Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Hatice Yücel
Hatice Yücel
@benderofbook
Kişinin kalitesini kendisi belirlemesi muazzam bir adalet.
.
Tıbbi Sekreter
165 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Yazar bu kitabında büyük annesinden dinlediği bir efsaneden yola çıkarak yazıyor.Marquez, bir manastırda yapılan kazıda saçları yirmi iki metre on bir santim olan bir kız çocuğu cesedi görüyor. Bu olay Marquez 'e büyükannesinden dinlediği bir efsaneyi hatırlatıyor ve Sierve Maria' nın hikayesi başlıyor.. Varlıklı bir ailenin istenmeyen kızı Sierve Maria'yı birgün bir köpek ısırır ve kuduz olduğu söylentileri herkese korku salar. O zamanlar kuduzdan ölmek aile adını dahi lekelediğini düşünen annesi hiçbir belirtisi olmadığı halde kızına inanmaz. Olay Sierve'nin cadı olabileceği söylentileriyle daha da çıkmaz hale gelince manastır bu olay için bir rahibe görevlendirir. Ama rahibenin görüşleri oldukça farklıdır.
.
180 sayfalık bir kitapta o kadar karmaşık duygular yaşattı ki..
Okunmasını kesinlikle tavsiye ederim.
Birinci dünya savaşının geçtiği dönemde dünyanın halini bir kadının gözünden okuyoruz.
Avustralyalı bir subayın kızı olan Clarissa bir manastır okulunda büyümüş, eğitimini tamamladıktan sonra Viyanalı ünlü bir sinir hastalıkları uzmanının yanında çalışmaya başlamıştır. Lozan’daki bir kongrede barışsever Fransız öğretmen Léonard’la tanışır. Birbirlerine âşık olurlar. Savaş yüzünden ayrılmak zorunda kaldıklarında Clarissa hamiledir. Üstelik karnındaki bebeğin babası aynı zamanda düşmanıdır da. İşte burdan sonrası Clarissa için oldukça zordur. Seçim yapmak zorundadır.
.
Güçlü kadın karakterleri oldum olası sevmişimdir. Bide böyle bir savaş döneminde içinde bulunduğu şartlara rağmen bu denli çabalaması okumaya değer kesinlikle. Ki zaten Stefan yazmış okunmaz mı?
.
Her ne kadar okumam bir hafta sürse de beni hiç sıkmadı ve hiç kopukluk yaşamadan okudum. Tavsiyemdir okuyun okutun. ️
Livaneli' den muhteşem bir eserle karşınızdayım.
Konusu itibariyle ilgi çeken ve anakarakteri güçlü bir kadın olan Livaneli eseri.
Olaylar Türkiye de yaşayan ve dul olarak yaşadığı zorlukları , yaşamaması gerekenleri yaşayan bir kadını konu alıyor.
Kitap baştan sona tarih kokuyor. Geçmişte yaşanan bilmediğimiz adını dahi duymadığımız ölümleri de konu alıyor. Okurken öfkelenmemek elde değil.
Profesörümüz Maximillian Wagner'in 59 yıl sonra İstanbul'a inişiyle başlayan hikaye, onu karşılamaya giden 36 yaşında monoton ve tekdüze yaşamının esiri olmuş bir üniversite çalışanı olan Maya Duran'ın, profesörün hikayesine merak salmasıyla başlıyor. Oğlunu tek başına büyütmeye çalışan bir anne olan Maya Duran karışmaması istenilen profesörün yaşantısını araştırıyor ve kendi ailesinin de geçmişi hakkında bilmediği tozlu raflar altına kalan olayları gün yüzüne çıkıyor. Ve başına açtığı belaların içinde buluyor kendisini.
Gerçekten tarihsel olayları bu şekilde harmanlamış olması takdire şayan.
Tüm övgüleri, abartıları hak eden bir kitap kesinlikle. Sayfa sayısı sizi kesinlikle korkutmasın. Nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile.
Konusu zaten tam benlik, sürekli olay olay ..
Bitmesini hiç istemeyeceğiniz, sizi kendi içine hapseden yüreğinize dokunacak bir kitap.
Her ne kadar duygusal olsamda okurken ağladığım kitap sayısı çok az ve Serenad son kısmında beni ağlattı. Alın okuyun, okutun. Kesinlikle tavsiye ederim.
Okur Takip Önerileri
.
Selamlaar Çok sevdiğim bir yazardan bir kitap daha eksilttim. Dizisi çekilse izlerim dediklerimden.
On yaşındaki öksüz Pauline'nin yengesi tarafından evlatlık edinmek için Paris'ten getirmesi üzerine hikayemiz başlıyor. Pauline ailesinden kalan bir servetle bu eve yerleşir.
Madam'ın da Pauline'den bir kaç yaş büyük bir oğlu vardır. Beraber deniz kenarında güle oynaya bir çocukluk yaşarlar.
Bu arada Pauline küçük olduğu için yengesi onun servetini bir çekmecede saklı tutmaktadır. Ama gözü hep kızın servetindendir. Bu yüzden kızın servetini başlarda Pauline' den izin alarak, daha sonraları habersiz yavaş yavaş harcamaya başlar.
Madam'ın planları, düşünceleri Pauline'nin hayatını her ne kadar kötü etkilese de Pauline'nin bitmeyen yaşam sevinci gerçekten okumaya değer. O kadar güzel bir kalbi var ki. Ne kadar okurken onun adına üzersem de yaşama sevincini kaybetmeyişi beni çok mutlu etti.
.
Kesinlikle okumaya değer. Varsa kitaplığınızda alın okuyun. Yoksa da en yakın zamanda temin edin, pişman olmazsınız.
Bir medeniyeti yok eden bir salgın ve Jack London'un o eşsiz kalemi. Yazara Martin Eden'le tanıştığım için bu kitabın da onun kadar olmasa da güzel olacağından ümitliydim. Ki gerçekten kısacık kitapta bile farkını ortaya koymuş diyebilirim.
.
Evet bir medeniyeti kırıp döken Kızıl Veba hastalığına bağışıklık kazanan ve torunlarına anlatırken sanki size anlatıyormuşçasına bir hisse kapılmanızı sağlayan Granser'den dinliyoruz. Evet ana karakterimiz kaostan kurtulmayı başaran, sevdikleri gözlerinin önünde ölen yaşlı Granser.
.
Geçmişi onu her ne kadar üzse de asıl üzüldüğü şuan yaşadığı bu ilkel yaşam onu çok sarsıyordu. Torunlarına bile anlatırken her kelimeyi tek tek açıklaması gerekiyordu.
.
Ben çok severek okudum.
Okuyun okutun kesinlikle tavsiye ederim.
İmkansızların gerçekleşebildiği bir evren düşünün hah işte orası Malamander Okurken o kadar keyif aldım ki hem bitmesini istemiyorum hemde sonunu merak ediyorum Yaşamak istediğim evreni buldum. İçerisinde karakterler ve isimleri o kadar tatlıydı ki..
+12 yaş üzeri herkesin keyifle okuyacağını düşünüyorum. Daha ilk sayfasından sizi macera dolu, sürükleyeci bir serüvenle karşılıyor.
.
Bir yanda kayıp şeylerin güvenliğini sağlamak, ipuçlarını tespit etmek, gerçek sahiplerini bulmaya çalışan Herbie Limon. Diğer yanda ailesini gizemli bir şekilde kaybetmiş ve aramak için uzak diyarlardan gelen Violet'in yolları kesişir. Violet, Herbert'e bir teklifte bulunur ve Herbert'in kabul etmesiyle beraber tüm ip uçlarını takip ederek Violet'in ailesini aramaya başlarlar ve gizemli maceraları başlar.
.
Üç kitaplık fantastik serinin ilk kitabı kendisi. Tavsiye ederim, okuyun okutun.
Efsanelerle dolu bir dünya
Kendini okutan bir kitap kesinlikle. Sanki dizi izliyormuşçasına akıp gitti diyebilirim. İçerisinde her ne kadar bilmediğim kelimeler olsa da zevk alarak okuduğumu söylebilirim.
İstanbul delikanlısı, genç ve zengin olan Şems Hikmet'in bir çingeneye aşık olması ile başlar.
Ziba'nın çingene olması Şems'in ne ailesi ne arkadaşları nede hocası tarafından onay görmez. Ama Şems sevdasından vazgeçecek gibi değildir. Daha önce hiçbir kadına karşı böyle duygular beslememiştir. Ve Şems Ziba'yı iyi bir terbiye ve eğitim alması için Boğaziçi'nde bir hanımın yanına yerleştirir. Ziba'nın güzelliği ile aldığı eğitim karşısında Şems günden güne daha da sevdalanır ama işler pek istediği gibi gitmez.
.
.
Ahmet Mithat Efendi 'nin araya girip kendi fikirlerini söylemesi de benim oldukça hoşuma gitti.
Evvet sürekli karşıma çıkan özellikle ölmeden önce okunacak kitaplar listesinde gördüğüm bir kitabının yorumu ile geldim.
.
Ünlü bir yazar olma yolunda açlıkla imtahan eden bir genci okuyoruz. Kitapta karakter ne kadar isyan etse de, yoksulluğa ve açlığına rağmen vazgeçmediği ahlak ve onur anlayışı insanı etkiliyor.
Kendi değerlerinden ödün vermeden yaşamaya çalışsa da karşısı çıkan olumsuzluklara rağmen açlıkla direnişi okumaya değer. Yazar öyle güzel aktarmış ki, çok akıcı bir şekilde okunuyor kitap tek sorun okurken yaşadıklarını sindirebilmekte.
Öyle ki okurken aslında böyle insanların sadece kitaplardaki karakterlerden ibaret olmadığı düşüncesi insanı sarsıyor. Biz sıcak yataklarımızda karınlarımız tok uyurken kim bilir dışarda kimler başlarını sokacak bir çatının hayalini kuruyor. Hayatın gerçeklerini okumak ağır geliyor bazen...
.
.
Her ne kadar bir günde okunacak bir kitap gibi gözükse de sindire sindire okunacak bir kitap. Tavsiye ederim. Sağlıcakla kalın
13 hikayeden oluşan bir Sabahattin Ali eseri.
Hepsi birbirinden güzel, birbirinden farklı duyguları ilmek ilmek işlemiş. Köy yaşamını, kimsesizliği, toplum hayatını konu almış türdeki hikayeleri okumaya değer kesinlikle.
Kısa ama oldukça duygu uyandıran bir kitaptı kesinlikle. George Owel'ın Hayvan Çiftliği eserini anımsattı biraz. Filiz adında bir kümes tavuğunun hikayesini anlatıyor. Yumurtladığı her yumurtanın gözlerinin önünde çiftlik sahipleri tarafından alınmasına dayanamayan, artık özgürlüğü ve anneliği tatmak isteyen bir tavuktur. Dışarıda ki özgür hayvanları gördükçe onlar gibi özgür olmayı hayal eder. Ve birgün istediği gerçekleşir. Tüm zorluklara göğüs geren tavuğumuzun, kimse tarafından istenmemesi ama yine de yılmadan hayatına devam etmesi gerçekten okumaya değer.
Her yaşa hitap eden Filiz'in hikayesini tavsiye ederim. Umut dolu yarınlara
Merhabalar
Bir seriyi daha geride bıraktım. Uzun süredir beni bekleyen bir seriydi. Açıkçası beni çok şaşırttı diyebilirim. Serinin tüm kitapları birbirinden güzel gerçekten şaşkınım. Çünkü ne zaman bir seriye başlasam ilk kitap iyi gidiyor ama sonra olağanlaşıyor ve kitabın sonunda toparlıyor yazar. Ama bu seri kesinlikle öyle değil 3 kitabını da nefes dahi almadan okudum diyebilirim. Mara ve Noah'ın tutkulu aşk hikayesini ben çok sevdim.
.
.
Mara, sevgilisi ve 2 arkadaşı ile eski bir binanın enkazından çıkarılıyor ama hayatta kalan sadece Mara. Burnu bile kanamadan kurtuluyor. İşte hikaye de burada başlıyor. Ailesiyle beraber yeni bir şehir, yeni bir okul değiştiren Mara'yı bekleyen olaylar silsilesi başlıyor.
.
Seriyi çok övüp bıktırmakta istemiyorum ama distopya, fantastik, aşk ne ararsanız var seride.
Okuyun okutun.
Aynı Yıldızın Altında ve Kaplumbağa Kabuğunda dünya kitabını okuduktan sonra bu kitap kesinlikle hayal kırıklığı. Üzülerek söylüyorum ki beğenemedim. Kitap hakkında bir kaç yoruma denk gelmiştim ve ama yinede bir umutla okudum. Ben yazarın tüm kitaplarını okuyacağıma söz vermiştim Kaplumbağa Kabuğunda Dünya'dan sonra beklentim yükselmişti John Green'den.
.
Colin, adında üstün zekalı, anagram aşığı bir çocuk . Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere kendisi 19 başarısız denemesinden bahsediyor. Ki bu 19 kızın hepsinin ismi Katherine isimli kızlar.Ve Colin her seferinde terk edilen taraf oluyor. Ta ki 19 Katherine onu terk ettiğinde dağılıyor. Olaylarda burdan sonra gelişiyor.
.
En yakın arkadaşı Hasan ile bir yol macerasına atılan Colin'nin 20. sevgilisini merak ediyorsanız okuyun.
Böyle kısa ama içi dolu dolu kitapları çok seviyorum ben.
Dostoyevski’den, gencecik bir kızın hüzünlü hikâyesi. Annesi ve babası ölmüş yapayalnız bir kızı sevdiğini sanıp onu sevmediği istemediği biriyle evleneceğini düşünerek evlenme teklifi eden bir adamla geçen evliliğini konu alıyor. Genel itibariyle çokta mutlu bir evlilik yaşamayan bu iki çiftimizin evliliği de zaten çok uzun sürmüyor.
Biri evliliği mecburiyet diğeri ise avantaj olarak bir çiftin evliliğini okuyoruz.
.
.
Tabiki tavsiye ederim Dostoyevski var işin ucunda
Merhabalar Arkadaşlar
.
Mayıs ayının son kitabının yorumu ile karşınızdayım.
.
Kitap bir kadının hayatında ilk kez kendisi için birşey yapıp Van Gogh’un Ayçiçekleri tablosunu duvara asmasıyla başlıyor.
.
Ellis ve Michael işe tanıştıklarında 12 yaşında olan kendi küçük dünyalarında birbirlerini seven iki erkek çocuktur. Ta ki bu ayrılmaz ikilinin hayatlarına Annie adında bir kız girer. Hiçbir şey değişmemiş gibi gözükse de herşey değişir Annie'nin gelişiyle.
.
.
Öncelikle belirtmek isterim ki kitap oldukça durağan ilerliyor. Hani böyle sürekli olaylar olaylar olan bir kitap değil. Yazarın dili akıcı ama bence karakterleri biraz daha ayrıntılı bir şekilde anlatabilirdi. Kitabı 2 kısımda okuyoruz. 1 kısım Ellis 2 kısım da ise Michael çıkıyor karşımıza. Açıkçası Michael'in olduğu bölüm daha çok hoşuma gitti yazarın aktarmak istediğini ancak o zaman anladım. Birbirini küçüklükten beri seven ama toplum tarafından dışlanmaktan korkan iki erkeğin hayatları okuyorsunuz. Kötü değil ama beklentiyi arşa çıkarmadan okuyun derim.
Tavsiye edip etmemekte kararsızım o yüzden kitap hakkında yorumumu okuduktan sonra karar sizlerindir.
.
.
Kitapla kalın.
Kristin Hannah'tan muhteşem bir eser okudum. Kendisini bilmeyen yoktur. Ben kitaplarını biraz geç okuyamaya başladım sanırım.
.
.
•Tess kulakları duymayan , ona doktor olamazsın diyenlere inat doktor olan. 10 yıldır kanserle mücadele eden bir kadın. Ölüm eşliğinde rüya gördüğünü zannederken ona sunulan 2. bir şans ile hayata döner. İki dünya arasında olduğunu söyleyen Carol bir seçim yapmasını diğer hayatındaki hayat arkadaşını seçmesini ister. Tess ne olduğunu anlamadan kendini önünde kırmızı bir butonla karşısında geçen görüntüdeki erkeklere bakar. Gerçek olduğuna inanamamasına rağmen karşısında bir bebeğe bakan adamı gördüğünde değişik duygular hisseder. Farkında olmadan kırmızı düğmeye basar. Gözünü açtığında kendisini 1870'lerde bulur. Karşında resimdeki adam ve yeni doğum yapmış bir kadının vücuduyla uyanır. En garibi ise artık kulakları duyuyordur. Ne kadar inanamasada 3 çocuklu bir hayatın içinde seni bulur kendini ve bir aile olmak için verdiği çabalar gerçekten hayran bırakıyor insanı. Bayıldım kesinlikle 2 günde bitti ama elimden bırakmak dahi istemedim. Okuyun okutun.
Refet #okudumbitti
.
.
150 sayfaya ne kadar duygu sığdırılabilir ki? Refet'in küçük yaşta babasını kaybetmesi annesi ile beraber yaşadıkları tüm zorluklar ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi! Yoksullukları, kimsesizlikleri ve bunlarla başa çıkmak için sarf ettikleri çaba, takdire şayan. O kadar geçim sıkıntısının arasında kendisi okumamış olmasına rağmen bir tanecik kızının okuması için, hiçbir eksiğinin olmaması için sağlığını bile hiçe sayarak onu okutan bir anne. O kadar duygu yüklü ki, okurken ağlamamış olsam bile yüreğime öyle bir dokundu ki. Böyle güçlü kadın karakterleri okumaya bayılıyorum. Refet'in hayata karşı duruşu , azmi , hırsı da kesinlikle okumaya değer.
.
•Evet uzun zamandır kitaplığımda okumamı bekleyen Sonsuzluğun Sınırında kitabını okudum. Kitap hakkında bilgim olan tek şey zaman yolculuğu ile ilgili olmasıydı. Bir süredir seri kitap okumadığım için rastgele eleme aldığım ve okurken keşke daha önceden okusaymışım dediğim bir kitap oldu. O kadar çok sevdim ki elimden bırakmak dahi istemedim. Zaman yolcuğu ile ilgili olması beni zaten cezbetti ama karakterlerde öyle güzel ki. Genç yetişkin bilimkurgu türünde oldukça iyi bir kitap. 2. kitabını
okumak için sabırsızlanıyorum.
.
•Yıl 2013 'te Alora , teyzesi Grace ile birlikte sevimli bir pansiyon işletiyordu. Sürekli kendini birilerinin takip ettiğini düşünüyor ve tedirgin oluyordu. Zaman zaman baygınlık geçiriyor , gözünü açtığında kendisini hatırlamadığı yerlerde buluyordu. Teyzesine hastane masrafları olmasın diye söyleyemediği bu olay herşeyin başlangıcı oluyor.
.
•Yıl 2049 yaşayan ve bir zaman bükücü olan Bridger , bir görev sırasında karşısında birden ölmüş babasını görüyor. Yeterince garip değilmiş gibi birde babası ondan Alora adında bir kızı kurtarmasını istiyor ve ortadan kayboluyor. 2013 'teki Alora'nın ise hiçbir şeyden haberi olmadığın halde dünyası bir anda değişiyor. Sırlar ve yalanlarla dolu hayatlarında soruların cevaplarını arıyorlar.
Yine bir çırpıda okunacak bir kitapla karşınızdayım. ARKADİ ve BORİS STRUGATSKi kardeşlerin yazdığı bir kitap. Yazmış oldukları Uzayda Piknik'te kitaplığımda mevcut en yakın zamanda onuda okumak istiyorum.
.
.
Bir astrofizikçi olan Dimitri Malyonov "Galaksideki yıldızlar ve yıldızlararası madde arası ilişki sorunu" üzerine bir proje hazırlamaya çalışıyor. Ödül alacağını düşündüğü bu projesine daha iyi yoğunlaşmak için eşini ve oğlunu Odesa'ya, anne babasının yanına gönderir. .
Gelin görün ki hiçbirşey istediği gibi gitmez. Sürekli rahatsız edilir. Önce içi votka ve havyar dolu bir kutu, üstelik kendisinin sipariş verdiği söylenen faturası ödenmiş bir koli. Daha sonra evine güzel alımlı mini etekli , eşinin yazısı ile yazılmış bir notla kadın geliyor. Bu ziyaretler, biliminsanı olan arkadaşlarının da gelmesi ile sonu gelmez bir hal alıyor. Hepsi de büyük bir keşfin eşiğinde olduklarını ve bilinmez bir güç tarafından engellediklerini öne sürüyorlar. .
•Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında tutmuş olduğu çevirisini Can Yücel'in yaptığı bir günlükle karşınızdayım.
1945 te 15 yaşında toplama kampında hayatını kaybetmiş. Hayatta kalan tek akrabası Otto Frank ( babası ) günlüğünü yayınlamış.
•Yahudi bir ailenin 2. çocuğundan birisi Anne. Nazi işgalleri sırasında babasının iş arkadaşlarının da yardımıyla 2 yıl saklandılar. Eskiden yanlarında çalıştıkları arkadaşları onların gözü kulağı oldu adete. Kıyafet , yemek , kitap vs. yardımları sadece küçük bir kısmıydı.
•Kendine uğraş arayan Anne her gününü olmasada önemli anlarını yazmaya çalıştı. Günlüğüne Kity adını verdi. 2 yılda yaşadıkları zorluklar kişiliğini o kadar çok değiştirdi ki. O kadar umutsuzluğun içinde bile kendini geliştirmeyi hiç ihmal etmedi. Gazeteci veya yazar olacağını kafasına koymuştu. Sürekli sürekli araştırdı. Zorluklar üstesinden gelişi, hayatına tutunacak bir sevgi arayışı okumaya değer kesinlikle. Kitabın başlarında ki o deli dolu Anne'nin zorluklar karşısındaki kişilik değişikliğini , o yaşından olgun bilmiş hallerini çok sevdim ben. Kadın karakterin güçlü oluşu her zaman hoşuma gitmiştir. Severek okudum. Umarım sizde seversiniz. Tavsiye ederim.
Bir Hasan Ali Yücel klasiğini daha geride bıraktım.
Monte Cristo Kontu 'nun yazarı diye elime aldığım ve Alexandre Dumas'ın oğlunun yazdığını öğrendiğimde çok şaşırdım. Abartıdan uzak oldukça akıcı bir dille yazmış. Okurken nasıl bittiğini bile anlamadım. Aslında kitabın başında sonunda ne olacağını yazmasına rağmen yinede elinizden bırakamıyorsunuz, ilk kez bildiğim bir sonu okumak bu kadar keyif verdi. Klişe aşk romanlarından sıkıldıysanız okumanızı tavsiye ederim.
.
Çok saygı gören bir babanın avukat oğlunun, dillere destan güzelliği olan yazarın tabiri olan yosma bir kadına duyduğu aşkı anlatıyor. Bir erkeğin bu denli güzel seviyor oluşu okumaya değer.
.
.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Bol kitaplı günleriniz olsun
.
#kitapyorumu
.
Konusu itibariyle ilgi çekici bir kitap.Karşıma çok fazla çıktığı için okumak için beklemek istemedim. Ama kitap hakkında oldukça fazla yorum okumuştum ve beklentim de bir o kadar yüksekti. Beklentimi tam karşılamadı diyemem sadece benim mitolojiye çok uzak olmamdan dolayı bazı kısımlarında azıcık sıkılmış olabilirim.
.
.
Helios'un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatının ilk büyüsünü aşkı olan adam için yapıyor. Ve olaylar başlıyor. Her ne kadar hor görülüp sevilmesede o güçlü duruşuyla beni kendisine hayran bıraktı diyebilirim. Kitabı Kirke için bile okuyun derim.
Nereden başlasam bilemiyorum . O kadar yüreğime dokundu ki kitap. Gözümden yaş geldi sonunda. Hasan Ali Toptaş yazmamış kitaba nefes vermiş, dil vermişte canlanmış sanki. Tüm kitaplarını tereddütsüz alıp okurum dediğim yazarlar arasına girdi kesinlikle.
Bir babamın hastağı ve oğlunun babası için ilden ile çağre araması. Ve diğer akrabaların bu denli bir arada oluşu gerçekten çok hoş. Bazen okurken bende oradayım da bir köşede onlar izliyormuşum gibi hissettim.Olaylar çok abartılacak şeyler değil aslında ama yani böyle bir konuyu bu denli insanı içine işleyecek şekilde yazması kesinlikle takdire şayandı.
.
.
Tavsiye ederim. ️
Gönlünüzce olsun herşey.
Virginia Woolf'la tanıştığım ilk kitap. Yüzyıllardır kadınların neden geri planda kaldığını örnekler vererek anlatmış. Sayfa sayısı az olmasına rağmen her satırında durup düşünülmesi gereken bir kitap. Alıcı ama bir o kadarda düşündürücü. Kadınlar için çok güzel öğütler içeriyor.
.
.
Bir alıntı bile bazen çok fazla şey anlatabilir.
.
"Eşini dövmek" diye okudum, erkeğe tanınan bir haktı. Hem alt hem yüksek tabaka tarafından utanmazca uygulanıyordu.. Benzer bir biçimde, "diye devam ediyordu tarihçi," annesiyle babasının seçtiği erkekle evlenmeyi reddeden kız evlat odasına kilitlenebilir, dayak yiyebilir, odada duvardan duvara fırlatılabilirdi, üstelik kamuoyu bu durum karşısında hiç de dehşete düşmezdi. Evlilik sevgiyle ilişkili bir konu değildi, ailenin para hırsına bağlıydı, özellikle de "onurlu" üst tabakada..
Bir modern klasiğin daha geride bıraktım. Açıkçası beklentim çok fazlaydı kitaptan. İlk 50 sayfasında pek sarmasada 50 sayfadan sonra olayın içinde buluyorsunuz kendinizi.
.
.
•Eğitimsiz bir aileden gelen yoksul Gatsby, kendini baştan yaratır. Servet ve güç kazanarak yeni umutlar ve başlangıçlar vaat eden bir hayatın eşiğine gelen bu gizemli milyonerin tek dürtüsü saplantı haline getirdiği ilk aşkı Daisy’ye kavuşmaktır. En parlak düşlerinin bir öpücükte cisimleştiği beş yıl önceki bir anı yeniden yakalamaktır aslında. Ama geçmiş geçmiştir ve tekrar edilmesi mümkün değildir. Geçmişinden kurtulamayan bir adam ve umutsuz aşkı.
Yine yapmış yapacağını Sarah Jio. Kalemi o kadar güzel ki.Kitabın başlarında olayı kavrayamadım önce geçmiş gelecek 3 haklı tarihte yaşanan olayları anlatmış. 1800 , 1940 ve 2000 'li yılların arasında geçen bir olayı anlatıyor.
Ama yani bu kadar mı güzel konuları birbirine bağlar. Hiçbir bölümünde sıkılmadan nefes bile almadan okudum diyebilirim. Her an kitabı okumak için can attım resmen.
Konusunda kısaca bahsetmem gerekirse Flora 'ın babasının maddi sıkıntıları yüzünden bir gün hiç tanımadığı birinden bir iş teklifi alır. Ailesine yardım etmek için kabul ettiği bu iş teklifi onu akıl almaz bir uluslararası çiçek hırsızlığın içine sürükler.
.
.
Tavsiye ederim , sadece bu kitabını değil . Böğürtlen Kışı ve Mart Menekşeleri de birbirinden güzeldi. Yazarın diğer kitaplarını da okumak için can atıyorum.
.
.
Bol okumalı günleriniz olsun.
Yaşamayı, ölmek isteyen bir çocuktan öğrenen bir kızın hikâyesi..
Kesinlikle bir cümle bir kitabı bu kadar mı güzel anlatılır. Ana karakterimiz olan Theodore Finch ölmeyi kafasına koymuş sürekli ölümü düşünen ama yaşama da tutunmak için sebepler arayan , ilgisiz bir ailede büyümüş bir çocuk.
Okulda dışlanan , herkesin ezik diye hitap ettiği ..
.
Violet Markey ise yaşadığı kasabadan ve ablasının ölümünden kaçmak için mezuniyetine kalan günleri sayan popüler ve güzel bir kız.
.
Okullarının çan kulesinde intihar eşiğinde çakışan hayatları. Kimin kimi kurtardığı bile belli değil.
Finch 'in Violet' e yakınlaşma çabaları o kadar tatlı ki Violet'in tepkilerine sinir olmamak elde değil.
Finch her ne kadar ezik diye hor görülse de bence kitabın en güçlü karakteriydi.
.
.
Birinin dünyası büyürken birinin dünyası küçülüyor. Okuyun gerçekten Finch için bile okunur yani.
.
.
Birinin dünyası büyürken birinin dünyası küçülüyor.
.
Kitap öyle güzel yerde bitiyor ki . Her ne kadar sonu için gözleri dola dola okusam da bence olması gereken bir sondu.
Okuyun , okutun. Finch karakteri için bile okunur. Seni özleyeceğim Finch.
.
.
Bol okumalı günleriniz olsun.️
Hiç bir kitabı sarıp sarmalayasınız geldi mi?
Yazarın elinden okuduğum ilk eser ve gerçekten yüreğe dokunan bir kitap olmuş.
Mahallede yaşanan olayları kesit kesit öyle güzel anlatmış ki. Sanki o mahallede bende yaşadım, okudukça dertlerine ortak oldum. Yer yer hüzünlendim, kendi kendime konuştuğum anlar bile oldu. Tavsiyemdir.
Okuyun, okutun derim.
Polisiye sever biri olarak biraz durağan buldum açıkçası kitabı. Beni çok fazla şaşırtmadı. İlk 100 sayfasında oldukça sıkıldım. Sonlara doğru olayı bağlamaya çalışsa da beni pek tatmin etmedi açıkçası. Ama çok fazla sürükleyici olamamasına rağmen kendini okutuyor şaşılacak derecede garip.
Konusundan bahsedecek olursak Baş karakterimiz
Pont-Aven'e sürgün edilmiş asi Komiser Georges Dupin, kahvesini yudumlarken şaşırtıcı bir cinayet haberi alır. Olayı araştırdıkça hem maktulün ailesini hem de tüm dünyayı şaşırtacak bir sırrı ortaya çıkartır.
Üstelik bir cinayet daha işlenecek; aynı aileden bir kişi daha bu gizem yüzünden hayatını kaybedecektir.
•Şans verilebilir mi derseniz bi Agatha Christie okuduysanız bu kitap oldukça basit gelebilir.
Çok okumak istediğim ve okumak için sabırsızlandığım , bittiğinde ise keşke bitmeseydi dediğim bir kitap oldu . Kitabın ilk sayfalarında kitabın isminin neden Fahrenheıt 451 olduğunu çok güzel açıklamış.
