Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Abdullah KÜÇÜK

Abdullah KÜÇÜK
@Gomleksizdeli
Tadına bakılacak kitaplar vardır, bir lokmada yutulacak kitaplar vardır, bir de iyice çiğnenip sindirilmesi gereken kitaplar... Sir Francis Bacon
Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür, “şey”leri olmadan yaşayamaz. Saçlarını düzeltmek için, kaplumbağa kabuğundan bir alet yapsa ve saçlarını yağlasa, o alet için bir de kılıf yapar, sonra o kılıf için küçük bir kutu, küçük kutu için de büyük bir kutu.
Reklam
Bu burada dursun
Sağına dönünce yanına gelen Şefçe Kahyayla burun buruna geldi: "Bak," dedi, "bak Şefçe Kahya arkadaşım, bak! Şu yalımlar ne güzel yalımlar. Bahar gecesinin karanlığına da ne güzel yakışmış." Gevrek gevrek güldü. Onun gülüşünü bütün köylü duydu, şaşkınlıkla ona gözlerini diktiler, homurdandılar. "Yalım geceye ne güzel uymuş, kurşun yüreğe ne güzel uymuş, eli kolu bağlı durmak bize ne güzel uymuş, kanı kuruyup yangın karşısında, elimiz koynumuzda durmak bize ne güzel uymuş, ağıt sesi gönlümüze ne güzel uymuş, karıların donu başımıza başlık diye ne güzel uymuş, insanlık bize ne güzel uymuş! Bak Şefçe arkadaş bak! Bu yalımlar ne güzel, ne kırmızı yalımlar! Yel estikçe uzuyor, genişliyor, güzelleşiyor. Yangınlar büyüdükçe yüreğim de kabarıyor, genişliyor. Yüreğim demircilerin örsüne dönüyor. Örs de yüreğe ne güzel uymuş. Ali Safa Bey de bizim korkaklığımıza ne güzel uymuş. İnsanlık da bize ne güzel uymuş! Bak Şefçe kardaş bak! Şu yalımlara bak, yalımlar gecemize ne güzel uymuş."
Herkese sıralı ölüm dilerim ama bazılarının sırayı bozmasına da itirazım olmaz doğrusu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tarih yazıcılığı fermantasyona gereksinim duyar. Zaman ilerledikçe kapalı kapılar açılacak, karanlıkta kalan ne varsa yavaş yavaş ortaya dökülecek. Gelecekteki yazarlardan kadar şanslı, müthiş bir malzeme yığınını önlerinde hazır bulacaklar.
Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.
Reklam
Hasan İbni Sabbah:
Bilinç seviyesi ne kadar düşerse fanatiklik de o ölçüde artar. Kısacası ben insanları iki temel gruba ayırırım. Birinci grupta neyin ne olduğunu bilen bir avuç insan vardır, diğer gruptaysa hiçbir şeyin farkında olmayan kitleler.
Hasan İbni Sabbah
Bizi mutlu ya da mutsuz kılan olaylar değil, onları algılama biçimimizdir. Şöyle bir misal vereyim. Pintinin biri gizli bir yere bir hazine saklar. Etrafındakilere kendini fakir biri olarak tanıtmakta ama için için zenginliğine sevinmektedir. Bir komşusu bunu öğrenir ve sakladığı hazineyi çalar. Ama bizim pinti hazinenin çalındığını öğreninceye dek sevinmeyi sürdürecektir. Son nefesini verene dek durumu öğrenmezse ölünceye dek zengin olduğunu düşünerek mutlu olacaktır. Tıpkı sevgilisinin kendisini aldattığından bihaber bir adamın durumunda olduğu gibi. O da durumu öğrenmediği takdirde ömrünün sonuna dek mutlu olacaktır.
Granger:
Haydi yolcu yolunda gerek, dedi. Şu düşünceyi kafanızdan silmeyin: Önemli değilsiniz. Hiçbir şey değilsiniz. Taşıdığımız yükün bir gün başkalarına yararlı olacağını düşünmelisiniz. Kitapları elimizde bile tutmuş olsak, onların yazdıklarından yararlanmaya çalışmamıştık. Ölümü her zaman tahkir etmeye devam ettik. Daima bizden önce ölenlerin mezarlarını çiğneyerek geçtik. Gelecek hafta yalnız kalmış bir yığın insanla karşılaşacağız. Bu belki aylarca yıllarca böyle devam edecek. Ve bize ne yaptığımızı soracak olurlarsa, onlara sadece hatırlamakla uğraştığımızı söyleyeceğiz. İşte bizim kazancımız bu olacak. Bir gün gelecek bildiklerimiz öyle çoğalacak ki yepyeni bir dünya kuracağız. Büyük bir çukur kazarak savaşı gömeceğiz...
-Uzun zaman aç kalmış birine sizce ne yedirmek lazım? Hayat memat meselesi. Midesi biftek kaldırmıyor. Adam şaşırdı -Süt iyi gelir derler, dedi. Kaynamış süt.
İyi biri olmak için akıllı olmak yetmiyor. Hatta tam tersi, akıllı dediğin insanların çoğunun içinde fesatlık kötülük kaynıyor.
Sayfa 49 - SlimKitabı okudu
Reklam
... her şeyden uzaklaştığımızda ve yol yemyeşil, nefis bir çayıra dönüştüğünde arabayı durdurdu, bana baktı ve yeryüzünün geri kalan bölümündeki bütün eksikliklerin yerini dolduran bir iyilikle gülümsedi.
Sayfa 108Kitabı okudu
Bayan Rosena'nın kedisine bir bilye yutturdum. Ama büyük bir bilye değil. Minicikti. Müshil verdiler, çıktı. Ama bilyeyi bana geri vereceklerine korkunç bir dayak attılar.
-Bundan sonra çiçek getirmeni istemiyorum. Sana özellikle çiçek verirlerse başka. Söz mü? -Söz. Ama bardak ne olacak? Hep boş mu kalacak? -Bu bardak bir daha boş kalmayacak. Ona baktığımda, içinde hep yeryüzünün en güzel çiçeğini göreceğim ve bu çiçeği bana en iyi öğrencim verdi diye düşüneceğim. Tamam mı? Şimdi gülüyordu. Elimi bıraktı ve tatlılıkla: -Şimdi gidebilirsin altın yürekli çocuk, dedi.
Biliyor musunuz, baba; beni dövmek istediğinizde bir daha hiç karşı gelmeyeceğim size... Beni istediğiniz kadar dövebilirsiniz...
Dönüşü tamamladığında hemen doğruca geriye yürümeye başladı. Kendisiyle odası arasındaki uzaklığın büyüklüğü karşısında hayrete kapıldı ve bu güçsüz haliyle kisa bir süre önce aynı yolu hani hiç farkına bile varmadan nasıl katetmiş olduğunu bir türlü anlayamadı.
Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir.
Reklam
"Tam bir sarışın davranışı," dedi Doktor Skreta.
"Sarı saçlar ve siyah saçlar, insanın yaradılışının iki kutbudur. Siyah saçlar erkeklik, yüreklilik, içtenlik, eylem anlamına gelir. Sarı saçlarsa kadınlığı, sevecenliği, güçsüzlüğü ve pasifliği simgeler."