Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Talha

Talha
@zygomaticus
Editör
NEÜ
Isparta
Karaman
952 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin,
Sayfa 104 - Yky / otobiyografiKitabı okudu
Reklam
Çocuklar ölebilir yarın, hem de ne sıtmadan, ne kuşpalazından, düşerek de değil kuyulara filân; çocuklar ölebilir yarın, çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın, çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında arkalarında bir avuç kül bile değil, arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.
Sayfa 155 - Yky / nereden gelip nereye gidiyoruz?Kitabı okudu
vakit hızla ilerliyor gece yarıları ışıklarını yeni söndürmüş bir vapur iskelesi gibi arkada kaldı
Sayfa 76 - Yky / saman sarısıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Sayfa 19 - Yky / 10 temmuz 1959Kitabı okudu
Dinde biçimsel özellik gösteren ibadetler (kulluklar), insan aklının terbiyesi, büyük kulluğun, insan olmaklığın doğru yol (sırât-i müstakim) üzere yani sınırında seyretmesi için son derece önemlidir. Bir örnek vermek gerekirse urefâ, namazı genel anlamıyla insan nefsinin terbiye edilmesi olarak görür: Kıyam, insanın en önemli özelliği, ufka bakmasını mümkün kılan dik durmayı (kebed), dolayısıyla tüm Evren'in bir hülasası olarak maddi, bitkisel, hayvani ve akli özellikleri birlikte içeren bir yapıyı temsil eder. Rükü yani eğilmek, Tanrı karşısında hayvani olanı, hayvani nefsin özelliklerini; secde yani toprağa düşmek, sürünmek ise bitkisel olanı, bitkisel nefsin özelliklerini terbiye etmek yok etmek değil, sınırında tutmak anlamına gelir; iki secdeden sonra kazanılan hâl, terbiye edilmiş nefistir yani kelime-i şehadet getirerek teslim olmuş (barışa, emniyete ermiş), dolayısıyla sükünet bulmuş, ihtiyar yeteneği kazanmış akl-ı selimdir. Bu nedenledir ki, insana (dik durana) en zor gelen şey başkasının karşısında eğilmek, hatta yerde sürünmektir.
Sayfa 158 - KetebeKitabı okudu
Reklam
Bilgi herkese açık, ancak ait olduğu alanda, belirli bir eğitim sürecini başarmış insanların elde edebileceği bir şeydir. Bu nedenle, Fuzûlî'nin dile getirdiği gibi, "İnsanlar arasındaki eşitsizliğin gerçek nedeni bilgidir." Kişiler, matematik gibi formel bir bilim dalına ait herhangi bir soruyu çözmek için uzmanlık isterken, hayatlarının anlamını devşirdikleri kutsal metinler için aynı duyarlılığı göstermemektedir. Nasıl ki, bakkal hesabı bilmek, matematik bilmek demek değilse, ilmihâl bilgisi de dinin kendisi değildir. Hasta olunca hastalığının uzmanı hekime giden, hekimin muayene sonucunda karar verdiği tedavi yöntemine güvenerek ilaç alan, istirahat eden ya da ameliyat olan bir kişi, nasılsa aynı davranışı, dünyevî ve uhrevi anlamlılığını belirleyen dinî konularda göstermez; uzman aramaz; bulsa da güvenmez! İlginçtir ki, dini konularda herkesin bir fikri vardır. Elbette ki, bu bir tespit ve her tespit gibi, günlük hayatta karşılaştığımız onlarca olgu ve olayın deneyimine dayanıyor. Ancak tam bu noktada şu sorunun sorulması gerek: Neden insanlar pek çok konuda sağlamcı iken, dini konularda -ve dahi değişik beşeri alanlarda- sallama yöntemini benimsiyorlar?
Sayfa 154 - KetebeKitabı okudu
Düşünce, terimsiz ve yöndemsiz yapıldığında ise kaçınılmaz olarak, ehil olmayanların, Tolstoy'un deyişiyle fikir fahişelerinin eline düşer.
Sayfa 74 - KetebeKitabı okudu
Kudemânın dediği gibi, "Evrende en değerli insandır; insanda en değerli akıldır; aklın değeri bilmesindedir; bilmenin değeri ise adâletle eylemesindedir. Yine eslâfın işaret ettiği üzere, "Kinaye te'vili, mecâz tefsiri talep eder; hakikate gelince o yalnızca ilim ister. O ilim ki, muhatabına bir istikamet verir." İstikametsiz tüm deyişler/ söylemler yalnızca idâre etmek, yani aklı dolaştırmaktır.
Sayfa 62 - KetebeKitabı okudu
Dinsel törenlerde baştan çıkarmayı kullanan, barokun dünyevi ve estetik baştan çıkarıcılığını kullanarak Roma Katolik topluluğunu kendine çeken, uçarılıkları ve kadınları kullanarak hatırı sayılı kişilerin aklını çelen Cizvitler bu tutumlarıyla büyük ün kazanmışlardı. Gerçekten de onlar. kitleleri baştan çıkarmaya dayanan, toplum ile kitlelerin arzusuna uygun strateji oluşturma düşüncesinin çağdaş anlamda ilk örneği oldular. Üstelik bu konuda başarısız kaldıkları söylenemez. Politik iktisadın ve üretime dayalı kapitalizmin soğuk cazibesini ortadan kaldırdıktan; sermayenin püriten çevrimini durdurduktan sonra yumuşak ve iyimser semiürjiye ve baştan çıkarmanın yumuşak teknolojisine meydan veren bir çağın; Katolik, Cizvit bir çağın başlaması mümkündür.
Sayfa 221 - AyrıntıKitabı okudu
Yumuşak teknolojilerin, kalıtsal ve zihinsel software'lerin kullanıldığı bir çağda yaşıyoruz. Sanayi çağının protezleri olan makineler bedene uyarlanarak onun görüntüsünü değiştiriyorlardı -onlar da imgelemin metabolizmasına katılmışlardı ve bu metabolizma beden imgesinin bir parçasıydı. Ancak simülasyon dönüşsüz bir noktaya ulaşınca, protezler de bedendeki mikro-moleküler anonim kalbe sızınca ve kendilerini bedene bir matris olarak kabul ettirince, böylelikle sonradan kurulacak simgesel devrelerin tümünü yakınca ve her olası beden onun değişmez bir tekrarından ibaret kalınca hem bedenin hem de bedenin kendi tarihinin sonu geldi: Bundan böyle birey, bedenin ana formülünün kanserli bir metastazı olmaktan ibaret kalacaktır.
Sayfa 216 - AyrıntıKitabı okudu
Reklam
Renkli televizyonun ABD'de başarı kazanması için epeyce beklenmesi ve çok çaba gösterilmesi gerekti. Büyük kanallardan biri televizyon haberlerini renkli olarak yayımlamayı akıl etti: Tam bu sıralarda Vietnam Savaşı sürüyordu ve yapılan araştırmalar, bu yenilikle gelen renk "oyun"larının ve teknik hilelerin savaş görüntülerini izlemeyi kolaylaştırdığını ortaya koydu. Hakikatin "fazla"laştırılması, bir tür oyuncul mesafe yaratılmasını sağlıyordu.
Sayfa 202 - AyrıntıKitabı okudu
Hepimiz Yasa'nın kurduğu düzen içinde bir arada yaşıyoruz, Yasa'yı ortadan kaldırma fantazması da bu düzenin bir parçasıdır. Yasanın ötesinde hayal edebildiğimiz tek şey onu ihlal etmek ya da yasakları kaldırmaktır. Çünkü Yasa'nın ve yasağın şeması, ihlalin ve özgürleşmenin ters şemasını yönetir. Oysa yasanın karşıtı yasanın var olmaması değil, Kural'dır. Kural, keyfi işaretlerin içkin zincirlenişine dayanır; oysa Yasa gerekli işaretlerin aşkın zircirlenişine bel bağlar. Birincisi, itibari süreçlerin çevrimi ve geri dönüşüdür; öteki ise tersinmez bir sürekliliğe dayanan bir mercidir. Birincisi zorunluluk düzeyindedir; öteki ise baskı ve yasak düzeyinde. Yasa, belli bir ayırım çizgisi oluşturduğu için ihlal edilebilir ve ihlal edilmelidir. Buna karşılık oyunun kuralını ihlal etmenin hiçbir anlamı yoktur..
Sayfa 168 - AyrıntıKitabı okudu
Aynalar, görünümün sadık köpekleridir. Ancak onların sadakati de sahtedir; tek yaptıkları nesneleri yansımanın tuzağına düşürmektir. Hepimize nasıl yan gözle baktıklarını akıldan çıkarmamalıyız: Bizi hemen tanır ve şaşkınlık anımızdan yararlanarak beklemediğimiz bir anda bizi yakalayıp tuzağa düşürürler.
Sayfa 134 - AyrıntıKitabı okudu
Tanrının kararıyla değil çağdaş ideolojinin buyruğuyla, sermayenin yeniden üretilmesi sürecinde bedeniyle köleleştirilmiş tüketime yönelik dişilik fuhuş olarak görülmektedir. "Dişilik, kadının yabancılaşmış varlığıdır." "Dişilik, soyut bir toplamdır; içi, kendine ait olan her tür gerçeklikten boşaltılmıştır; söylem ve reklam belagatinden oluşan düzenin toplamıdır." "Güzellik maskeleri ve her dem taze kalan dudaklarıyla çılgına dönen kadın gerçek hayatında üretken olamaz." vb., vb.
Sayfa 118 - AyrıntıKitabı okudu
Hiç kuşkusuz: İnsan, kendi kaderinden kaçmaya çabalarken ona en kısa yoldan ulaşır. Hiç kuşkusuz: Herkes kendi ölümünü arar ve en başarısız eylemler en başarılı olanlardır. Hiç kuşkusuz, işaretler bilinçdışı yollar izlerler.
Sayfa 95 - AyrıntıKitabı okudu
2.681 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.