Özcülük, milliyetçilikten daha geniş bir sorundur. (...) Özcü kimlikler kişinin gerçekliğini belirli normlar etrafında inşa edip değişme ve dönüşme ihtimallerini kapatarak bireyi sınırlar.(...)
Özcülüğün mantığı karşıtlığa dayalı bir düşünüş üretir ve bundan da ikili hiyerarşiler inşa edilir: Normal/Anormal, Aklıbaşında/Kaçık, Heteroseksüel/Homoseksüel vs. (...) Hepimizin bir özsel kimliğe sahip olduğumuzda ve bu kimlik ne ise bizim o olduğumuzda ısrar eden bu tahakküm söyleminin altında hepimiz az yada çok acı çekeriz. Yine de bu tahakkümün bize ‘’tamamen’’ zor yoluyla uygulandığını düşünmemeliyiz. Hapishaneleri, orduyu, hastaneleri, işyerlerini düşündüğümüzde bu bir dereceye kadar doğru olsa da kuşkusuz özcü bir kimlik aynı zamanda bizim gönüllü olarak boyun eğdiğimiz bir şeydir. İktidarın bu tarzı bizim rızamız, tahakküme maruz kalma arzumuz olmaksızın işlemez. (s;25)
... / Saul Newman ‘’Bakunin'den Lacan'a’’ Ayrıntı Yayınları. Çeviri: Kürşad Kızıltuğ