Çetin Hoca, "Yaşamı nasıl algılamak, hangi eksende sürdürmek gerekir?" sorusuna Spinoza'dan öğrendikleri doğrultusunda iddialı bir yanıta işaret ediyor. Hocanın kendi formel eğitimi psikolojik danışmanlık, felsefe ve eğitim alanlarını kesiştiriyor. Hal böyle olunca felsefe gibi çok soyut ve pek çoğumuz için anlamlandırılması, hayata geçirilmesinin nasıl olacağının kestirilmesi zor kavramlar içeren bir disiplinin içeriğini bize anlaması kolay bir biçimde anlatmaya muktedir olabilmiş. Normalde Türk akademisyeni yerli malı doktora sahibiyse daha önce yazılmış kitapların kopyacısıdır ve anlamadığı ölçüde anlaşılmaz yazar. İfadelerinin arkasındaki manaya hakim değildir, o yüzden aparır, o yüzden ifadelerini netleştiremez. Lisansüstü eğitimini yurt dışında alan Türk akademisyeni ise Türkçe metin yazarken çeviri kavramlarla düşünmek hastalığından muzdariptir ve bu da üslubuna yansır. Çetin Hoca belli ki okuduklarını kendine çok iyi mâl etmiş, çok iyi sindirmiş ve bunların nasıl açıklanabileceğine dair, tam bir eğitmen gibi, güzelce kafa yormuş. O nedenle akademisyenlerimizin kitap yazarken düştüğü bu iki derde de hiç uğramamış. Felsefe ile daha önce formel bir biçimde karşılaşmamış okurların rahat rahat takip edebileceği bir düzeyde ve sular seller gibi kayıp giden bir üslupla yazmış hoca. Üstelik iddialı, ayakları yere basan bir ikna edicilikle gitmiş. Ben çok beğendim. Tavsiye ederim.