Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Rüv..
Rüv..
@Muhendis_hanimefendi
C.İ.K.
Yazılım Müh. Yüksek Lisans
808 okur puanı
Mart 2015 tarihinde katıldı
Aşk, ihtiras, sosyal ve toplumsal çatışmalar üzerine etkileyici bir roman. Hikaye, döneminin toplumsal değerlerini, ahlaki çelişkilerini ve kişisel çatışmalarını derin bir şekilde inceliyor.
Kitap, genç ve idealist bir adam olan Ömer ile güzel ve baştan çıkarıcı bir kadın olan Macide'nin hikayesini anlatıyor. Ömer, toplumun geleneksel ahlaki değerleri ve beklentileri ile kendi kişisel arzuları ve idealleri arasında bir çatışma yaşar. Bu çatışma, onu Macide ile karmaşık ve karmaşa dolu bir aşk ilişkisine sürükler.
Sabahattin Ali, karakterlerin iç dünyasını ve toplumun çelişkilerini çok iyi bir şekilde tasvir ediyor. "İçimizdeki Şeytan", toplumsal normları ve bireysel arzuları arasındaki çatışmayı, insan doğasının karmaşıklığını ve çelişkilerini, aşkın ve ihtirasın gücünü inceliyor. Bu anlamda, okuyucuya derin bir sosyal ve psikolojik analiz sunuyor.
Türkiye'nin modernleşme süreci ve bu süreçte yaşanan bireysel ve toplumsal çatışmaları ele alır. Bu anlamda hem bir aşk hikayesi hem de Türkiye'nin sosyo-kültürel dönüşümünün bir panoramasıdır.
Hikâye, İstanbul'da yaşayan Mümtaz ve Nuran adlı iki karakterin aşk hikayesi üzerinden ilerler. Mümtaz, geleneksel ve modern değerler arasında bocalayan, bu iki dünya arasında huzur bulmaya çalışan bir karakterdir. Nuran ise Mümtaz'ın romantik aşkıdır ve bu aşk, Mümtaz'ın hayatını derinden etkiler.
Tanpınar'ın dikkat çeken dil kullanımı ve betimlemeleri, İstanbul'un tarihi ve kültürel dokusunu okuyuculara hissettirir. "Huzur", sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda bir döneme, bir kente ve bir toplumun dönüşüm sürecine dair derin bir inceleme sunar. Bu inceleme, birey ve toplumun modernleşme sürecinde yaşadığı çatışmaları gözler önüne serer.
Kitap, başarılı bir avukat olan Julian Mantle'ın hikâyesini anlatır. Julian, maddi başarısına rağmen mutsuz ve stresten dolayı sağlıksızdır. Bir gün mahkemede kalp krizi geçirir ve hayatını değiştirmeye karar verir. Tüm mal varlığını satar ve Himalayalar'a, Sivana isimli gizli bir topluluğun yaşadığı yere gider.
Julian burada, yaşamın gerçek anlamını ve mutluluğu bulmayı öğrenir. Daha sonra memleketine döner ve öğrendikleri ile başkalarının hayatını değiştirmeye çalışır. Kitap, yaşamın anlamını, sağlıklı ve mutlu bir hayat sürmenin önemini vurgular. Bunun yanı sıra zamandan en iyi şekilde yararlanmayı, olumlu düşünmeyi ve hedeflere ulaşmayı öğütler.
Okur Takip Önerileri
Kitap, 1895 yılında yayımlanmıştır ve zaman yolculuğu konseptini ele almaktadır.
Roman, bir bilim insanı olan Zaman Gezgini'nin maceralarını anlatır. Zaman Gezgini, zamanı manipüle edebilen bir makine icat etmiştir ve bu makineyi kullanarak geleceğe yolculuk yapar. Gelecekteki dünyaları keşfederken, insanlık tarihindeki evrimi ve medeniyetin gelecekte nasıl şekillenebileceğini keşfeder.
Roman, genellikle bilim kurgu edebiyatının öncülerinden biri olarak kabul edilir. H.G. Wells'in yaratıcı vizyonu ve zaman yolculuğu kavramını kullanışı, okuyucuları sürükleyici bir yolculuğa çıkarır. Ayrıca, kitapta ele alınan sosyal ve felsefi konular, zamanın doğası ve insanlığın kaderi gibi düşündürücü temaları da içerir.
"The Time Machine", bilim kurgu edebiyatının klasiklerinden biri olarak kabul edilir ve zaman yolculuğu temasına ilgi duyan okurlar için heyecan verici bir okuma deneyimi sunar. H.G. Wells'in sürükleyici anlatımı ve düşündürücü temalarıyla, kitap geniş bir hayal gücüne sahip okurları etkileyebilir.
Bu roman, Tanzimat dönemi edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. İntibah, aşk, toplumsal değişim ve bağımsızlık temasını ele alırken, dönemin sosyal ve siyasi yapısını da yansıtmaktadır.
Romanın ana karakteri olan Mahpeyker, güzelliği ve zarafetiyle dikkat çeken bir genç kızdır. Mahpeyker, İstanbul'da zengin bir ailenin yanında yaşamaktadır. Ancak hayatı, ailesinin baskısı ve toplumun kurallarıyla sınırlıdır. Bir süre sonra Mahpeyker, ailesinin isteğiyle bir evlilik yapmak zorunda kalır, ancak bu evlilik mutlu bir birliktelik değildir.
Daha sonra Mahpeyker, İstanbul'dan Anadolu'ya kaçar ve orada farklı bir hayat kurmaya çalışır. Bu süreçte, aşkı ve bağımsızlığı arayışıyla çeşitli zorluklarla karşılaşır. Roman, Mahpeyker'in iç dünyasını, toplumsal baskıları ve hayal kırıklıklarını etkileyici bir şekilde anlatır.
İntibah, dönemin Osmanlı toplumunun çeşitli kesimlerini ve bu kesimler arasındaki çatışmaları da detaylı bir şekilde ele alır. Roman, Batı etkisindeki aydınlar ile geleneksel değerlere bağlı olanlar arasındaki çatışmayı yansıtırken, aynı zamanda toplumsal dönüşümü ve modernleşmeyi tartışır.
Namık Kemal'in İntibah'ı, dönemin politik ve sosyal atmosferini yansıtan bir eser olmasıyla ön plana çıkar. Roman, hem duygusal bir aşk hikâyesi sunarken hem de Osmanlı İmparatorluğu'nun dönüşümüne dair derin bir anlayış sunar.
Roman, bir genç adamın düşleri, umutları ve aşkı üzerine odaklanır.
Hikaye, Petersburg'da yaşayan bir genç adamın gözünden anlatılır. Bu genç adam, toplumdan izole bir şekilde yaşayan, yalnızlık çeken ve hayal dünyasında yaşayan bir karakterdir. Bir gece, kendisi gibi yalnız bir genç kadınla tanışır ve ona aşık olur.
Genç adam, kadınla olan ilişkisini büyük bir umutla sürdürür ve onunla buluşmak için Beyaz Geceler'deki yürüyüşlerine devam eder. Ancak, kadının iç dünyası ve geçmişi hakkında karanlık sırlar olduğunu keşfeder. Bu durum, genç adamın hayal kırıklığına uğramasına ve gerçek dünyayla yüzleşmesine neden olur.
Roman, aşkın, yalnızlığın, umudun ve hayallerin karmaşık ve derin duygusal dünyasını ele almaktadır. Dostoyevski'nin karakteristik bir şekilde insan psikolojisini incelerken, insanların hayal kırıklıkları, umutları ve hayalleriyle nasıl mücadele ettiklerini anlatan etkileyici bir öykü sunar.
Aleksey, bir ailenin yanında öğretmenlik yapmaktadır ve kumar bağımlılığıyla mücadele etmektedir. Hikaye, Aleksey'in kumarhanelerde yaşadığı çeşitli maceraları ve bu süreçteki düşüşünü anlatır.
Aleksey, kumarhanelerdeki tutkusu nedeniyle ailesini ve işini kaybeder. Kendini kumarhane dünyasında bulur ve çıkmaz bir döngüye sürüklenir. Kumarhane atmosferindeki hırslar, entrikalar ve çaresizlik Aleksey'i etkisi altına alırken, aynı zamanda insan doğasının karanlık yönleriyle de yüzleşmesini sağlar.
Kumarbaz, insanların kumar bağımlılığına nasıl düşebileceğini ve bu bağımlılığın nasıl yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini ele alır. Aleksey'in kumar dünyasındaki düşüşü, ahlaki değerleri ve vicdanını sorgulamasına neden olur. Kitap, aynı zamanda insanların kendi içlerindeki tutkularla mücadele etme ve yeniden doğuş arayışını da anlatır.
Bu kitap, Hugo'nun sosyal adalet, insanlık ve ahlaki değerler gibi temaları ele aldığı etkileyici bir romanıdır.
Kitap, 19. yüzyıl Fransası'nda geçer ve ana karakter olarak Jean Valjean'ı takip eder. Jean Valjean, yoksulluk ve haksızlıklarla dolu bir hayat yaşamış bir adamdır. Hapis cezasının ardından serbest bırakıldığında, toplum tarafından dışlanır ve yeniden başlamak için mücadele eder.
Hugo, kitap boyunca adalet, iyilik, kötülük, ahlak ve insan doğası gibi konuları derinlemesine inceler. Jean Valjean'ın karakteri, toplumun ona taktığı etiketlerden kurtulmaya çalışırken içsel bir dönüşüm geçirir. Bu süreçte, sevgi ve merhametin gücüyle karşılaşır ve kendini başkalarına yardım etmeye adamaya başlar.
"Bir İdam Mahkumunun Son Günü", aynı zamanda Fransız adalet sisteminin eleştirisini de içerir. Hugo, idam cezasının insanlık dışı olduğunu savunan bir tutum sergiler ve bu konuda derin düşüncelere yol açar. Kitap, okuyucuyu adaletin doğasını ve toplumun sorumluluklarını sorgulamaya teşvik eder.
Victor Hugo'nun bu romanı, duygusal bir yoğunluğa sahip epik bir eserdir. Kitap, insanlık ve umut kavramları üzerine düşündürürken, toplumun güçlü ve zayıf arasındaki dengesizlikleri de ortaya koyar. "Bir İdam Mahkumunun Son Günü", Hugo'nun ustalıkla anlatılan hikayesi ve sosyal mesajlarıyla edebiyat dünyasında önemli bir yere sahiptir.
İngilizce - Türkçe İnceleme
Elbert Hubbard's book "Love, Life and Work" explores the intersection of these three important aspects of human existence. In this book, Hubbard argues that love, life, and work are interconnected and essential for a fulfilling and meaningful life. He emphasizes the importance of finding work that aligns with one's passion and values, and how this can contribute to a sense of purpose and fulfillment. Hubbard also discusses the importance of cultivating healthy relationships and the role of love in enhancing our overall well-being. Throughout the book, he provides practical insights and advice on how to navigate these complex and interrelated domains of human experience, and how to live a life that is rich in love, meaning, and purpose.
________________
Elbert Hubbard'in "Aşk, Hayat ve İş" kitabı, insan varoluşunun bu üç temel yönünün kesişimini keşfediyor. Bu kitapta Hubbard, aşk, hayat ve işin birbirine bağlı olduğunu ve anlamlı ve tatmin edici bir yaşam için zorunlu olduğunu savunuyor. Kendi tutkuları ve değerleriyle uyumlu çalışmanın bulmanın önemine vurgu yapıyor ve bu durumun bir amaç ve tatmin hissi yaratmaya nasıl katkıda bulunabileceğini vurguluyor. Hubbard ayrıca sağlıklı ilişkiler geliştirmenin önemini ve sevginin genel refahımızı nasıl arttırabileceğini tartışıyor. Kitap boyunca, insan deneyiminin bu karmaşık ve birbirine bağlı alanlarını nasıl yöneteceğimize ve aşk, anlam ve amaçla dolu bir yaşam sürdüreceğimize dair pratik bilgiler ve tavsiyeler sunuyor.
Sofie, 15 yaşındayken ailesinin bir ev satın almasıyla birlikte hayatı değişir. Kendine ait bir posta kutusuyla karşılaşır ve burada gelen mektuplarla bir felsefe yolculuğuna çıkar.
Sofie, bir filozof olan Alberto Knox ile tanışır ve ondan felsefe dersleri almaya başlar. Alberto, Sophie'ye Batı felsefesi tarihini ve önemli filozofları öğretir. Alberto, Sophie'ye, diğer filozofların görüşlerini sorgulayarak ve kendi felsefi düşüncelerini geliştirerek, kendi düşüncelerini oluşturmasını öğütler.
Sofie'nin Dünyası, felsefe konularının yanı sıra sanat, mitoloji ve din gibi diğer konuları da ele alır. Kitapta, bazı önemli filozoflar ve onların felsefi görüşleri hakkında bilgi verilir. Bunlar arasında Sokrates, Platon, Aristoteles, Descartes, Hume, Kant ve Marx gibi filozoflar vardır.
Okuduğum zaman en çok keyif aldığım, ilk okuduğum ve en çok beğendiğim kitaplardan birisidir. Herkesin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.
İnsanların hayatlarında "hayır" demenin önemini vurgular. Kitapta, insanların evet demenin yanı sıra hayır demeyi de öğrenmeleri gerektiği, hayır demenin de bir seçenek olduğu ve hayır demenin, sağlıklı ilişkiler kurmak için gerekliliklerden biri olduğu anlatılıyor. Kitapta, hayır demenin neden zor olduğu, hayır demenin faydaları ve hayır demenin nasıl yapılacağı gibi konular ele alınıyor.
Kitapta, tarihte öne çıkmış güçlü liderlerin davranışları ve stratejileri incelenerek, okuyuculara güç sahibi olmak için kullanabilecekleri 48 yasa sunulmaktadır. Bu yasalar arasında, güç elde etmek için manipülasyon, stratejik düşünme, itibar yönetimi, liderliğin temel ilkeleri ve diğer konular yer almaktadır. Kitap, liderlik ve iktidar hakkında derinlemesine bir anlayış kazanmak isteyenler için tavsiye edilmektedir.
Depresyon, kaygı, özgüven ve stres yönetimi gibi duygusal sorunlarla başa çıkmaya yardımcı olmak amacıyla yazılmış bir kitaptır. Kitap, bilişsel davranışçı terapi (BDT) yöntemlerini kullanarak okuyucuların duygusal zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olur.
Kitap, duygusal sorunların, kişinin düşünceleri ve inançlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu öne sürer. Burns, okuyuculara, olumsuz düşünceleri tanımayı, sorgulamayı ve daha olumlu alternatifleri bulmayı öğretir. Ayrıca, kitapta yer alan egzersizler, okuyucuların özgüvenlerini artırmalarına, kaygılarını azaltmalarına ve daha iyi hissetmelerine yardımcı olur.
Kitap, okuyuculara BDT tekniklerini anlamalarına ve uygulamalarına yardımcı olacak bilgilerle doludur. Ayrıca, kitapta yer alan örnek olaylar ve senaryolar, okuyucuların gerçek hayatta karşılaştıkları durumlarda BDT tekniklerini nasıl kullanabileceklerini gösterir.
Felsefi düşünceleri ve eleştirileri ile tanınan yazarın, ahlaki konulara yaklaşımını ele alan önemli bir eser. Kitapta, Nietzsche insanın ahlaki değerlerin ötesinde bir varlık olduğunu savunur ve geleneksel ahlaki değerlerin insanı bastırdığını, sınırladığını ve gerçek potansiyelini engellediğini iddia eder.
Yazar, kitabında "köle ahlakı" ve "asil ahlak" kavramlarına değinir. Köle ahlakı, güçsüzlerin zayıflıklarını örtmek için yarattığı değerlerden oluşurken, asil ahlak ise güçlülerin kendi doğalarını kabul etmelerine dayanır. Nietzsche, geleneksel ahlaki değerlerin köle ahlakının bir yansıması olduğuna inanır ve insanın gerçek doğasını keşfetmesi gerektiğini savunur.
Kitapta, Nietzsche'nin "Übermensch" (Süperinsan) kavramı da yer alır. Nietzsche'ye göre, insanın gerçek potansiyelini keşfetmesi, kendisini sınırlayan geleneksel ahlaki değerleri reddetmesi ve yeni bir ahlaki değer sistemi yaratması gereklidir. Bu noktada, "Übermensch" fikri devreye girer; Nietzsche, insanın kendisini aşarak, yaratıcılığı, özgürlüğü ve gücü en üst düzeye çıkaran yeni bir tür insanın doğacağına inanır.
Kitap, Nietzsche'nin felsefi düşüncelerini anlamak ve anlamlandırmak için birçok zorluk içerir. Nietzsche'nin dilinin yalın olmayışı ve kimi zaman karanlık oluşu, kitabın anlaşılması için zorluklar yaratabilir. Ancak, kitap, insanın ahlaki değerleri sorgulaması ve kendi gerçeğini keşfetmesi gerektiği konusunda önemli bir mesaj verir.
Nietzsche'nin kitaplarının kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum.
Kitap, İranlı bir ressam olan İbrahim'in hayat öyküsünü anlatmaktadır.
İbrahim, hayatını resme adamış bir sanatçıdır. Ancak, onun dünyası ve sanat anlayışı diğer insanlardan farklıdır. İbrahim, karanlıkta yaşayan bir kör baykuş ile karşılaştığında, hayatı ve sanat anlayışı tamamen değişir.
İbrahim, kör baykuş ile birlikte kendini keşfetmeye ve gerçek anlamda sanat yapmaya başlar. Ancak, toplumun ve diğer insanların onun sanat anlayışını anlamaması ve eleştirmesi, İbrahim'i yalnızlığa ve çaresizliğe sürükler.
Kitap, İbrahim'in hayatındaki bu dönüşümü ve sanat anlayışını anlatırken, insanların farklılıklara nasıl tepki gösterdiklerini ve bu farklılıkların toplum tarafından nasıl algılandığını ele alır. Ayrıca, kitapta sanatın gücü ve sanatın insan hayatındaki önemi de vurgulanır.
Kitap, insanın sezgisel zekasını keşfetmesi ve kullanması üzerine odaklanmaktadır.
Osho, kitapta sezginin hayatımızda nasıl önemli bir rol oynadığını vurgulayarak, sezgiye güvenmek ve onu takip etmek için nasıl bir zihniyet geliştirebileceğimizi anlatır. Kitapta ayrıca, sezgiyle ilgili doğru ve yanlış anlayışları da ele alarak, insanların sezgilerinin gücünü nasıl keşfedebileceklerini anlatır.
Osho, kitap boyunca, sezginin insan hayatında nasıl bir rehber olduğunu ve onun yol göstericiliği ile nasıl daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürülebileceğini anlatır. Kitapta ayrıca, meditasyon ve farkındalık egzersizleri gibi pratik yöntemler de yer alır.
Genel olarak, "Sezgi" kitabı insanların sezgisel zekalarını keşfetmesi ve onu kullanarak daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürdürmeleri için önemli bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
Kitabı genel olarak beğendim. Bakıldığında bizimde yaşamımıza dair olan alıntılar, yüzyıllar boyunca geçmemiş, geçmeyecek tereddütler ve birine duyulan güvensizlikler... Her zaman, her yerde olduğu gibi kimseye güvenilmemesi gerektiği düşüncesini kanıtlayan yaşananlar...
Kitabın beğenmediğim tek yanı ise çok fazla detayı bulunan dış çevrenin betimlemesinin fazla yapılması.
Kitap içeriğinin fazla anlatılmasından yana değilim bu yüzden kısaca: Mualla tavsiye üzerine bir roman okumaya başlar. Eser “Bir Adamın Hayatı” adını taşır. Mualla bu eserin yazarı ile tanışmaya karar verir. Aile dostları Raif vasıtasıyla yazarla tanışır. Yazar Mualla’dan çok hoşlanır ve ona evlenme teklif eder. Mualla ise tereddüt içerisindedir. Zaman ister.
Yazar ise o sırada, yazara karşı hisler besleyen Vildan adlı kimliği meçhul bir kadınla tanışır. Vildan yazarı hem şahsen hem eserleri vasıtasıyla iyi tanır ve onunla evlenmek ister. Ancak yazar Vildan’ın güven vermediğini düşündüğü için ondan uzaklaşmaya çalışır. Yazar haksız da sayılmaz ve Vildan, adı ve kimliği yanlış olan sadece hisleri gerçek olan biridir. Yazar gerçekleri öğrenir ve Vildan şehri terk eder.
Öneri: Kitabı, son sayfalardaki, bilinmeyen kelimelerin ne anlama geldiği yazılan "Kelimeler" bölümünden okumalısınız ki kitap anlaşılmaz bir hâl almasın.
Yaşamdan her konuda biraz fikir sahibi olmak, yaşamı çözümleyebilmek, bunları uygulayabilmekte bir yetenek ister. Yetenekler, yazarların tecrübelerini aktardıkları bir kaç satır cümleyle bile bize yol gösterici olabilir. Her cümlesini çok beğenerek okuduğum bir kitap.
#Simyacı
Kitapta okuyucaya sunulan temel düşünce, hayat bazen karşımıza zorluklar çıkartsa da her ne olursa olsun, gerçekten istenildiği sürece bir hayalin sonuna kadar peşinden gidilmesi gerektiğidir. Kahramanımız Santiago, yüreğinin söylediklerini dikkatle dinleyerek, kendi menkıbesinin peşinden koşan bir savaşçıydı. Ulaşılan her hayal mutluluk ile sonuçlanmasa da, belkide mutluluk hayala ulaşmak için çırpındığımız yolun kendisidir. Herkes kendi hazinesini kendi hayallerinde bulur. Bu dönemin gençleri için güzel bir örnek kitap olacağını düşünüyorum.
#AltıncıKoğuş
Acı, tarifinin gerçekten imkansız olduğunu düşünüyorum. Kimse yaşamadan aynı acının ne olduğunu, derecesini bilemez ve ölçemez. En çok etkilendiğim bölüm diyebilirim. Ve bu konuda Ivan Dmitriç’e katılıyorum. Gerçekten yaşamadığınız acılar hakkında konuşamazsınız Doktor bey. Herkesin, herkes hakkında bir önyargısının bulunduğunu bir
