Her ne olursa olsun, ölümden sonraki yaşam, her zaman için sıkı sıkıya bir mezarın varlığına bağlanmıştır. Mezar hem ölünün ikametgahı, hem anısını sıcak tutan yer hem de kendisinin ve yaşayanların dünyasının buluşma mekanıdır.
ÇOĞU KEZ BİR UÇURUMUN SESSİZLİĞİNDE...
Çoğu kez bir uçurumun sessizliğinde
Duyarım (ya da, bilmem, duymak isterim)
Bir vücudun düştüğünü dallar arasından. Uzun ve yavaştır
Bu kör düşüş; hiçbir çığlığın
Gelip kesmediği ya da bitirmediği.
Düşünürüm o zaman ayin alaylarını
Doğmasız ve ölmesiz ülkede.
BAHÇE
Kar yağıyor.
Taneler altında kapı
Açılıyor sonunda
Dünyadan daha çok olan bahçeye.
İlerliyorum. Ama takılıyor
Atkım paslı
Bir demire, ve yırtılıyor
Düşün bezi içimde.
o
İlk kar erkenden bu sabah. Aşıboyası, yeşil
Sığınıyorlar ağaçların altına.
İkincisi, öğleye doğru.
Renk diye
Yalnızca çam yaprakları kalmış
Ki düşüyor onlar da bazen kardan daha sık.
Sonra, akşama doğru,
Işığın terazi oku kımıldamaz oluyor.
Gölgeler ve düşler aynı ağırlıkta.
Biraz rüzgar
Ayak ucuyla dünya ötesi bir sözcük yazıyor.
BİR YER AÇILSIN YAKLAŞANA...
Bir yer açılsın yaklaşana,
Üşüyen ve evi olmayan kişi.
Bir lamba sesinin,
Bir tek evin aydınlık eşiğinin çektiği kişi.
Ve bitkinse daha endişe ve yorgunluktan,
Söylensin yeniden onun için iyileştirme sözcükleri.
Bu sadece sessizlik olan kalbe ne gerekir
İşaret ve dua olacak sözcüklerden başka,
Ve sanki biraz ateş ansızın geceleyin,
Ve görülen masası yoksul bir evin?