Bugün, 5 yıl aradan sonra seriyi tekrardan okumuş oldum. Silmarillion, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi'ni okuyup bitirdikten sonra artık aynı kişi olmadığınızı hissediyorsunuz. Kendinizi bu öykülerde, maceralarda yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Arkadaşınızla birlikte Hüküm Dağı'na yolculuk edip, değişen kişiler olarak Shire'a dönüyorsunuz. Lorien gibi cennet mekanlara ve Mordor gibi korkunç cehennemlere sahip olan bir düyayı keşfediyorsunuz. Artık maceraya başlamadan önceki mutlu, neşeli ve o masum Hobbit değilsiniz. Savaşın dehşetini gördünüz. Yüzüğü taşıdıkça ağırlaştığını, ortaya çıkardığı deliliği yaşadınız ve şimdi eve dönüyorsunuz. Ancak bir şeyler farklı. Eskisi gibi değilsiniz. Yaralarınız iyileşmiyor. Bu maceralar sizin aslınızı ve kim olduğunuzu değiştirdi. Dostlarınızdan ayrılmanın acısını çekiyorsunuz. Paylaştığınız onca şey artık son bulmak üzere. Dünyanızı terk ediyorsunuz. Aşık olduğunuz o memleketinizden çok uzaklara gidiyorsunuz. Dostlarınızı bir daha göremeyeceksiniz. Her şey ardınızda kalıyor ve bunun burukluğunu tadıyorsunuz. Bunlar sadece kitap olabilir ama bana hissettirdikleri aynen böyle. Kitapları birkaç yıl evvel bitirdim ama içimde oluşan boşluk asla dolmadı. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen bir özlem var ama ne olduğunu tam kestiremiyorum. Shire, Çıkın Çıkmazı, Yeşil Ejderha, Ayrıkvadi, Lorien... Ve en önemlisi de kardeşlik. Kardeşlik gibi siz de dağılıyorsunuz... Şimdi Valinor'a yelken açma zamanı.