Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra

Büşra
@MulhemBusra
Biz Bütün Kitapları Yalnızca Bir Kitabı Okumak İçin Okuruz..
İngilizce Öğretmeni
İstanbul Üniversitesi
55 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
İşte Keldanilerin diyarı, o kavim artık yok. Afur, onu çölün vahşi hayvanlarına bıraktı, onlar kulelerini diktiler, onun saraylarını yaktılar, onu viraneye çevirdiler. Tevrat, Işaya, XXIII/13
Sayfa 12 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kütüphaneci "Aşkı bilen..." demişti. Demek ki bunun aşk ile bir ilgisi vardı. Aşk üzerine herkesten ziyade bilgi sahibi olan kendisiydi. Ona aşk nedir diye sorsalar, tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi. Yıllarca aşkın ayak seslerini bestelemiş, aşkın acısıyla beslenmişti. Hasreti ve hicranı nerede görse tanırdı. Aşkın yedi kademesini yaşamış, mistiklerin aşk ile anlattıkları yedi hikmeti öğrenmişti.
Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yekpare, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında
Sayfa 2 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yekpare, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında A.Hamdi Tanpınar
Sayfa 2 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
“Kararımdır; üç şehzedemin en büyüğü için altmış altı arşın, ortancası için altmış üç arşın, küçüğü içinde altmış arşın nahıl yapıla. Altmış altı Allah adının ebced karşılığıdır, altmış üç Fahr-i Kainat Efendimiz’in dünyada ömür sürdüğü yıl adedidir ve altmış dahi benim yaşımdır. Buna göre tedbir alına!”
Sayfa 85 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Piraye'yi yakın çevrenizde aramayın sakın! Hem onun, hem de romandaki diğer karakterlerin hayal ürünü olduklarını belirtmeme, bilmem gerek var mı... Ama uzak şehirdeki şarkının nihavent olduğunu s
“Aşka Dair”
Âşık olmak da bir yatkınlık; bir yetenek işi galiba. Ve... bu yeteneğin bende olmadığına inanmaya başlıyorum artık. Böyle bir umudu hep taşıdım. İlk görüşte birilerine akıp giden o tatlı sıcaklık... Elimi ayağımı titretecek, benliğimin tüm hücrelerine sinecek benzersiz sarhoşluk... Hayır, bunların hiçbirini yaşamadım ben. Bundan sonra yaşayacağımdan da umutlu değilim artık. Aşk yürek işi! Duygularla sarmalanmış... Beynin güç kazandığı, öne çıktığı yerde yüreğin işlevi geri plana düşüyor. Düşünceler ve mantık ağır basıyor. Tıpkı benim yaşadığım gibi. Beynimin yüreğimden önce hareketlenmesi, düşüncelerimin duygularıma baskın çıkması; bana körkütük âşık olma şansı tanımıyor galiba... Bu durumda, bana sunulan aşkı paylaşmakla yetinmek zorundayım.
Sayfa 105 - Doğan KitapKitabı okudu
Babam elinden kitap düşmeyen, aydın bir insandı. Ama onun, kızlarına bir şairin -hem de yasaklı bir şairin- karısının adını verecek kadar edebiyat tutkunu olduğunu yeni keşfediyordum. "Şiiri gerçek yüzüyle tanımak istiyorsan, Nâzım'ı okumalısın!
Sayfa 5 - Doğan kitapKitabı okudu
Yaşamımda unutulmaz izler bırakan Diyarbakır'a; orada bulunduğum zaman dilimi içinde beni kendilerinden biri olarak kabullenen Diyarbakır'ın güzel insanlarına teşekkür ve sevgilerimle... "...uzak bir şehir ve şarkı vardı ...şarkı nihaventti." NÂZIM HİKMET
Sayfa 1 - Doğan KitapKitabı okudu
Açlığın bitmez tükenmez varlığı her yere, her şeye sinmişti. Her türlü kabahatin ve pisliğin kaynadığı daracık kavisli bir sokak, bu sokağı kesen başka başka dar ve kavisli sokaklar, Üzerlerinde döküntü kıyafetler, başlarında gecelik külahları olan ve tıpkı o döküntü kıyafetlerle külahlar gibi kokan insanlar ve göze görünen her şeyde marazi görünüşlü bir kasvet. İnsanlar bu dağılmış halleriyle bile kıstırıldıkları köşeden kurtulmak gibi korkunç bir ümit taşıyorlardı içlerinde. Bunalmış ve bezgin olsalar da, kimilerinin gözünden alev fışkırıyordu; dudaktan sımsıkı kapanmış, söyleyemedikleri şeyler yüzünden bembeyaz kesilmişti; çatık alınları başlarına geçeceğini ya da başkalarının başına geçireceklerini düşünüp durdukları darağacı ipine dönmüştü.
Sayfa 63 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayn bir sır taşır içinde!
Can yayınlarıKitabı okudu
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana –sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece "daha" sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.
Sayfa 1 - Can yayınlarıKitabı okudu
Acınmaktan nefret ederim. Peki ben kimseye acır mıyım? Ben de insanım. Benim de iyi hissetmeye, şük­ retmeye ve vicdanlı bir mahluk olduğumun rüyasını görme­ ye ihtiyaç duyduğum zamanlar oluyordur muhakkak. Bunun için günah çıkaracak değilim. Hele de bu gece...
Uçurtma Avcısı
O gece ben yatağa yattım, Ferit -otelcinin benden ekstra bir ücret aldığı- ikinci battaniyeye sarınıp yere uzandı. Kırık camdan içeriye akan ay ışınlarının dışında, odaya hiç ışık sız­ mıyordu. Otelci, Ferit'e Kibil'de elektriklerin iki gündür ke­ sik olduğunu, jeneratörünün de bozulduğunu söylemiş. Bir süre konuştuk. Bana Mezar- Şerifte, Celalabat'ta büyüme­ nin nasıl bir şey olduğunu anlattı. Babasıyla birlikte cihat'a katılmalarından kısa bir süre sonra, Pencer Vadisi'nde Şora­ vi'yle nasıl çarpıştıklarını. Aç kaldıklarını, çekirge yediklerini. Helikopterden açılan ateşin babasını nasıl öldürdüğünü, iki kızını elinden alan mayını anlattı. Bana Amerika'yı sordu. Amerika'da bir mağazaya girip, on beş-yirmi çeşit mısır gev­ reğinden birini seçebilirsin, dedim. Etin her zaman taze, sü­ tün soğuk kaldığını, meyvenin bol, suyun da tertemiz oldu­ ğunu söyledim. Her evde bir televizyon, her televizyonun bir uzaktan kumanda aleti bulunduğunu, istersen bir uydu çana­ ğı taktırabileceğini. Ve beş yüz küsur kanalı izleyebileceğini.
Sayfa 270 - EverestKitabı okudu
"Güzel," dedi Baba, ama gözleri ikircikliydi artık. "Şimdi, mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir gü­ nah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsız­ lığın bir çeşitlemesidir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"
Sayfa 19 - EverestKitabı okudu
Sahabe sarsıntı içerisinde olanlara sabit dağlar, yolunu kaybedenlere yol olan nehirler, yönlerini yitirenlere yön gösteren yıldızlardır. 169
Sayfa 169 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Öfke duymaya ve öfkeyi ifade etmeye karşı tabular o denli güçlü ki, ne zaman öfkeli olduğumuzu bilmek bile pek kolay olmuyor. Kadın öfkesini gösterdiğinde mantıksız biri olarak niteleniyor, hatta daha da kötü nitelemelere maruz kalıyor.
Zaten deniz kadar meçhul bir şey var mıydı? Kim bilir altaların yetişmediği, ağların serpilmediği denizlerde ne tat­ lı, güzel balıklar; ne haşin, yırtıcı, hayal edilmez canavarlar vardı.
Şimdi bize, insanı kabaca her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski’nin sözlerinin doğru olup olmadığı so­ rulacak olursa, cevabımız, “Evet, insan her şeye alışabilir, ama nasıl olduğunu bize sormayın,” olacaktır. Psikolojik araştırmala- nmız henüz oraya gelmedi; biz tutsaklar da o noktaya ulaşmış değildik. Henüz ruhsal tepkimizin ilk evresindeydik.
İşte ey mü'minler! Ehl-i îman aşiretine karşı tecâvüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki dâireler gibi yüz dâireden fazla vardır. Her birisine karşı tesânüd ederek, el ele verip müdâfaa vaziyeti almaya mecbur iken; onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâm'a girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i îmâna yakışır mı? O düşman dâireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ Uhuvvet Risalesi - 20
Sen şeyh ile berabersen; gece gündüz o gemide bulunduğun halde seyreder, merhaleler geçersin. Sen can bağışlayan bir canın koruması altındasın. Gemi içinde hem uyur, hem yol alırsın. Kendi zamanının peygamberinden kopma, ayrılma! Kendi keyf ve emeline az güven de; asıl o peygamberin günlerine itimad et!
Sayfa 21 - Sufi KitapKitabı okudu
Seddolunmakla tekâya ref olunmaz zikr-i Hakk/ Cümle mevcûdat zâkir,cihan dergahdır.” Yani, “ Tekkelerin kapanmasıyla Hakk’ın zikri kaldırılmış değildir zira bütün varlıklar Hakk’ı zikredip durmaktadır..
Sayfa 55 - NesilKitabı okudu
Reklam
Ey ehl-i hakîkat ve tarîkat! Hakka hizmet, büyük ve ağır bir defineyi taşımak ve muhafaza etmek gibidir. O defineyi omuzunda taşıyanlara ne kadar kuvvetli eller yardıma koşsalar daha ziyade sevinir, memnun olurlar. Kıskanmak şöyle dursun, gayet samimî bir muhabbetle o gelenlerin kendilerinden daha ziyade olan kuvvetlerini ve daha ziyade tesirlerini ve yardımlarını müftehirâne alkışlamak İhlas Risalesi - 26
İhlâs ve rızâ-yı İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rızâ-yı İlâhîdir ve mayesi ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür. İhlas Risalesi - 22
Evet ben nasıl bu kış içinde baharı temenni ediyorum ve arzu ediyorum; fakat irade edemiyorum, getirmeye teşebbüs edemiyorum. Öyle de: Hâl-i âlemin salahını temenni ediyorum, dua ediyorum ve ehl-i dünyanın ıslahını arzu ediyorum; fakat irade edemiyorum, çünki elimden gelmiyor. Bilfiil teşebbüs edemiyorum; çünki ne vazifemdir, ne de iktidarım var... (Mektubat 69) Hizmet Rehberi - 115
Sayfa 115Kitabı okudu
sufi
Ey Arkadaş, Sufi bulunduğu vaktin oğludur. Bu iş yarın olsun, yarına kalsın demek, tarikat anlayışına uymaz. ( Mesnevî, c, 1, 130-221 )
Sayfa 28 - ÖtükenKitabı okudu
Bir gün Habib-i Hüdaya sormuşlar : “ Dualarımızın kabul olması için ne yapmalıyız?” ‘Günahsız ağızla dua edin.’ buyurmuş. ‘Günahsız ağız olur mu ya ResulAllah?’ “ Başkası için ettiğiniz dua böyledir.” Sayfa 178, Diyamandi #alıntı
Sayfa 178Kitabı okudu
Ne var ki Kur'an edebiyat değil hayattır. Dolayısıyla ona bir düşünce tarzı değil bir yaşama tarzı olarak bakmaya başlanır başlanmaz güçlük ortadan kalkar ve bu yanlış intibalar da değerini kaybeder. Kur'an'ın yegâne hakiki tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz gibi, Hz. Muhammed'in hayatı tam olarak buydu.
Reklam
Gençliğimden beri haykırıp duruyorum: “ Gerçek güç, insan olmak ve insan yetiştirmektir” diye...