Hani iç dünyamıza dair duygular kendilerini bir şekilde vücutta dışa vururdu ya, içinde bulunduğu durum dışarıya, kahverengi yanaklarındaki solgunluk olarak yansıyordu.
Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşacak bir sey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.
Demek ki diye düşündü o an, fikirleri onların ötesindeyse, kendisi de ötesindedir. İçindeki gücün harekete geçtiğini hissederek yumruklarını sıktı. Eğer hayat ona çok daha fazla şey ifade ediyorsa, o da hayattan çok daha fazla şey isteyecekti.
Hakikati ararken insan iki adım ileri gider, bir adım geri gelir. Acı çekmek, hatalar ve hayatın yorgunluğuonu geriye çeker ama hakikate susamak ve inatçılık onu ileri iter. Kim bilir belki sonunda hakikate ulaşırlar.
Bilginlerden koruyun kendinizi! Nefret eder onlar sizden: çünkü kısırdır onlar! Soğuk kurumuş gözleri vardır, önlerinde duran her kuşun tüyleri yolunmuştur.
Böyle kişiler yalan söylememeleriyle övünürler: ama yalan söylemeye gücü olmamak hakikati seviyor olmak anlamına gelmez henüz!
-Yalan söyleyemeyen hakikatin ne olduğunu bilmez.
İşte budur benim öğretim: bir gün uçmayı öğrenmek isteyenin önce ayağa kalkmayı ve yürümeyi ve koşmayı ve tırmanmayı ve dans etmeyi öğrenmesi gerekir: - uçmak uçarak öğrenilmez birdenbire!