Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Garip'in İsim Babası Cavit Yamaç Anlatıyor
''Bilir misin dedi Orhan Veli'nin Garip kitabının adını ben koydum. Bir gün Nisuvaz'da oturuyordum. Orhan geldi, bir şiir kitabı çıkaracağını söyledi. Bir türlü kitabına bir ad bulamıyordu. Koymak istediği ad 'Tahattur'du (Anımsama). Bilirsin Orhan Veli'nin 'Alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden/Tabakam senin yadigârın/Seni nasıl unuturum ben/Vesikalı yârim, diye bir şiiri vardır. Onun adı 'Tahattur'dur. Kitabına bunu vermek istiyordu. Bana sordu, ne dersin diye. Ben de bu adın çok eskimiş olduğunu, daha yeni ve ilgi çekici bir ad bulmasını söyledim. Bu yeni adın ne olabileceğini sordu. Ben de senin şiirlerin yadırganıyor, acayip, garip bulunuyor, öyle bir ad vermelisin dedim. Öyleyse bir ad bul, dedi. Yaban, acayip, garip derken, garip sözü üzerinde durduk. Orhan Veli'nin kitabının adı ortaya çıkmıştı. Garip sadece şaşırtıcı acayip anlamına gelmiyor, gurbette kalmışa da yakışıyordu. Zaten o dönemde Orhan Veli ve arkadaşları da biraz kural dışı biraz gurbette kalmış gibiydiler.''
Sayfa 164Kitabı okudu
Eski ruhbilimciler, insandaki dış duyulardan başka, beş de iç duyu kabul ederlerdi. Bunlar bellek (hafıza), sezgi (vahime), imgelem (nuhayyile), anımsama (müzekkire) ve düşünme (müfekkire) idi. Bu beş duyu, bir ortak duyuda (hiss-i müşterek) birleşirdi...
Reklam
Anımsama, bir an için geri dönmek değildir, geçmilte elinden sıyrıldığımız ölümün bşr an için eline düşmek demektir, bize yeni bir yaşama geçemeyeceğimizi anımsatan ölümdür... insan unutamadığı için ölür...
Akademi'de iken tanıdığım bir kız arkadaşım, bana büyük kentin yakınında ailesi ile oturduğu evini anlatırken, aklımdan o evde o kızla sevişmenin ne olağanüstü bir mutluluk olacağını geçirmiştim de, böyle bir düş kurmanın yersizliğini düşünüp kendime gülmüştüm. Oysa sonra bu düş bütün güzelliği ile gerçekleşmişti. Buna bir önsezi diyebiliriz ama kaderin bizim için kurduğu tasarılar, önsezimizi aşar; o bizi bilinemez nasıl bir seyirlik tadından ve merakından ötürü kendi eğlencesi durumuna getirir. Bu eğlence bizi de mutlu ettiği sürece kaderin farkında bile olmayız, ama mutsuzluklarımızın tek sorumlusu hep odur. Bunları yıllar sonra, serinkanla düşünüyorum, garip bir anımsama tutkusu içinde. Doğrusu, mutsuzluğu tanımamıştım, bundan ötürü de kaderi suçlamak durumuna düşmemiştim; bana bunları dayımın köyünde geçirdiğim o unutulmaz yaz düşündürdü. Elimizde olanla elimizde olmayan arasındaki, yaptıklarımızın sonucu ile, nerdeyse başımıza gelenler arasındaki ayrımdan başka bir şey değil bu. Aşk bir çabanın sonucu olamaz, başımıza gelir ancak.
İnsanda anımsama yoktur. Hiçbir şey anımsamaz. Niçin anımsamaz..? İnsan arar da arar...
Sayfa 193 - Oda yayınları...Kitabı okudu
Düşünün bir, bir kadın mıdır, Saçları, adı olmayan Artık anımsama gücü olmayan Gözleri boş ve bağrı soğuk Kışın bir kurbağa gibi. Bunların olduğunu düşünün: Sizlere yöneltiyorum bu sözleri. Onları yüreğinize kazıyın Evinizdeyken, yolda yürürken, Yatarken, kalkarken; Çocuklarınıza yineleyin bu sözleri. Yoksa, eviniz yıkılsın, Hastalık dert olsun başınıza, Çocuklarınız yüz çevirsin sizden.
Reklam
Yüksükotunun Latince adı Digitalis'tir. "Dijital" sözcüğü Latince digitus, yani parmak sözcüğüne işaret eder, parmak da sayı saymaya. Dijital kültür, insanları küçültüp birer parmak-varlık haline getirdi. Dijital kültür sayı sayan parmağa dayanır. Ama tarih anlatıdır. O saymaz. Saymak tarih sonrası [posthistorische] bir kategoridir. Ne tweetler, ne de enformasyon toplanıp bir hikaye oluştururlar. Timeline da bir hayat hikayesi anlatmaz, bir biyografi değildir. Toplamsaldır [additiv], öyküleyici değildir. Dijital insan sürekli sayma ve hesaplamak için parmaklannı kullanır. Dijital dünya sayıyı ve saymayı mutlaklaştırır. Facebook arkadaşları da her şeyden önce birer sayıdır. Ama arkadaşlık gerçekte bir hikayedir. Dijital dünya toplamsal olanı [Additive] , saymayı ve sayılabilir olanı bütünleştirir/totalleştirir. Hatta eğilimler bile like biçiminde sayılır. Öyküleyici olan, yoğun bir şekilde anlamını yitirir. Saymak her şeyi karşılaştırılabilir hale getiriyor. Performans ve yeterlilik sayılabilir şeylerdir. Günümüzde sayılabilir olmayan artık varlığını [Sein] sürdüremiyor. Ama Varlık öyküleyicidir, anlatıdır, sayı değildir. Sayıda hikaye ve anımsama demek olan dil eksiktir.
“Geçmiş sadece bir projeydi, öngörülemeyen sınırlara kadar geliştirdiği bir tür anımsama terapisiydi.”
Sayfa 112
Yavaşlık ve anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır.
Yas, yıllar geçtikçe tuhaf bir anımsama savaşına evriliyor. Yaşadığım özleme zamanla alışabiliyorum. Ama ona dair bir şeyleri unutacağım korkusu gitgide büyüyor.
Reklam
Beyin, dengesini koruyabilmek için bizleri tekrarlayan, ufak anımsama dozları deneyimlemeye iterek tramvayla ilişkili hassaslaşmış anılarımızı sakinleştirmeye çalışır. Hassaslaşmış bir sistemin tolerans geliştirmesi için çabalar
Nazi ölüm kamplarından sağ kurtulanlar, en korkunç tacizlerin bile insan belleğinde sürekli taşınabileceğinin en açık göstergesi. Nazi kurbanları için en büyük sorun, kendileri ile ölüm kampları arasına duygusal bir uzaklık koyabilmeyi, unutmayı başarabilmek oldu. Tarifsiz kötülüklerle dolu bir dünyada, tekrar Nazi Almanyasında -diyelim ki
Sayfa 129
“Kimi sırları çözmek için hikayeden uzaklaşmak gerekir ama bazen de bunun tam tersini yapmak doğrudur; bütün sır hikayede saklıdır bazen.”(Tekin, 2001, s. 68). “Biliyorsun, ilk günden beri söylüyorum bunu, insanın dünyada kalbinde bir aşkla yapayalnız dolaşması çok zor.” (Tekin, 2001, s. 113). “Anımsama, bir an için geri dönmek değildir, geçmişte elinden sıyrıldığımız ölümün bir an için eline düşmek demektir, bize yeni bir yaşama geçemeyeceğimizi anımsatan ölümdür.” (Tekin, 2001, s. 134-135).
Metis YayınlarıKitabı okudu
İç duyular: 1- Bellek (Hafıza) 2- Sezgi (Vahime) 3- İmgelem (Muhayyile) 4- Anımsama ( Müzekkire) 5- Düşünme ( Müfekkire) Bu beş duyu, ortak bir duyuda (hiss-i müşterek) birleşirdi.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.