ilay bilgili'nin şiirsel, manzaralarla ve insanlarla bütünleşmiş bir kalemi var, talan'daki her öykü incelikle yazılmış, anlattıklarıyla okuru kıran, adı gibi ruhu talan eden, kendi içine çekip sertçe yoğurduktan sonra ancak okurunu serbest bırakan öyküler var içinde. keyifle, edebi lezzet alarak ve çoğunlukla kırılarak okudum. tavsiyemdir, okunsun çok isterim.
öykü kitapları çeşitlilik açısından romanlardan daha zengin, bir kitabın içinde çok farklı ve bağımsız hayatlara eşzamanlı dokunabiliyorsun, hatta bazen buna sürükleniyorsun, bir öykü biter bitmez duraklamak, derin bir soluk almak istesen de bir sonraki öyküyü okuma açlığı çekiyorsun ve yola devam ediyorsun. böylesine bir zenginlik içinde öykü kitaplarına içindeki öyküleri kapsayacak bir isim vermek çok zor, fakat yakınlık korkusu o kadar yerinde bir adlandırma ki, öyküleri kapsıyor, her birinin içine sızıyor ve yakın olmak tedirginliğiyle sarıp sarmalıyor okurunu. keyifle okudum, tedirgin okudum, bir şey olacak, bir şey gerçekleşecek korkusuyla okudum. ilginçti. içindeki öyküler sıradan insanların öyküleri, bazen mesafeli, bir evin penceresinden süzülen yumuşak bir ışık gibi, o eve girilmediği sürece tam olarak kavranamayacak bir sıcaklık. bazen de çok dürüst, rüya ile gerçek arasında dolaşan kırılgan bir yapıda, çıplak ve sarsıcı. yazarın duygu anlatımlarını çok sevdim, serin esen bir rüzgâr gibiydi.