘83
Sert toprağı, en olumsuz koşullar altında delen her tohumu, günışığına yönelen her dalı gözümüz gibi korumak zorundayız. Onlara yalnız olmadıklarını, bu ülkenin bilime, sanata, özgürlüğe, içtenlikle bağlı insanlarla aydınlığa çıkacağına olan inancımızın bir düş olmadığını anlatmak zorundayız.
Sayfa 31
1982 Yazı 15 Haziran ‘82
İstersen bu mektubu, Can Yücel’in o güzelim şiirinin son kıtası ile bitirelim. Belki ortak yaşadığımız bu karabasan’a bir ışık olur: ….. Söz dedim o anda kendi kendime, Karanfili sıkıp yazacağım bunu ben, O güneşe karşı silkinen atın tarzı Ve mürekkep balıklarının mürekkebiye Yazacağım yaşadığımız bu korkunç –güzel yazı, İster dışarda olayım, ister hapiste…. Sözümü tuttum yazıyorum işte!
Sayfa 16
1.070 öğeden 1.051 ile 1.065 arasındakiler gösteriliyor.