Rasim Özdenören’i her okuduğumda kıymetinin bilinmediğine üzülürüm. Onda Zweig hikayeciliği, Camus sorgulayıcılığı, Cemil Meriç netliği var.
Burada da temel bir başlık var “Müslüman çağın gözüyle İslam’a bakmaz, İslam’ın gözüyle çağa bakar.” Faizsiz bankalardan uzaya insan gönderilmesine, televizyonun icadından komünizme bir çok konuyu batılılaşmadan veya batıya özenmeden, onların açısına girmeden Müslümanca değerlendirmiş. Bir Müslüman onlara benzeyemez, dini yumuşatamaz, kendi dininin prensipleriyle batı arasında ortak payda aramaz.
Bir diğer konu ise Müslüman olduğumuzu kabul edip, onu yaşamayı reddetmemiz, Ebu Talip zihniyetiyle yaşamamız. İslam coğrafyasında doğmamız bize geleneksel bir din yaşantısı katsa da biz işin özüne bakmalı, kavramalı ve yaşamalıyız. Örneğin namazı kendimiz için kıldığımızı bilip Allah’ın da rızasını gözetmeliyiz. Her ibadetimizde aynı şey geçerli. Diğer alemde farzlar dışında elimizde ne kalacak bunu sorgulatıyor. Yunus gibi ‘Bana seni gerek seni.’ deyip asıl olarak Allah’ın rızasını gözetmeliyiz.
Velhasıl kısacık bir kitap ama ara ara açılıp okunması gereken bir başucu eseri. Kıymeti bilinmeli herkese de okutulmalı.