Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Vildan Soylu
Vildan Soylu
@Vildanokuyor
Güzin ablası kitaplar olan bir kız
127 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
224 syf.
7/10 puan verdi
Dövüş Kulübü esasında bu güne kadar geniş okur kitlelerine ulaşan, popülerliği her dönem taze olan bir kitap. Ben de senelerdir ha okudum ha okuyacağım derken, biraz da yeraltı edebiyatına girmeye olan korkumdan, bu kitabı bu zamana kadar ertelemiş bulundum. 2024 benim için en çok korkulanın üzerine gidilen sene olsun istediğimden yılın ikinci kitabı olarak Dövüş Kulübü'nü okudum. Şimdi muhtemelen hepinizin malumu olan bu kitaptan bahsetmek istiyorum.
Dövüş Kulübü, başkahramanın basit bir büro çalışanıyken iyice tekdüzeleşmiş bir hayatı yıkmaya çalışmasının romanı. Modern insanının özeti olan kahramanımız tükete tükete hayatının anlamını yitirdiği için bunalıma girmesi yüzünden uykusuzlukla savaşan bir adam. Hayatın anlamını bir takım topluluklara girerek buluyor başta. Tam her şeyi düzelttiğini düşünürken Marla yine en başa sarıyor filmi. Bu noktada Tyler Durden ile karşılaşıyor kahramanımız. Tyler aslında onun gerçekleştirmek istediği her şeye sahip bir adam. Bir nevi ideali onun. Ve Tyler Durden ile Dövüş Kulübü'nü kuruyorlar. Sonrası yıkıcı eylemlerle yeni bir gerçeklik yaratma savaşı...
Çok yerde Kafka'ya, Dostoyevski'nin Öteki kitabına, Freud'a selam çakmış yazar. Bu açılardan fena bir kitap değil. Kaotik bir yanı var. Çok yerde düşündüğüm, sorguladığım noktalar oldu.
Filmi de akabinde izledim. Bence oldukça başarılı bir uyarlama. İkisini de tavsiye ederim.
Kitapla kalın.
416 syf.
9/10 puan verdi
Oktay Akbal'ın 2.Dünya Savaşı ve sonrasında geçen öykülerini içeriyor Önce Ekmekler Bozuldu. Yazarın ilk öyküde de vurgulayarak söylediği ve kitabın genel başlığına taşıdığı "önce ekmekler bozuldu, sonra her şey..." cümlesi aslında kitabın özünü ortaya koyuyor. Zira o yıllarda, 1940-50 arasında, savaşın içerisinde bulunulmasa dahi insanları ne kadar etkilediği anlarla, durumlarla, metnin içine saklanmış metinaltı ipuçlarıyla ortaya çıkıyor. Zamana yayarak okudum ben kitabı. Temmuzdan beri açıp açıp bir iki öyküyle doyurdum ruhumu. Biraz kalın bir kitap, içerisinde yazarın 5 öykü kitabı toplandığından olsa gerek, bu yüzden bir ayda okuyup bitirmek zaten pek doğru olmayabilir zannımca.
Oktay Akbal kalemine iyiden iyiye alışmaya başladığım bir yazar oldu. Size de tavsiye ederim. Öykülerini okumak insanda insanca muhasebelerin kanalını açıyor.
90 syf.
7/10 puan verdi
Sevim Burak 1965'te yazmış bu kitabı. O dönem Sait Faik Hikaye Armağanı'na aday gösterilmiş ancak kabul edilmemiş. Yazar da kırgınlıkla köşesine çekilmiş.
Peki neden beklediği ilgiyi hâlâ görememektedir yazar? Kadın olduğu için mi, etnik kökeni hasebiyle mi, toplumcu gerçekçi roman yazmanın moda olduğu bir dönemde post - modern roman yazmaya kalkışmasından mı yoksa günümüz okuruna bile bir kaç beden büyük gelen bir üslup denemesinden mi? Muhtemelen bu saydıklarımın hepsi Sevim Burak'ın anlaşılmamasının sebebi sayılabilir. Zira bu kitap da içerisinde yoğun imgelerin olduğu, handiyse şiire yakın bir anlayışın benimsendiği, kalburüstü edebiyat okurunun anlayabileceği bir kitap. Herkese tavsiye etmelik değil. Ama farklı tarzdan bir kitap arıyorsanız okumanızı öneririm. İçimden bir ses de Sevim Burak bu kadar kıyıda köşede kalmasın diyor çünkü.
Okur Takip Önerileri
261 syf.
9/10 puan verdi
Az önce bitirdim bu kitabı. William Golding'in son dönemlerde pek çok okur "tarafından abartıldığını düşündüğü" şeklinde ifade edilen kitabı. Ben hiç de abartıldığını düşünmüyorum. Bence topladığı beğeniyi sonuna kadar hak etmiş bir kitap. Bir defa alegorik bir anlatımla insanoğlunun içinde var olan iyi ve kötünün savaşımı çok güzel anlatılmıştı. Sonra, Sineklerin Tanrısı bizim çağımızca belki de bu yüzden anlaşılamıyor, Mina Urgan'ın deyişiyle bu kitap 2.Dünya Savaşı'nın kabusundan gelmiş bir yazar tarafından yazılıyor. Biraz dikkatle bakıldığında Jack'in Hitler benzeri bir havası olduğu sezilebilir.
.
.
.
Doğru okunduğu zaman hakkının verileceğini düşündüğüm bir kitap kısacası. Çok şeyler söylesim var fakat #tatkaçıran olmasın. Okuduğunuz zaman almanız gereken hisseyi alırsınız.
211 syf.
9/10 puan verdi
Öğretmenim Hasan Ali Yücel köy enstitüsü çıkışlı Mehmet Başaran tarafından yazılmış Cumhuriyet'in ilk yıllarında Atatürkümüz tarafından ortaya konan eğitim anlayışının devamı olan köy enstitülerini, bu enstitülerin fikir babası ve uygulayıcısı olan İsmail Hakkı Tonguç'u ve Hasan Âli Yücel'i anlatmış. Köy Enstitülerinin neden bile isteye hüsrana uğratıldığını ve siyasilerin çıkarları yüzünden yine halkımızın mağdur olduğunun hikayesi.
Belki şu açılardan eleştilebilir kitap: Yazarın kendisi de birebir tanışma ve ders alma fırsatı bulduğu için duygusal davranmış. İkinci nokta ise kitabın kimi noktalarda tekrara düştüğü oldu. Gerçi bu bir vurgulama ilişkisi de olabilir. Ama konu büyük. Hasan Âli Yücel ve köy enstitüleri konusunda daha çok söylenecek şey vardı. Bu kadar tekrar tekrar aynı şeyleri yazması... Bilemiyorum
Ama yine de çok değerli, okunası bir kitap.
·
Puan vermedi
Gurbet Hikayeleri ve Yer Altında Dünya Var başlığı altında basılmış bu eserde Gurbet Hikayeleri başlığı altında yazarın "gurbete" ve "gurbettekilere dair yazdığı hikayeler yer alıyor. Onun gurbet diye nitelendirdiği yerler çoğunluk Arap yarım adasında yer alan memleketler. Bir tanesi Balkan Harbi'nde memleketinden üç çocuğuyla ayrılmak zorunda kalan bir kadını anlatıyordu. Daha önce bir kaç yerde duyduğum bir hikayeydi bu. Ne zaman okusam gözlerimin yaşardığı, yüreğimin burkulduğu bir hikaye.
.
.
Yer Altında Dünya Var ise Lübnan - Suriye sınırında bir çiflik sahibi olan bir adamın Nihan adında (?) esrarengiz (öyle ki bir kaç isimle tanınan) bir kadınla tanışmasından sonra başından geçenler anlatılıyor. Kitabın çok garip bir tarafı vardı. Edebi açıdan bazı pürüzler barındırsa da olay örgüsü çok garipti.
Memleket Hikayeleri edebiyatımızda hikayeciliğin gelişimi açısından önemli gördüğüm bir kitaptı. Yer Altında Dünya Var ise okuması keyif veren bir roman. Bence bakabilirsiniz.
376 syf.
9/10 puan verdi
Az önce Değmez kitabını bitirdim İsmail Güzelsoy'un. O kadar iyiydi ki nasıl anlatacağım bilemiyorum.
Kitabın başında Aras Nehri'nin dibindeki bir ediple karşı karşıya kalıyoruz. Gerçi ondan da önce kurmaca bir önsöz yer alıyor ki postmodernizmin boy gösterdiği bir bölüm bu. Sonra iki karga karşımıza çıkıyor. Bu iki karganın Aras Nehri'nin dibindeki edibin yaşayıp yaşamadığı konusunda iddiaya giriyorlar. Bu edibin ismi Faruk Ferzan. Sayfalar geçtikçe okurun kafasında "Kim ulan bu Faruk Ferzan?! " sorusu çınlıyor. Ve roman derinleştikçe derinindeki felsefe de gün yüzüne çıkmaya başlıyor.
"ölüm" en çok ele alınan ve sorgulanan şey. Ve tabii ki yaşadığımız çağda karşılaştığımız kötülükler üzerinde de düşünülmüş. Altını çize çize mest olduğum çok kısım vardı.
Bir yanda kadim bir Ortaçağ anlatısı havası sezerken bir yanda güncel toplumsal sorunlarımızla karşı karşıya kalıyoruz. Bu yüzden asla şu zamanda geçiyor denemez kurgu için. Bir de sanki her karakter farklı zaman dilimlerinde yaşamış gibiydiler. Hepsinin de buluşabildiği ortak bir nokta olduğu halde...
Okunmaya değer bir kitap arayan herkese tavsiye ediyorum
Kitapla kalın!
284 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Faruk Duman'ın İncir Tarihi kitabını #güncelikeşfet maratonunda okuduk.
Kitap Zeyrek adındaki bir karakterin başından geçenleri anlatıyor. Anlatıcı aynı zamanda Zeyrek efendi. Kitabı okurken yer yer 1001 Gece Masalları'nı yer yer İhsan Oktay Anar'ı okuyor hissine kapılıyor insan.
Zaman algısı da mekan algısı da klasik romanlardaki gibi değil. Kurgunun içerisinde de yer yer gerçeküstü ögeler yer alıyor. Esasında pek de öyle anlatılabilecek bir eser değil. Herkesin okuyup kendi edebî altyapısı ile yorumlaması gereken bir eser. Ben çok keyifle okuduğumu belirteyim. Bir kere kitabın içerisinde ince bir mizah anlayışı var. Kahkahalarla okuduğum kısımlar oldu. Bir de biraz sembolist bir havası vardı. Şimdi #tatkaçıran (#spoiler) olmasın diye bunları açıklamayacağım. Ama kitabın belli kısımlarında belli kavramlar, sözcükler kullanılmıştı.
Sözcük demişken "kelime oyunlarına" da dikkatinizi çekmek istiyorum. Hakikaten çok ince bir zekanın ürünü olduğunu görüyor okur kitabı okuduğunda.
Son olarak okuru adeta kendisine bağlayan o ritim duygusunu, eserin iç ahengini de söyleyip yazıyı bitireceğim.
Kitapla kalın!
552 syf.
8/10 puan verdi
Eylül ayında başladım bu kitaba. Aslında bende kalsa, kimselere bahsetmesem dediğim bir kitap aynı zamanda :) Ama zaten çok kişiye ulaşamayacak yazdıklarım.
Cevad Karahasan Boşnak edebiyatının bir yazarı. Balkan edebiyatlarını önemserim çünkü bence çok kıyıda köşede kalıyor bu kitaplar. Aslında çok hazin hikayeleri içerisinde barındıran bir
556 syf.
9/10 puan verdi
Steinbeck bu kitabında bir değişimin sonucunda insanların neler yaşadıklarındam bahsediyor.
Değişim kapitalizmin tarıma kadar sinmesi aslında.
Büyük umutlarla iş arayan milyonlarca tarım işçisinin trajik ve safi realist olan bir hikayesi bu. Okurken sadece bu konuda değil neredeyse son zamanlarda ülkece yaşadığımız her şeye bir açıklık getiriyor. Hani sürekli 'neden' sorusu düşer ya insanın aklına. Birilerinin bencil politikası, ve insanlığın en eski mevzusu olan 'ötekileştirme psikolojisi' ve 'Hard kapitalizm'
Birileri, yani gücü ya da mülkiyeti elinde bulunduranlar emri altındakileri öteki olarak gördüğü için ne onların açlığı ne onların hastalığı ve hatta ne de ölümü ilgilendirmiyor 'gücü elinde bulunduranları' Bir yığın insan iş arıyor ve kuru ekmek pahasına çalışmaya razı oluyorlar. 'Ölmektense' diyor insanlar. Öbür tarafta bu emek sömürücüler köşeyi dönüyor ve zerre kadar vicdanları sızlamıyor.
Çünkü öteki onlar. Öteki oldukları için de onlara her şey müstahak.
Hep Nazım'ın şiirleri vardı aklımda. Mesela "Dünyanın En Tuhaf Mahluku' çünkü aslında birlik olup da itiraz etse o yığınlar bir şeyler değişecek belki. Yani, bu dünyada bu zulüm onların sayesinde. Yani, 'açsalar, yorgunsalar, alkan içindeyseler eğer'
Yani 'şaraplarını vermek için üzüm gibi eziliyorlarsa.' Nazım gibi benim de 'dilim varmıyor ama' 'Kabahat onların.'
Bir de Ahmet abinin vapurundan hiç inmedim.
Şafak Türküsü boğuldu boğazımda, Siz Yanmayın şarkısı geçti içimden.
Çok güzel bir kitaptı her açıdan. İçinden bir türlü çıkamadım
188 syf.
8/10 puan verdi
Dostoyevski'nin bir çok postmodern yazara ilham olan bir kitabıdır Öteki. Hoş yazıldığı dönem eleştiri oklarının hedefi olmuştur ama, Beyaz Kale, Başkan Babamızın Sonbaharı, Dövüş Klubü ve daha kimbilir hangi eserlerde bu kitaba gönderme, atıf vardır. Hatta birebir esinlenme vardır. Peki ne anlatıyor Dostoyevski bu kitabında? Dürüst, namuslu,
303 syf.
9/10 puan verdi
Albert Camus insanlığın ortak yazgılarından olan salgınlara bir bakış açısı getiriyor bu kitapla. Salgın gibi bir felakette, tüm felaketlerde olduğu gibi, insanların belli başlı davranış kalıpları geliştirdiğinden yola çıkarak, tarihteki veba salgınlarının bir dökümünü yapmış, bütün verileri, yazılan çizilen her şeyi incelemiş muhtemelen. Bunu
