Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Vildan KILIÇ
Vildan KILIÇ
@dunyadanuzakdunyali
76 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Alanım (edebiyat) nedeniyle okumak zorunda olduğum bir kitap olsa da iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu. Yer yer anlaşılması güç ve olaylar arası bağlantının koptuğu bir romandı. Buradan sonra yaptığım değerlendirme biraz akademik olabilir. Kitap kurgusal bir karakter olan Galip Tahiroğlu'nun biyografisi gibi tertiplenmiş olsa
da aslinda
BİR ZANNIN BEDELİ BİR ÖMÜR MUTSUZLUK. Kitabı gerçekten çok beğendim. Çok önceden okumaya niyet etmiştim lakin daha yeni nasip oldu. Sabahattin Ali duygu geçişlerini çok iyi vermiş insanı duygudan duyguya sokmuş bu eserinde. Ön yargının, bir zannın insanın hayatindan neleri çalabileceğini çok derin bir şekilde anlatmış. (Spoiler) Kitabın ilk anlarında Maria'ya kızmış ve davranışlarının dengesiz olduğunu düşünmüştüm. Çünkü Raif'e dost kalmak isterken yakınlaşıp sonra bir anda uzaklaşarak onu daima bir belirsizliğe, dengesiz bir ilişkiye ittiğini düşünüyor bunun Raif'e büyük haksızlık olduğu kanaatine varıyordum. Tabi bu düşüncemden tamamıyla vazgeçmiş sayılmam. Raif'in sevgisinden emin olamadığı için farkında olmadan bilinçsizce (ona)bu şekilde davranan Maria yine de Raif'i bu dengesiz tavırları ile yordu hatta belki mektupların bir anda kesilmesi Raif'e bu yüzden garip gelmedi ve neden olduğunu sorgulamadı. Maria'nın ondan vazgeçtiği hatta başkasını bulduğu zannına kapıldı. Aslında kitabın sonunda fark ettim ki, Raif sevdiği kadın hakkında bu şekilde düşünmesi yüzünden artık kimseye güvenmedi ve bir daha asla mutlu olmadı bu onun zannının en büyük bedeli oldu. Eğer Maria için başka bir ihtimalin olabileceğini düşünseydi (mesela gerçek olduğu gibi ölmüş olması) o zaman ne insanlara bu kadar inancını kaybeder ne de sevdiği insana ihanet etme, ondan utanma hissini kalbinde taşımış olurdu.
Kitap gerçekten çok sürükleyiciydi, ne zaman bitti hiç anlamadım. Kısaca bahsetmek gerekirse düşüncelerin (iyi veya kötü) insanın ruhunu, bedenini, ilişkilerini nasıl etkilediğini anlatan hatta anlatmakla kalmayıp güzel bir şekilde hissettiren bir kitaptı. İyi düşünce sahibi insanların hayatın zorluklarına, yoksulluğa rağmen ne kadar mutlu, huzurlu olabileceği zengin birinin ise kötü düşüncelerle hayatını nasıl kendine, çevresine zehredebileceği, nasıl aksi, kibirli, mutsuz üzgün olacağı bir değil birçok kişi üzerinden anlatılmış. Düşüncelerin, zanların insanın hayatına nasıl yön vereceğinde en büyük etken olduğu gerçeği kitapta ilmek ilmek işlenmiş. Cenab-ı Hakk dahi kulu için "ben kulumun zannı üzereyim."diyerek düşüncenin iyi düşünmenin önemini bizlere göstermiş. Rabbim bizleri kötü düşüncelerden uzak eylesin. Hep güzel düşünüp güzel şeyler ile karşılaşmayı bize nasip eylesin İnşallah.
Okur Takip Önerileri
Kimsenin İyi İnsan Olmak İçin Bir Engeli Yok
Kitap gerçekten çok akıcı ve sürükleyiciydi.(spoiler) izleyen ya da kitabını okuyan varsa mucize filmi gibiydi. Her (insanın!) ruhuna dokunabilecek bir kitaptı. Engelli bir kız çocuğunun yaşadığı hisler, duygular, ona yapılan bilinçli bilinçsiz zorbalıkların konu olduğu kitapta insan şükretmesi gereken birçok nimetin farkına varıyor. Bunların en başında ise Melodi'nin nasıl hissedebileceğini bilen bir varlık olarak dünyaya gelmiş olmak başlıca şükür sebebi olarak karşımıza çıkıyor. Engelli biri olmak için hiçbir engelimizin olmadığı, tek bir olayla engel sahibi biri olabileceğimiz gerçeği yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Gerçek ve aslolan engelin kötü kalpli ve ahlak eksikliğinden gelen engel olduğu bunun da en büyük güzellik olan insan olmaya engel olduğu gerçeği bence kitapta en önemli hususu oluşturuyor.
Spoiler
Anne- babasının Matilda'nın zeki bir kız olduğunu fark etmemelerinden ziyade onu her an geride bırakabilecekleri bir varlık, bir yük gibi görmeleri kitaptaki beni etkileyen en önemli husustu. Çünkü bu kitap bana şunu ögretti: Matilda ailesinin gözünde onlar gibi olmadığı için zaten aptal bir çocuktu. Onlar zeki birini değil aptal birini geride bıraktı. Kitap açıkça söylemek gerekirse yetiskin olarak okumama rağmen üzücüydü , masum bir kalpte ne etki bırakır bilemiyorum. Ama yetişkin birinin gözünden söyleyebilirim ki insanın değer gördüğü yer onun gerçek yuvasına dönüşüyor. Ama gerçek yuvasının değer görmediği yer olması onu derinden yaralıyor. Tıpkı Matilda gibi.
İkinci okuyuşum olsa da kitabı ilk kez okuyormuşum gibi hissettim. İnsan büyüdükçe hayalleri küçülüyor, kendine olan inancı küçülüyor, üstesinden gelebileceği birçok şey ise büyüyor gözünde. Bazen oluyor ki silkelenmek, format atmak gerekiyor kendine. Hedefime bu kitapla başlamamda en büyük neden de bu kendimi formatlamak. Büyükler kadar çok düşünsem de çocuklar kadar az tasalanmak. Bir hedefe ulaşmaktan ziyade o hedef için verdiğim emeği sevmek.
Taraftar Gibi Taraftar
Öncelikle söylemeliyim ki kitabı beğendim ve özellikle bu alanla ilgilenenlere (eski edebiyat) tavsiye ederim. Yazarımızın başka kitabını da okumuş biri olarak dilinin akıcı olduğunu söyleyebilirim romanları da genel anlamda sürükleyicidir. Ama bir dönemi ve o dönemdeki insanları anlatan bir kitabı akıcı yazmak bana göre tabiri caizse "her yiğidin harcı değildir" zira romanları akıcı yazmak ile tarihi bir dönemi kurgu şeklinde nakletmeden akıcı ve güzel yazmak gerçekten ciddi yetenek ister diye düşünüyorum. Kitabı edebiyat alanı için (zorunlu) olarak okumuş olsam da iyi ki bu kitabı okumuşum diyorum. Şüphesiz ki herkes her alanla ilgilenmek zorunda değil ama herkes her alanda kitap okuyabilir. Yazarımızın zaten divan edebiyatına ilgisi başka kitaplarında da kendini gösterir. Bir alanda iyi olmak bana göre o alanla ilgilenmeyen birine bile kendi alanına ilgi duymasını sağlamakla ya da en azından o alanda okuduğu kitabı güzel hatırlamasını sağlamakla olur.
Bir edebiyatın eski-yeni taraftarlığını o edebiyatın savunucuları üstlenir ki; İskender Pala Eski edebiyatımızın en iyi savunucularındandır şüphesiz.
Yazarın her kitabında çarpıcı bir son olması ve kalemini insanın içinde olan gizli kalmış belki de başka duygularla üstü örtülmüş duyguları dile vurması,ve bunu yaparken sanki kitap bu duyguyu anlatmak için varmış gibi,bir kişinin hissettiği duygunun bir kişinin değil birçok kişinin üstündeki etkisini, duyguların insanı kendinden geçirebilecek kadar tehlikeli bir silah olduğunu bir duygunun insanı ölüme götürüp bir duyguyla insanın yeniden hayata bağlandığını çok güzel ifade etmiş yazarın bu ve diğer kitaplarını tavsiye ederim.
Her kelimeyi inceler insan tâki nereden geldiğini bulana köküne inene kadar her kelimenin çıktığı bir yer vardır çünkü bağlandığı bir kök... yazar kitabında sadece insanın kelimelere verdiği manaya değil onların hayatına kattığı anlama bakmış. Aslında yazar kelimenin insanlara verdiği manayı anlatmış çünkü her kelimenin çıktığı tek bir sözcük var Allah (CC). Hz.Adem'e öğretildi isimler ilk kez o zaman belliydi zaten kelimelerde ki anlamlar,manalar değişen tek şey bizim için ne ifade ettiği oldu kelimelerin... Sabır kelimesinin anlamı hep aynıydı mesela; ona manayı biz vermedik belki: o kelimeyi giydik üstümüze halimiz gösterdi onun manâsını. Belki de hepimiz birer sözlüğüz üstümüzde taşıyoruz kelimelerin anlamlarını, karakterlerimiz veriyor kelimenin manası hakkında ipuçlarını. Kitabı okuyunca anlıyor insan kelimelerle kendi varlığını...
Dönemin doğu-batı çatışmalarını semt ve insan metaforlarıyla anlatan yazarımız o dönemdeki ruh bunalımlarını, buhranları karakterlerin biri üzerinden gözler önüne seriyor. Özün daima korunması gerektiği batının özü değiştirip bozacak değil sadece geliştirecek bir unsur olarak sınırlarının belirlenmesinin önemini kültürün bir kimlik olduğu gerçeğinin unutulmayıp bu bilinçle hareket edilmesinin gerekliliğini kısa öz ve etkili şekilde anlatan yazar sadece o dönemdeki değil bu dönemde de karşımıza çıkan ve hatta artık bir bunalım ya da buhrandan ziyade bir özentilik haline evrilmiş bu bilinçsiz değişimin önüne sed çekiyor. Zira kültür şiirleriyle atasözleriyle, hikayeleriyle, masallarıyla, adetleriyle, gelenek görenekleriyle bir toplumun kılavuzu, fihristi, kimliği konumundayken bunu korumayıp tamamı ile batıya yönelirsek denize düşen bir damla misali o kültürde yok olur özgünlüğümüzü kaybetmiş bir millet olarak varlığımızdan söz edilemeyecek bir hale geliriz. Eski dönemlerde yaşayan insanların hangi ırka millete ait olduğu tespit edilirken dil, din, kültür gibi değerlerin yol gösterdiğini ve göstermeye devam ettiğini bilmeli Peyami Safa'nın da dediği gibi gerektiği kadarını alıp özümüze nüfuz ettirmemeliyiz.
Bu kitabı okuduğunuzda siyasi ilişkileri o dönemdeki toplumsal yaşayışı, insan ilişkilerini, ahlak anlayışını, ye kürküm ye misali insanlara verilen değerin zenginlikleriyle, mallarıyla, rütbeleriyle orantılı olduğunu görecek o dönemdeki Rusya'nın nasıl olduğunu yazarın rehberliğinde sanki o dönemlerde yaşayanlardan biriymişçesine hissedeceksiniz.
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,6bin okunma
(spoiler) özgürleşmek için " iki ayaklılar kötü dört ayaklılar iyi ve bütün hayvanlar eşittir."mottosuyla yola çıkan hayvanların görünen prangalarından kurtulup görünmeyen prangalara bağlanmalarının hikayesi.
peki bu görünmeyen prangalar neyle mi kaplı kendimiz için çalışıyoruz en azından onurlu ve özgürüz bileşeniyle. KİTAP GERÇEKTEN ÇOK GÜZELDİ VE DÜNYANIN KORKUNÇ DÜZENİNİ YÜZE ÇARPIYORDU NASIL MI?
bazı konularda İKNA EDİLDİĞİNDE sana yaptırılamayacak bir şeyin olmayışı ve yaptıklarını da kendin için yaptığın sanrısı zihinde oluşturularak peki bu konular ne:
1.düşünmeye gerek olmadığı seni senden çok düşünenlerin olduğu
2. az bildiğin ,bildiğini de yanlış bildiğin ve bazılarının ise senden daha çok bildiği
3. özgürlük için bazı şeylerden vazgeçmek gerektiği en başta ise onurun ve kendinden işte bunlar konusunda ikna edilen bir insana yaptırılamayacak bir şey yoktur. peki bunlara insan nasıl inanır özgür olmadığına inandırılarak ve daha az çalışıp daha çok konforlu bir hayat süreceğine ikna edilerek.
Kitabı okumanızı siddetle tavsiye ediyorum.
NOT:ilk sayfalar biraz sıkıcı ama sonralardan açılan ve sürükleyen bir kitap.
affetmenin önemi en güzel şekilde anlatılmaya çalışılmış ki bu kitabın en iyi yanı bence çünkü insan fıtraten bir şeyi neden yapması gerektiği,yapacağı işin onun hayatındaki önemini kavramadan bir işe başlarsa o işte başarılı olması zorlaşır ya da istifade ettiği alan ona göre azalır. İşte bu nedenle kitapta önce affetmenin önemi gerek alıntı sözler ile gerekse bizzat yazarın anlatımıyla güzel ve açık bir şekilde ifade edilmiş fakat bu affetme işini nasıl yapacağımız pek derin bir şekilde verilmemiş affetmeyi nasıl gerçekleştirecegiz sorusu için başka bir kitaba daha ihtiyacınız oluyor. yani bu kitap konu anlatımı ise soru bankası da lazım ki sorunun nasıl çözüleceği öğrenilsin :) Ama önceden de yazdığım gibi kitap affetmenin önemini çok güzel açıklamış sadece kitabı affediş kitabı başlıklı değilde affetmenin önemi başlıklı düşünerek okuyun bu arada kitap küçük ve yazım biçimi olarak masal kitabı gibi görünüyor olabilir ama bence bu kitabı masal kitabından ayıran çok önemli bir özellik masal kitabında "sonsuza kadar mutlu yaşamışlar"diye başkasının mutluluğunu yazar ama bu kitap başkasının mutluluğunu değil o mutluluğu elde edebilmek için formülü bizlere sunmuş.
Öncelikle kitabı uzun bir zamanda ara ara okuyarak bitirdiğimi belirtmek isterim. hatta bu kitabın arasında başka kitaplar okudum çünkü insanın kendiyle yüzleşmesi gerçekten çok zor oluyor.(SPOİLER )yazar birçok karakterin farklı sorunlarına değinmiş ve en önemlisi ise sorunların farklı ama kaynağının ise aynı olması gerçeğini okuyucuya çok güzel bir şekilde geçirebilmiş.İnsanların fıtratından gelen bekaya olan arzusunu,insanın içindeki yok olma korkusu ve işe yararlılık hissi ile hayatta var olma çabasını, sonsuz bir kavuşma için ölümün gerekliliğini,bu hayatın geçiciliğinin yüzümüze çarpması ama aslında bu hayat geçici olduğu için buradaki elemlerin, acıların, firaklarında geçici olduğu gerçeğinin bize en büyük teselli oluşunu yani aslında ebedi var olmak için geçici yok olmanın gerekliliğini en güzel şekilde anlatmış. Okumanızı tavsiye ederim.
not: ara ara bırakmak istiyorsunuz kitabı ama bu kitapla ilgili değilde yüzleşmek zorunda olduğumuz şeyin ağırlılığıyla oluyor.
(spoiler)Yemek içmek nefes almak gibi dusunmek konusmakta insanin ihtiyacıydı.İnsani bir ihtiyaç ,insan olmaktan gelen. Zaten insan dusunemez konusamazsa hayvandan ya da bitkiden ne farkı kalırdı.Yazar bir insan yokluğa hiclige hapsedilirse dusunmek, yazmak,okumak eylemi ondan alınırsa neler olur ne kadar delirir neler yapar gerçekçi bir sekilde gozler onune sermis.kahramanimiz Dr.B'ye bu yasadiklarindan once sorulsa bir sey calar misin diye belki hayir der bir kitap calacaksin deseler guler ve geçer ama onu düşürdükleri boşluk o kadar derin ve o kadar acimasiz ki en sonunda o boslugu doldurmak için belki hayati boyunca yapmayacagi bir sey yapıyor asla ilgi duymayacağı bir şeye müptela oluyor ve en sonunda bir hobi takintiya dönüşüyor.kitabi okurken insan düşünüyor hangi hallerde neler yaparım diye yaşanılan duruma göre insanın da sınırlarının genişleyebileceğini hudutlarının değişebileceğini anladım ben bu kitapla. En onemlisi de okumanın,düşünmenin,konuşmanın aslinda bir ihtiyaç olduğunu, basit gördüğümüz her bir eylemin hayatımızdaki yerini önemini çok açık bir biçimde anlatıyor kitap.
(spoiler)Hasetin ne kadar gereksiz olduğunu gokteki ay ile anlatan ve bunu en güzel sekilde yapan bir kitap cunku her biri farkli dertlerle kendine başvuran insanlara tek bir ay terapisi ile yardimci oluyor Dr. mavi. Tek bir varliga bile güzel bakmak degistiriyor insan hayatını,yeniliyor insan benliğini kendini.insani sadece bende olmalı gibi bencil mağrur dusuncelerden temizliyor. Gokteki ayı kimse sahiplenemiyor onun tek sahibi var oda onu yaratan Rabbi çünkü.Seytanda Hz. Adem ile Hz. Havva'nin sonsuz rahmete mazhar olmalarini kiskanip haset etmiyor mu onlara zaten Dr.mavi'nin dedigi gibi. Oysa ki her seyin var olmasinda bir neden var her sey bizimle iliskili değil mi oyle olmasa gokte ayin isi ne iki...en guzeli de Rabbi dusunerek bir varliga bakmakla haset eden Yıldız'ın, kedisi olen Süreyya'nin,her seyi bildiğini dusunen Zuhre'nin,insanlarla anlaşamayan Merih'in ,karisi olen Erendiz ve kizi Zuhal'in en önemlisi benligindeki Mavi'nin derdine derman oldu Rabbinin izniyle Dr. Mavi ve onu okuyan okuyucuların demem o ki bu kitap ay örneğiyle bu hayata nasıl bakmamiz gerektiğini ogreten muhtesem bir kitap okuyacaklara simdiden derin dusuncelere dalmada kolay gelsin.
Necip Fazıl'a üstad diyoruz ve cok doğru.Bir yazar bir eser yazar ve okuyucusuna bir sey ögretir bir bilgi verir ya da hissettiğini okuyucusuna da hissettirir ve herkesin aklında iyi kalır ama bunun her ikisini de birden yapabilene ve hatta daha fazlasını yapana ise en iyi tabiriyle üstad denir. O nedenledir ki herkesin üstad dediği bir yazarımızın şairimiz kitabını incelemek belki çok daha zor o nedenle ben bu yazıma incelemekten ziyade okuduğumdan ne anladığım daha doğrusu neler anladığımla alakadar. ilk olarak yazarın oylece yazdığı bir piyesin böylesine hayatını etkilemesi ve hatta hayatına dönüşmesi bizleri ağzımızdan çıkan, dilimize gelen ve hatta sadece bir anlık aklımızdan geçen seylerin hayatımızın ta kendisi olabileceği gerceği yani felaket ya da iyilik olarak gördüğümüz hiç bir şeye sandığımız kadar uzak olmayışımız bir diğeri ise bütün insanların bekaya olan sevgisini yazarın gerekse bir nokta gerekse bir kertenkele olayım yeter ki var olayım cümleleriyle çok içten bir dille anlatmış olması son olarak ise hayat da çogu arkadaşlığın çıkar ilişkisine bağlı olduğu gerçeği ki bunu üstad çok acı bir şekilde tekrar gözler önüne sermiş oluşu. bunların hepsi ve kitaptaki bir çok cümle beni çok etkiledi o yüzden okuyacak arkadaşlara şimdiden iyi okumalar ve derin derin düşünmeler dilerim...
Aslında kitaptan bir alıntıyla incelememi sizinle paylaşmak istedim. Çünkü bahsedilen olay sanki kitabın ne anlatmak istediğini hangi amaçla yazıldığını anlatmış . Kitapta "miras takvimi" adında bir olaydan bahsetmiş yazarımız. olay Hz peygamber efendimiz sav vefatından sonra bir gün Medine'de alım satım ile uğraşan müminler Ebu Hureyre'nin su sozlerini isitiyorlar; " mescidde Resulullah'ın mirası taksim edilirken ben sizi burada görüyorum. " Bunun üzerine herkes Resulullah'ın mirasından bir hisse edinmek üzere mescite koşuyorlar, ama bir şey göremeyip Ebu Hureyre ye : " paylastirilan bir şey göremedik dediler. "Sadece bazıları Kur'an okuyordu."bunun üzerine Ebu Hureyre iyi ya Resullullah'ın sav. mirası da bu değil mi ? Cevabını vermis. İşte hem Resullullah'ın sav. , Hem Hureyre nin, hem yazarın hemde en önemlisi Cenabı Hakk'ın bize vermek istediği mesajda bu değil mi? Yani bize verilen en büyük mirasın Kur'an'ı Kerim olduğu onun bizim kurtarıcımız olduğu... İşte yukarıdaki alıntıda olduğu gibi bu kitap hep Kur'an'ı Kerim'de geçen bize yol gösterecek olan ayetlerden bu ayetlerle Tevbe edenlerden bu ayetleri yaşamaya çalışan müminlerden hatalardan çıkarılan derslerden bahseden sadece o zamanda yasamış olanlara değil bize de yol gösteren güzel hikayelerden bahsetmiş güzel bir kitap ve en önemlisi de elimizde bulunan mücevher hükmünde olan Kur'an'ı Kerim'in ne kadar değerli olduğunu biz unutkan insanlara hatırlatmasıyla bu güzelliğine güzellik katmış... Okuyacaklara şimdiden iyi okumalar
İnsan ister yetişkin isterse çocuk olsun hep netlik ister hep kolaylık ister.iste bu kitapta anlaması kolay üstünde düşünmesi zor bir kitap . Çünkü insana ibret olan , hayatı geliş amacını öğreten her kitap bence düşündürür ve düşündürmelidir de. Ben hikayeleri hep sevdim çünkü hikayeler yaşamış olduğumuz ama belki farkında olmadigimiz iyi olayları bize gösterir ve şükrü ogretir ,bizim yaşadığımız kötü olayları gösterir sabrı öğretir ve yaşamadigimiz hatta hiç bilmediğimiz sıkıntıları bize göstererek her ikisini de birden ogretir. Ondandır ki masallar değil belki ama hiçbir hikaye kitabı bana çocuk kitabı olarak gelmez onun yerine hayatı daha çocukken öğreten bir rehberdir yol göstericidir özetle bana göre her hikaye kitabı güzel ve okumaya değerdir...
Aslında bu kitabı inceledim diyemem zira o beni daha çok inceledi . Demem o ki kitap benim kendime ayna tutmama vesile oldu. Okurken kitabın benim aynama yansıttıkları beni derinden etkiledi.Ben benim kendimi çözmemde bana öncülük olan kitapları seviyorum. O nedenle bu kitaptan da memnun ayrılıyorum....
