Herkesin babası ölür...
Ve itikadınca gömülür...
Er ya da geç yetim kalır tüm çocuklar..
Ölüm ise
Tek başına yaşanan bir eylem...
Her ölen yalnız ölür...
Yakışıklı yazar hikâyedeki tüm güzellikleri toplar sevdiğine. Her çocuğun eline iki oyuncak yazar,vakitsiz ölmez babalar, Filistin sokaklarında çiçekler açar, seven adamlar yalan değil şiirler yazar, öyle güzeldir ki kadınlar sevdiklerinde şiir olurlar, yani hikâye baştan aşağı keyif dolar.
" Öyle söyleme. Zavallı ihtiyar, iyi adamdı. "
"Hiç de değil. Tanrının cezası moruk bize hiç durmadan bağırırdı. Çocukluğumuzda terör havası estirirdi. "
" Ölünün arkasından böyle konuşma."
" Bu da dayanamadığım bir başka şey. Sırf öldü diye birinin aziz olup çıkması. "
Feride: Kalp dediğin bilir imkansızlık şiirini.
Kâmuran: Bilir de... Ya gözlerim? En yaralı yerim benim, gözlerim gözlerinsiz kalınca ben sabahı nasıl ederim? Ya nasıl öğreteyim sendeki imkansızlığımı ellerime?
Feride: Bir an bile kavuşmayan ellerimiz. Nasıl da yıkmakta bunca şeyi? Ne tuhaf. Oysa benim başım en çok senin göğsüne yakışırdı. Başım ki, tam omzuna yatmalıktı. Ben artık bu yetim başla hiçbir hayale ağlayamam. Sonra boynum ki, dalından düşen bir yaprak. Mevsimsiz sürgün yedim, senden ayrı bir ömre doğarak. İnsan yalnız kalbiyle sevmez ki, unutmaya ilk ordan başlasın. Unutmak, kör kuyu. Unutmak, dipsiz karanlık...
"Hayır! Boğazımızı sıkanlara, gözlerimizi kapatanlara göstermeliyiz ki, biz her şeyi görüyoruz, ne aptalız, ne de hayvan; yalnızca yemek yemek değil yaşamak da istiyoruz, yaşama layık yaratıklar olarak yaşamak!
"Hangi önemsiz kaprisleri yüzünden birkaç üst makam sahibi botlarıyla bu ulusu ezebiliyor, insanların gerçek ve adalet çığlıklarını ağızlarına gömüyor ve bunu da ülke güvenliği bahanesiyle yapabiliyor?"
-Ama hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz?
-Benim size sonsuz bir güvenim var. Sizi tanıyorum. Saçlarınızın kokusunu, sesinizi hiç duymamış olsam da gülüşünüzü tanırım. Gözlerinize güveniyorum.