Bir arkadaşımın yoğun tavsiyesi üzerine tabiri caizse kırk nazla başladım bu kitaba ama şimdi iyi ki okumuşum diyorum. Nazan Bekiroğlu biraz uzuuun uzuuun anlatmayı seven bir yazar baştan bunu tırnak içerisinde belirtmek istiyorum. Kitabın kapağında yazan “sen öyle çağırmasaydın ben böyle gelmezdim” cümlesini başlarda pek anlamasam da okudukça tam kitabın özü olduğunu anladım. Romanda olaylar Trabzon, Tiflis, Tebriz, Batum, Bakü, İstanbul hattında seyrediyor. Setterhan ile Zehra’nın hikâyesi çerçevesinde gerçekleşen olaylarda Balkan Harbinden Birinci Dünya Savaşına kadar olan dönem ele alınıyor. İnsan bu kitabı okurken mübadeleyi, varlık içindeyken bir anda nasıl çaresiz kalındığını ve en önemlisi aşkın ne kadar güzel bir şey olduğunu hissediyor. Kitapta en çok etkilendiğim kısım ise yazarın kalemiyle bizi İran sokaklarında muazzam bir şekilde gezdirmesi oldu. Hikâyenin kurgu değil de yazarın dedesinin yaşamı olması ise belki de okuyucu kitaba bağlayan önemli bir etken olmuştur…