Deniz Bodur
@Perim67
“Bir çocuk, bir öğretmen, bir kalem ve bir kitap dünyayı değiştirebilir.”
Malala Yousafzai
Öğretmen
Lisans
Zonguldak
24 Mart
130 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Selaam
Bugün sizlere yine bir Zweig eseri ile geldim. Kısaca konusundan bahsedeyim. Madame de Prie sarayda yüksek mertebede biridir. Günün birinde gözden düşer ve Kral tarafından Normandiya'ya sürülür. Kitapta bu sürgünden sonra yaşadığı bunalımı ve çöküşü anlatıyor. Gerçekten Zweig kadın ruhunu insan psikolojisini o kadar iyi yazıyor ki... Böyle kısa sayfalarda bu kadar anlam yüklemesi çok büyük bir başarı. Zweig'ın yazım dili ile hala tanışmadıysanız çok şey kaçırırsınız. Mutlaka tanışın ne kadar başarılı ne kadar güzel olduğunu göreceksiniz. Bir sonraki yoruma kadar okur kalın hoşça kalın.
Stefan Zweig
Zweig tam bir savaş karşıtı düşünceleri savunan biri olarak 1. Dünya Savaşı boyunca da bu düşüncelerini yaymayı kendine misyon edinmiş bir yazardır. Bu kitabında arada kalmışlığı, bu düşünceler içinde sıkışıp kalmış, kendini çaresiz hisseden, insanlığın ötesinde bir yasa bir vatan olmadığını gösteren, bir toprak parçasını ayıran sınırlar ve sınırın bir tarafı vahşet bir tarafı cennet olan bu düzeni yok sayan bir adamın hikayesini ortaya koymuş ve bu arada kalmışlık durumuna birlikte bir cevap aramaya itmeyi başarmıştır..
Ressam Ferdinand savaş karşıtı olan bir insan olarak gördüğü vahşet karşısında kaçarak insan gibi özgürce ölümleri görmeden yaşamak için İsviçre'ye gelmiştir. Artık vatan onun için bir hapishane, bir mecburiyet yabancı diyar ise dünyadaki vatanıdır. Burada resimleriyle, eşiyle keyifli vakitler geçirerek yaşarken bile hep huzursuz, endişeli, bir elin hep arkasında onu beklediğini bir gün gelip bu hayal dünyasından çekip alacağını hissederek yaşıyordu. Ve bir gün korktuğu oldu bir resmi evrak, bir kağıt parçası, bir insan emri ve her şeyin sonunun gelmesi..
Çünkü kendi de biliyordu bir evrak gelecek ve vatana, insanlığa karşı duyduğu sorumlulukla kalkıp gidecekti.. Ama hiç beklemediği şekilde eşi ondan daha güçlü, pes etmeyerek onun düşüncelerini hatırlatarak yolundan döndürme mücadelesi vermiştir. Başarılı oldu mu olmadı? Bence bunu öğrenmek, arada kalmışlık hissini, insanlığın sorgulanan durumlarını, görmek için mutlaka okumalısınız diyorum.. Ben çok çok severek okudum çok beğendim. Sizlere de tavsiye ederim...
Stefan Zweig
Yazar Selin Kaya Kadıköy’de Yel değirmeni Mahallesinde Lauldi Apartmanına taşınır. Evde eskiden yabancı asıllı Lidya oturmaktadır. Lidya seneler evvel çok yetenekli ancak maalesef bipolar bozukluğu olan bir ressamdır.
Selin’in eve yerleşmesinden sonra komşuları tek tek kapısını çalmaya, onu misafirliğe davet etmek istemekte ve onunla samimi olmak istemektelerdir. Ancak Selin hepsine bir miktar mesafeli davranır çünkü daha önce oturduğu yerde kurduğu komşuluk ilişkileri ünlü bir yazar olması nedeniyle ona bazı sorunlar yaşatmıştır.
Selin aynı zamanda yeni romanı üzerine de çalışmaktadır. Gel zaman git zaman romanında evin eski sahibi Lidya’yı anlatmaya karar verir. Evi eşyalı tuttuğu için Lidya’nın evi, eşyaları, giysileri ve uzak akrabasından öğrendiği hikayesinden çok etkilenmiştir. Yıllar evvel ölmüş bir kadına adeta aşık olmuştur.
Korku gerilim tarzı yazacağı kitabına başlar. Hikaye ilerledikçe evde başına hiç olmadık şeyler gelmeye başlar.
Bir yandan elinizden bırakamayacağınız, diğer yandan da yazarın diğer kitapları gibi hiç bitmesin isteyeceğiniz bir roman. #korku #gerilim tarzında bu hikayeyi mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Efsunlu Cazibe 
Yaprak Öz
Okur Takip Önerileri
Kitap hakkında kuracağım ilk cümle şu olur “ Çevremdeki insanlarda ya da kendimde gözlemleyip tanımlayamadığım ya da bir yere dayandıramadığım davranışların somutlaştıran bir kitap. “
Çok bilinen az okunan psikoloji kitaplarından biri “İnsan Olmak”. Kitap kapağını kapattıktan sonra bitmek yerine başlıyor. Öyle 60-70 sayfa arka arkaya okunacak bir eser değil benim nezdimde. Parça parça okuyup sindirmeyi, anlamayı gerektiriyor. Uzun soluklu bir serüven bekliyor okuru.
Her kadının, erkeğin, annenin, babanın, gencin, yaşlının vs diye ayırmayacağım her insanın okuması gereken kült bir eser.
İnsan olmayı başarmanın en önemli yolu çocukluktan geçiyor. Hem kendi çocukluğunuzu onarmak hem bir çocuğunuz varsa onun çocukluğunu en az yara alacak şekilde geçirmesini sağlamak için okuma listenize ekleyin derim
İnsan Olmak 
Engin Geçtan
1928 yılında yayınlanmış, insanın içini acıtan, kişiye gerçek bir ders veren kitaptır. Herkese hitap eden, kısa ama vurucu bir anlatıma sahiptir.
Kitabımızın ana karakteri Zehra Öğretmen oldukça acımasız ve katı bir kadındır. Öğrencilerin yanlışlarını affetmez. Yoksul bir öğrenci hırsızlık yaptıysa şiddetle tepki gösterir, hava koşullarından dolayı geç kalan öğrenciyi azarlar ve bir sürü başka örnek…
Günlerden bir gün Zehra Öğretmene bir haber gelir. Babası çok hastadır ve Zehra’yı görmek istiyordur. Zehra ise ‘benim babam yok ki’ cevabını verir. Aslında vardır ve var olduğunu bilir lakin babası Zehra’nın tüm hayatını mahveden bir adam olduğu için Zehra babasını reddetmiştir. Cesedini dahi görmek istemez. Kalbi buz gibidir. Okuyucu burada, “acaba bu kadar kötülük ne yaptı?” diye merakla okuyor. Daha sonrasında Zehra Öğretmen fikir değiştirir ve babasını görmeye gider. Kitabın bu kısmından sonrası hem okuyabileceğiniz en edebi kitap, hem 1920’li yılları yaşayacağınız kitap, hem de ‘acımak’ hissinin yüreğinize kadar işleyeceği kitaptır.
Kitabı bitirirken buruk hissediyorsunuz. Gerçekten ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey çok ciddi değildir. Acımasız Zehra Öğretmen acımanın en acı halini yaşar…
Tavsiyemi sunar, bol kitaplı günler dilerim.
Acımak 
Reşat Nuri Güntekin
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,1bin okunma
Bilmeyen yoktur sanırım Küçük Prensin hikayesini, ben en çok Cemal Süreya & Tomris Uyar 'in çevirisini sevmiştim.
Büyürken neleri kaybedip, ne kadar önemsiz şeye değer verdiğimizi en hoş şekilde anlatan başucu kitabı bence..
"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman
doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle
görülmez." sözüyle sevginin gücünü, "Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını
bilirler." sözüyle çocuksu masumiyetin en temiz halini anlatan eserin, her kitaplığın bir köşesinde bulunması gerektiğine inanıyorum.
İyi okumalar
Küçük Prens 
Antoine de Saint-Exupéry
Serinin 2. kitabı Poyraza Çare II, Dalgaların Yedincisi bir solukta okuyabileceğiniz kafa dağıtmalık bir roman. Emmi ve Leo 21.yyin umarsız klavye aşıkları . Kitabin birincisi öyle bir yerde noktalamıştı ki 2.sini büyük merak içinde okudum.
Konu derseniz anlatamam sadece hafızanızda bir LEO bir de EMMI kalacak bilesiniz. Tesadüf mü yoksa ne bu... zincirin içinden çıkılmayan yada çıkılması istenilenin aynı zamanda istenilmemesi mi ;)
Ya ne bileyim ben okurken çok eğlenip acayip merak ettim.
Beni pek sürükledi
Kafamı dağıttı
Araya şeker tanesi gibi keyif kattı.
Size yanlış gelen bir e postanın sizi nereye sürükleyeceğini bir bilseniz (kitaba göre) gerçekten o kutudan çıkıp hayatınızın tam merkezine geçiyor ise....
Poyraza Çare 2 
Daniel Glattauer
Poyraza Çare; Daniel Glattauer tarafından yazılmış Sencer Aydın tarafından Türkçe’ye çevrilmiş. Tabiki Funda Acar’ın yolculuğuna yoldaş olması sayesinde de basılmış, editörlüğünü de kendisi yapmış. Ben genelde Funda Acar’ın önerilerini keyifle okuyorum.
Kitap ne mi anlatıyor? Abone olduğunuz dergiye artık istemediğinizi söylüyorsunuz ama hâlâ göndermeye devam ediyorlar.
Mail atıyorsunuz.
Faturası ile birlikte gelmeye devam ediyor.
Tekrar tekrar mail atıyorsunuz.
Sonra bir cevap;
“Yanlış adrese gönderiyorsunuz, e harfini çıkarmanız gerek. Derginin işleri kötüye gidiyor olmalı, bu aldığım 3. Abonelik iptal maili.”
Sonra tekrar yanlış gönderiyorsunuz.
Ve adeta bağımlı olduğunuz bir yazışma zincirinin ortasında buluyorsunuz kendinizi?
Gülümseyerek okuyacağınız bir kitap ararsanız, buyrun
Poyraza Çare 1 Daniel Glattauer
Edebiyatımızda tezli roman türü arasında kendini gösteren Fatih-Harbiye, Peyami Safa'nın Doğu-Batı kültür çatışmasını, yaşam tarzı gibi sosyal-ekonomik etmenler arasındaki farkı konu alan önemli bir eseridir. Tanzimat'tan sonra bir takım değişimlere uğramaya başlayan toplumun yaşadığı buhran ve çatışmaları işleyen birçok yazarımız gibi Peyami Safa da pek çok eserinde olduğu gibi Fatih-Harbiye'de de bu konuyu işlemiştir.
Fatih semti Şark'ı (Doğu'yu), maneviyatı, Osmanlı'yı, benliği, özü aynı zamandan Şinasi, Faiz Beyi temsil eder. Harbiye semti ise Garp'ı (Batı'yı) maddeciliği, yozlaşmayı, yabancılaşmayı ve Macit'i temsil eder.
Şinasi'nin nişanlısı, aynı zamanda Faiz Bey'in kızı Neriman ise Darülelhan'da Macit'le tanıştıktan sonra zaten içinde de var olan Garp merakı kendini göstermeye başlar. Neriman, Harbiye'nin aldatıcı süslü gece hayatına, şatafatına, balo gecelerine kapılınca hem bireysel hem ailevi olarak huzursuzluk yaşar. Harbiye'nin cazibesine kapıldıkça huzuru azalan Neriman, duyduğu bir olay sonucunca Fatih'e, geri döner. Asıl huzurun Fatih'te, yani manevi olanda, özde, Doğu'da olduğunu anlar.
Yazarımızın vermeye çalıştığı mesaj ise yavaş yavaş Batılılaşma yolunda toplumun sadece şekil yani giyim-kuşam, yeme-içme yönünde değil, ilim ve fen yönünde gelişmesidir.
Herkese keyifli okumalar diliyorum.
Peyami Safa
Ayşe Kulin’in Halide Edip Adıvar’a ait olan “Handan” romanıyla bağlantılı olarak yazdığı bir iç hesaplaşma, kendini arama ve keşfetme romanı. Divan edebiyatında gazel, kaside, mesnevi gibi türlerde görülen Nazire geleneğine göre yazılmış, Handan romanının modern hayata uyarlanması bir nevi...
Bir aşk romanı olarak başlayan roman, bir anda çevreci -belki de siyasi- bir mahiyet kazanıyor ve gezi olaylarının içinde buluyorsunuz kendinizi.
Ayşe Kulin bütün romanlarını okuyan biri olarak güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen kadını, Handan’ı beğendiğimi söyleyebilirim. Ülkemizin güçlü kadınlara her zaman ihtiyacı var.
Kitapta Handan’ın birkaç aşk arasında gidip gelen hayatı kardeşinin çocuğuna annelik yapmak zorunda kalmasıyla tamamen değişir. Onu Amerika’dan İstanbul’a getirerek yeni ve güzel bir hayata başlamak ister. Ancak geldiği tarih ve yer bu hayaller için çok yanlış seçilmiştir. Tarih gezi olaylarının başladığı tarih, kısa bir süre kalmak için seçilen yer ise Taksim’de bir oteldir.
Ayşe Kulin okunası bir yazar. Bütün kitapları okunmalı.
Ayşe Kulin
Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar…
Derya’nın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü , açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır.
Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir? Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir?
O kapı açılırsa elbette…
Dönüş , aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı.
Her şey çok güzel giderken bir anda Derya ve annesinin apar topar Londra'ya gitmesiyle başlıyor bu çarpıcı hikâye..
Derya'nın babasını bulmak için Urla'ya gidişiyle her şey yoluna girecekken, iğrenç gerçekleri bir anda öğrenmesi ile devam ediyor roman. Kitabın bazı yerlerinde Livaneli’nin kardeşimin hikayesi tadı vardı kitap oldukça akıcı sizi hiç sıkmıyor aslında bir serinin son kitabı Handan' ın okuma yolculuğuna çıkıyorum. Kitaplar ayrı ayrı da okunabiliyor. Seri olduğunu bilmeyen arkadaşlarımız maalesef olabiliyor. Keyifle okumalar sizde okuduysanız kitaplarda buluşalım...
Ayşe Kulin
Herkese Merhaba Deniz Gezmiş’imin kardeşi Hamdi Gezmiş’in anlatımıyla, günümüzde bile hala izlerini görebildiğimiz, dahası her direniş ve mitingde hala onun adı ve resminin kullanıldığı Canım Deniz Gezmiş’in bilinmeyen yönlerini biz okurlara sunuyor. Kitapta aynı zamanda gizli kalan tarihi fotoğraflar, Deniz Gezmiş’in yazmış olduğu mektuplar, topladığı belgeler ve daha birçok tarihi gerçek bulunuyor.
Kitabi okurken duygulanmamak mümkün değil. Siyah beyaz resimler ve ailesinin Deniz Gezmiş için yazmış olduğu mektupları görünce insan ister istemez duygulanıyor. Ayrıca her satırını okuduğunuzda zamanda yolculuk yapıyorsunuz sanki.. Kitap 25 yaşında bir delikanlı korkusuzca nasıl baş kaldırabilir? sorusunun cevabını biz okurlara veriyor bence.. Benim gibi biyografi okumayı seviyorsanız tam size göre bir kitap.
Ben çok beğendim ve Umarım sizde benim gibi çok seversiniz. Bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın.
Can Dündar 
Deniz Gezmiş
Oz Büyücüsü aslında bir çocuk kitabı olmasına rağmen her yaştan insanın keyifle okuyacağı bir hikâye.
Akıl satın almak isteyen bir korkuluk, kalbe ihtiyacı olan bir teneke adam, cesareti bulmaya çalışan bir aslan ve de evinin yolunun arayan Dorothy’nin yolculuğunda onlarla beraber yola çıktığımız güzel bir masal kitabı.
Bir çok açıdan da gerçek hayatta karşımıza çıkan zorluklarda kararsızlıklarımızda hep korkularımız cesaret edemediğimiz şeyler önümüzde engel teşkil etmiyor mu ? içinden kendimiz için de bir sürü anekdot çıkartabileceğimiz güzel bir hikaye.
Hayatta canlı cansız her şeyin değer taşıdığı, akıl, kalp, korku ve cesaretin içimizde mi yoksa büyülü iksirlerde mi olduğuna siz karar verin.
Oz Büyücüsü 
L. Frank Baum
