"Allah vardı, başka hiç bir şey yoktu.
Sen de yoktun.
Ruhundan bir ruh verdi sana, sonra bir beden giydirdi.
Eğer seni varlık alemine göndermeseydi, sen ondan bir adet sen yaratmasını talep edemezdin:
Çünkü sen varlık nedir bilmeyecektin.
Gülmeyi, göz yaşlarını salıvermeyi, özlemeyi, sarılmayı, sevmeyi, çok sevmeyi bilmeyecektin.
Sen ondan
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Günden güne bu karanlıklar,
En dibine kadar seni bağlamış.
Hangi söz, hangi şiir ki bu?
Ne bir umut ne de güzel bir an kalmış.
Hani sen beni severdin, ya.
Hani sen beni sorardın, ya.
Sonunu bile bile ben seçmiştim,
Elimde değildi, yenilmiştim.
Bir gün vardın bir yoktun, değişmiştin.
Mesele bu ya ben silinmiştim...
Hayatımın en karanlık günlerini düşünüyorum.
Sen yoktun.
O yoktu.
Bu yoktu.
Şu yoktu.
Ben vardım.
Yalnızdım.
Kimse yoktu.
Pantolonla gittim okula, ama girdim o derslere. Testlerimi çözdüm. Kütüphaneye bırakılan eski test kitaplarının fotokopilerini çektim, öğrenemesem de bir şekilde ezberledim; beni arka sıralarda uyurken görmedin, hep en öndeydim ve öğretmenlerin gözden kaçırdığı noktalara bile sayfalar arasında kulak verdim. Bana uykusuz gecelerimde masamın üzerinde biriktirdiğim kahve kupalarının hesabını veremezsin, bana sabahlara kadar keselendiğim günler ceza alacağımı bile bile pantolon giyip de müdürün odasına çağrıldığımdan kaybettiğim derslerin hesabını veremezsin, bana sırf yaz aylarında barlarda barmaidlik yaptığım için tıp fakültesinde adımın eskorta çıktığı cehennem gibi geçen dönemlerin hesabını veremezsin. Kimse veremez. Kimse yoktu çünkü yanımda, bir tek ben vardım.