Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
rabia
rabia
@Dentistt
Dem bu demdir.
166 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Günümüzde gerek sosyal medya gerek sosyal çevrede dayatılan güzellik mefhumu derginin bu sayısında ayrıntılı bir şekilde işlenmiş.Her şeyi yüzeyselleştiren modern çağın güzelliği de nasıl içini boşaltıp adeta bir piyasaya dönüştürdüğü gözler önüne serilmiş.Sığlaşan güzellik anlayışı nedeniyle asıl güzelliği göremeyişimiz, "Allah güzeldir güzel olanı sever." hadisiyle tabiata, eşyaya, insanlığa ve yaratılanlara bakamayışımız ...Bize dayatılan adeta sektör halini almış güzellik konusunu merak ediyorsanız derginin önceki sayısı da olsa bulup okuyun...
"Doğuşlarında dünyada hazırlanmış buldukları ahlak kaideleriyle yaşayan zavallılar ahlaktan bahsediyorlar."
Kitaptaki çoğu kısım beni etkiledi ancak bu cümle hafızama kazındı diyebilirim belki bunun örneğini çok görmüş,duymuş olduğum için belki de böyle olmaktan imtina ettiğim, korktuğum için de olabilir zira insana en kolay gelen şey ,
gencufuk.com/uyanin-ruya-vak...
Uzun zamandır almayı düşündüğüm ancak ertelediğim ‘Uyanın Rüya Vaktidir” adlı kitabı okumak nihayet nasip oldu. Kitap ismi ve kapağıyla olduğu kadar içeriğiyle de bende özel bir yer edindi. Modern dünyanın daralttığı ufkumuzun, zihnimizin ve gönlümüzün genişlemesi için okumanızı tavsiye ederim. Zira
Okur Takip Önerileri
Hayat mücadelesinde her birimiz farklı hikayelere sahibiz; iyi ve kötü günlerimiz oluyor, inişler çıkışlar yaşıyoruz.Mehmet Dinç, şayet kendimize iyi sözler söyleyemeyecek,duyamayacak durumdaysak o zaman güzel insanların sözlerine kulağımızı ve gönlümüzü vermemizi bu sayede ümitsizlik girdabında bogulmayacağımızı talim ediyor.Sözleri ruha şifa oluyor ayrıca psikolog olması da kalemini ayrı bir güzelleştiriyor.
'Bırakma Kendini' yalnızca insanın kendini mutsuz hissettiği dönemde okunmamalı bizatihi yaşarken hayat serüveninde ufkunu açmak için de okunmalı.Ayrıca sadece okuyup geçilmemeli, tefekkür edilip,
hayata tatbik için de gayret edilmeli.
"Sen de uzak ülkelerden dönüyorsun
Ve bana bütün söyleyebildiklerin
Akşam evinin eşiğinde oturmuş
serinleyen birinin aklına gelebilecek düşünceler.
Peki ne anlamı var
öyleyse bunca yolculuğun..."
Her kitap iç dünyamıza bir yolculuk ise okuduğumuz kitapların bizde müspet manada bir değişikliğe vesile olması gerekiyor yoksa ne anlamı var bunca okumanın ?
Okuduklarımızın yolumuzu aydınlatması dileğiyle iyi okumalar.
Geçmişimizi ne fazlasıyla övüp yere göğe sığdıramayan ne de her şeyi eleştirip yeren bir anlayıştan ziyade gayet itidalli bir bakış açısı hakim kitaba.Yalnız tarih meraklılarının değil bu ülke hatta Osmanlı medeniyetinin ulaştığı tüm coğrafyalarda okunmalı bilhassa gençlerimizin batı özentiliği ve kompleksten kurtulup bilinçlenmesi için okunması gerektiğini düşünüyorum.Ayrıca Savaş Barkçin sıkmadan, ayrıntıya boğmadan gayet keyifli bir ders niteliğinde anlatıyor gerçekleri.Kim olduğumuzu idrak etmemiz açısından da oldukça kıymetli bir eser.
Saadettin Ökten'in de sıklıkla bahsettiği medeniyet tasavvuru kavramı adeta bu kitapta hayat buluyor Doğu'nun tevhid eksenli nazarı Batı'nın çıkarcı ve iki yüzlü maskesi ve tüm bunların ötesinde Doğu ve Batı'nın da sahibine inancımız ve bu anlayışla dünyanın her yerinin mümin için bir secdegâh olması..
Tarih okurken sıkılıyorum diyor bu nedenle bu tarz kitaplara önyargılı yaklaşıyorsanız yine de bir şans vermenizi öneririm zira eminim pişman olmayacaksınız..bilinçli okumalar.
Zindanlardan kurtuluyorum öyleyse 'var'ım
'İnsanın dört zindanı' Ali Şeriati'nin okuduğum ilk kitabıydı ve bundan sonra da diğer kitaplarını okumam için bir vesile olmasını umuyorum.Kitap gayet açık, anlaşılır bir dille yazılmış ve anlatılanlar biraz ilginizi çekiyorsa kitaba hemen adapte oluyorsunuz.Öyle ki bazı yerleri aklımda yer edinmesi için birkaç defa okudum zira muazzam tespitler
Simyacıyı genel olarak beğenmeme karşın zaman zaman konunun tekrara düştüğünü gördüm ve özellikle sonlara doğru biraz sıkıldım.Fikrimce ergenlik çağında kimlik bunalımı yaşayan çocuklar için 'kişisel menkıbe' veya hayattaki amaçlarını sorgulatacak bir eser olmuş daha çok.Muhtemelen lise yıllarımda okusam bir hayli beğenirdim fakat yirmi beşe gelince biraz yavan kaldığını düşünüyorum zira insan kendini bulmaktan öte geliştirme arayışında oluyor.Belki okumak için biraz geç kalmışım da diyebilirim:)
Kitap benim için kurgusundansa arada geçen diyaloglar ve düşündürecek sözlerden dolayı okunabilir nitelikteydi. Keyifli okumalar
Şiir gibi bir kitap
İsmet Özel dünyaya gelmek saldırıya uğramaktır ve son nefesimizi verdiğimizde savaş biter diyor.
Zarifoğlu ise yaşamak kitabında savaştığı bu hayatın güncesini tutuyor. Onun için "yaşamak" kabukla ilgilenmekten çok öze dönmekle, ruha yakın olmakla ve yaratıcıyla kurulan bağ oranında mana bulmuş demektir.Hayatı sıradanlıktan uzak ,
Siz hiç ağaçların bile sıhhatine imrendiniz mi?
Peyami Safa küçük yaşta geçirdiği kemik hastalığının üzerinde bıraktığı ağır tesir ile 9.hariciye koğuşunu yazmış zira hasta olmayan bir insanın hastalık süreci ve hastane ortamını bu derecede yalın ve gerçekçi anlatabilmesine şaşardım doğrusu.Ancak elbette ki Peyami Safa'nın tahlil ve tasvir kabiliyeti olmasa böyle başarılı bir eser ortaya
Bütün Saadetler Mümkündür
Hikayelere başlarına bir şey gelecek , kötü sonla bitecek endişesiyle başlayıp sayfaları çevirdikçe her hikayenin mutlu sonla bitmesi rahat bir nefes almamı sağladı.O kadar çok alışmışız ki gerek sosyal medya, TV gerek çevremizde mütemadiyen olumsuzluklar duymaya kötü olaylara maruz kalmaya dolayısıyla insanlara güvenimizi bu denli yitirmişken eminim okuyunca bu kitap size de ilaç gibi gelecektir.
Memleket hikayeleri dinlemeyi ,izlemeyi, okumayı siz de benim gibi seviyorsanız bu kitaptan memnun kalacağınızı ifade etmeliyim.Zira ben okurken bazen Anadolu'nun taşrasında bazen İstanbul'un keşmekeşinde buldum kendimi.Bir çocuğun gülümsemesine , köy evinde demlenen çaya, bir ninenin dilindeki duaya ,samimi sohbetlere ortak oldum sanki.
Hikâyelerle çocukluğuma döndüm o kadar sade ,naif ve doğal seyrinde işliyordu ki hayat...
Hemhal olmayı ne çok unuttuğumun, birini yargılamadan sadece insan olduğu için dinleyip hikayesinde kaybolmayalı uzun zaman olduğunun farkına vardım.
Mustafa Kutlu bir kuşun ötüşüyle, bir çiçeğin kokusuyla, bir insanın tebessümüyle de mutlu olabileceğimizi ve şükretmemiz gereken nice nimet olduğunu gözler önüne seriyor bu kısacık hikâyelerle.Hayatın anlamının zor şartlar içinde de olsak güzel anlar içinde saklı olduğunu öğütlüyor bizlere.
Biraz feyizlenmek, huzur dolmak, samimiyet kokan bu insanların hayatına dahil olup onların hikayesine dokunmak istiyorsanız sakin bir şekilde koltuğa geçip sıcak bir çay eşliğinde okumanızı tavsiye ediyorum vesselam :)
Sevgili Dost,
gönül kandilimi aydınlatan mektuplarını kâh hüzünle kâh tebessümle okudum ancak sana yazdığım mektubumu hâlâ okumadığını biliyorum hatta henüz açmadığını da.
Sevgili Dost,
Gönlünden dökülen her bir kelimen yolunu şaşırmadı ve kalbimi buldu.Şimdi orada sükunet içindeler , hayatıma kazandırdığın her güzellik için sana buradan teşekkür etmeliyim.Huzur veren satırların adeta tükenmeyen bir hazineydi, zaman geçse de eskimeyen, samimiyet ve merhametle yoğrulmuş.
Sevgili Dost,
son mektubunu okumam bir hayli zaman aldı zira bitince yalnızlığımın artacağı korkusu sarıyordu beni.
Sevgili Dost,
sen zaten söylenmesi gerekenleri söylemişsin bu yüzden daha fazla uzatmayacağım
ve veda etmeden sonlandıracağım bu mektubu çünkü bir daha görüşemeyecek olanlar veda ederler birbirlerine oysa biz her özlem duyduğumuzda gönlümüze giden yolda karşılaşabiliriz satırlarda
Sevgili Dost,
tekrar görüşmek üzere...
Kitap kısa ve öz denemeleriyle bu dünya keşmekeşinde kaybolmaya meyyal olan
bizlere bir güzergâh çiziyor.Her deneme ile yeni bir kapı aralayarak ufkumuzun genişlemesine vesile oluyor. 'Büyüsü bozulan bu dünyada' neleri yitirdiğimizi gözler önüne serip farkındalığımızı artırıyor, bizlere hayati dersler de sunuyor.Satırlarıyla ruhumuza sirayet edip iyileştiren bir tesir bırakıyor zira bize güzellikleri ,ahlâki olanı salık veriyor.
Tasavvufi konulara ağırlık verilen kitapta özellikle ölümün aşikâr olduğu , ölüme itibar etmemiz gerektiği buna mukabil bu dünyalık iş olmadığı kıyamet kopsa dahi elimizdeki fidanı dikmemizi öğütleyen Peygamber efendimiz(sas) hatırlatılarak yaşadığımız anı değerlendirmemiz gerektiği talim ediliyor.
Ahmet Murat "İçlerimiz değişince dışlarımız da değişecek" diyerek bizleri hakiki bir muhakeme ve tefekküre davet ediyor.Kitabı bitirdikten sonra tekrar okumak istediğiniz çok bölüm olacağını düşünüyorum iyi okumalar :)
"Olmak zordur, görünmek kolay."
Ruh bakımı , yalnızca bizim sorunlarımızın ne olduğunu içermiyor aynı zamanda bize çözüm yolları da sunuyor.Çağın hastalığı olan görünme tutkusunu, göründüğümüz kadar var olacağımız yanılgısıyla içimizi dolduramamaktan bahsediyor. Bu karmaşada bunalan ruhlarımıza; ıskaladığımız güzellikleri, kaybettiklerimizi yeniden hatırlatıyor.Her birimizin değerli olduğunu, yalnızca bu dünyaya gelmekle Yaratıcı'nın bizi özel ve biricik kılmasıyla şereflendirdiğini anlatıyor.Asıl gayemizin rıza-i İlahi olduğunu bunun için de merhamet,rikkat ve ihtimamla ruhumuza bakmamız gerektiğini ; dosdoğru olabilmek için yürüyeceğimiz yolun ise popülaritenin bize dayattığı kahramanların değil Kur'an ve Sünnet ışığında Hz.Peygamber'in ve 'Ashabım yıldızlar gibidir.'dediği ashabının yolu olduğunu da belirtiyor.
Her şeyin bir anlamı var mı ?
Kemal Sayar çoğumuzun yaşadığı sorunlara ışık tutuyor.Kitap "Nereye dönerseniz dönün orada Allah'ın yüzü vardır "cümlesiyle başlıyor.Evet , her şeyin bir anlamı vardır zira her şey bir kader dahilinde.
Acılarımızın ,yaşadığımız kötü zamanların da bir anlamı var Kemal Sayar'a göre zira "ancak yaralanmış birisi ötekine gerçek anlamda
"Kurtlarla birlikte ulumayı bilen hükümdar"
Açıkçası bu kitabı okumadan önce Abdülhamid Han hakkında pek fazla bilgi sahibi değildim.Ancak okuduktan sonra epey şaşırdığımı da itiraf etmeliyim.
Dönemin karmaşasına rağmen devleti elinden gelen en iyi şekilde yönetmeye çabalamış; "Ben bir karış dahi olsa toprak satmam,zira bu vatan bana değil,milletime aittir.Milletim bu vatanı kanlarıyla
Dindar bir doktor hanım Ayşe Hümeyra Ökten; anne babasına,çevresindeki insanlara tavrı ve hastalarına hususi özen göstermesi ayrıca bir de meslektaşım olması ile bende ayrı bir yer edindi.Onu tanımak ve hoş sohbetinden istifade etmek istedim doğrusu.Kitap da o kadar sohbet havasındaydı ki sanki soruları ben sormuşum da Ayşe Hanım cevaplıyormuş gibi hissettim.Ayşe Hanımın olayları tarihine kadar hatırlayıp anlatması da hafızasına hayran kalmamı sağladı. Ayşe Hümeyra Ökten Kızılay'da görevli Medine'ye giden ilk kadın doktor olmuş ve oradan cok etkilenerek bağlanmis, ayrılamayacağını anlamıştır.
Kitap dönemin yaşantısına ışık tutması,değişen sosyal yaşamı gören birinin ağzından aktarmasıyla ve o dönemdeki önemli şahsiyetlere de yer verilmesiyle de ayrı öneme sahip .Kitapta Ayşe Hanımın babası ve günümüz İmam Hatiplerinin açılmasına vesile olan kişi olan Celaleddin Ökten ayrıca Mehmet Akif Ersoy,Mehmet Zahid Kotku,Nurettin Topçu ve daha bir çok isim hakkında da bilgiler bulunuyor.
Ayşe Hümeyra Ökten'in"Her eve bir anne ama yedi mahalleye de bir doktor lazım, işte o doktor ben olayım."diyerek evlenmemesi,hayatını hastalarına hizmete adaması Allah rızasını gözeterek işini hassasiyetle yapması, hasta seçmemesi "Hasta doktoruna itimat etmeli,onun gözlerindeki bir bakış bile insanı tedavi eder" demesiyle bana, tüm meslektaşlarıma ve işini güzel yapmak isteyen herkese örnek olmalı.
Spoiler
Bir insanı tanımanın ancak hikayesine dokunmakla mümkün olduğunu anlatan bir roman...
Romanda ana karakterlerden İshak'ın ruhunun bunalımlarıyla sonu olmayan dipsiz bir kuyuya düşmesi ve içinde iflah olmaz bir gitme isteğiyle yanıp tutuşurken karşısına Jülide'nin çıkması, birbirlerinin hayatlarına dahil olmaları anlatılıyor.Yüzleşilemeyen durumlar ,biriktikçe öfkeye dönüşen acı hatıralar,gizlenen gerçekler sayfalar ilerledikçe karşımıza çıkıyor.Her bölümde sırasıyla İshak ve Jülide ile dışarıdan bir izleyicinin ağzından olayları anlatarak farklı bakış açılarıyla olaylara bakmamızı sağlayan Tarık Tufan yine harika bir kitapla bizleri baş başa bırakıyor."Gitmek derdine bir kez düşen için artık kalmak da yaradır".İyi okumalar :)
Bir köprüden çok daha fazlası ...
Yalnızca Drina Nehri'nin iki yakasında değil geçmişle gelecek arasında da bağlantı sağlayan bir köprü.Sokullu Mehmet Paşa'nın çocukken hayalini kurup sadrazamlığı sırasında Mimar Sinan'a yaptırdığı göz alıcı yapıt.
Romanda Osmanlı'nın Balkanlara hakim olduğu yıllar daha sonra da buralardan çekilmesi ,değişen düzen ve 1.Dünya Savaşına kadarki süreç Ivo Andriç'in başarılı anlatım sayesinde hafızalarımızda yer ediniyor.
1961 yılında Ivo Andriç'e Nobel ödülü kazandıran bu eser tarihe tanıklık etmenin yanında halkın yaşayışı, aşkları,farklı kültür ve dinler arasında bir arada yaşamalarını da gözler önüne seriyor.
