İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum... ama anlatamıyorum...
Hayat, artık ciddi çabalardan, denetim ve kısıtlamalardan ibaret bir olay olmaktan çıkmış; oynanıp altüst edilecek, kaygısızca yaşanıp keyfi çıkarılacak, sonra da umursamadan fırlatılıp kenara atılacak bir oyuncak haline gelmişti.
"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mutlak hükümranlığı Allah'a aittir ve hepiniz dönüp dolaşıp, eninde sonunda onun huzuruna varacaksınız. "
Maide Sûresi/ 18. Ayet
"Allah, hoşnutluğunu kazanmak isteyenleri, bu Kitap sayesinde kurtuluş yollarına ulaştıracak, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak ve dosdoğru bir yola iletecektir. "
Maide Sûresi/16. Ayet
Kendi merkezi etrafında her gün biraz daha süratle dönmekten başka bir şey yapmayan insan, atlıkarıncada gözlerini kapayan çocuğun kilometrelerce uzaklara gitmesi hayaline benzer bir ilerleme vehmi içindedir.
Yıldızların ve mezarların önünde, sonsuzluk ve yokluk problemlerinin önünde susan ideolojiler, insana kendisini aşan gayeler teklif edemedikleri için, onun kendisiyle kendi arasına hiçbir üstün prensibin ve hiçbir idealin mesafesini koyamamışlardır. İnsanı hedef olarak kendi kendisini gösterince, onu yerinde saymaya mahkûm ettikleri halde koşmasına çalışmak gibi bir imkânsızlıkla karşılaştıklarının farkına varamamışlardır. Bunun sonu yalnız uçakla madde hâlinde göklere çıkmaktan, fakat manen yerde sürünmekten başka ne olabilirdi?
Ferdiyetçi liberalizm, "ben" ve "biz" arasındaki davada, birincinin müdafaasını yaptıkça, bugünkü sosyal huzursuzluğun temelindeki bencilliğin çatlağını genişletti. Ben kuduzunu azdırdı.